Evden getirdiğim gömleğimi üzerime giydim. Kollarını katladım ve kravatımı bağlamaya çalıştım. Bir türlü beceremediğimde bağırıp kenara attım. Heather kapıyı çalarak içeri girdi. “N’oluyor? İyi misin?”

“Kravatı bir türlü bağlayamıyorum!” Heather kravatı alarak yakalarımı kaldırdı ve kravatı boynuma takarak bağlamaya başladı. Ona bakarken aklıma Wayne geldi, şimdi o ne yapıyordu acaba?

“Oldu bitti işte. Delirmeye ne gerek var?” Aynada kendime bakarak kravatımı hafifçe genişlettim. “Yapmasana şöyle!”

“Çok sıkıyor, farkında mısın yaz ayındayız? Boğuyor!” Heather suratını asıp duvara yaslandı ve kollarını birbirine kavuşturdu. “Biraz sakinleşmeye ihtiyacın var, bu aralar gerçekten çok kabasın.” İç çektim. “Özür dilerim, sinirlerim bozuk.”

“Hepimizin öyle.” Arkasını dönüp çıkarken onu seyrettim. Sonra aynada kendime dönüp dalgalı siyah saçlarıma baktım. Parmaklarımla hafifçe düzelttim. “İyi oldum he.” Lavabodan çıktım ve babaannemin yanına ilerledim. Uzanıp alnını öptüm. “Al.”

“Bu ne?” Heather’ın uzattığı karton hediye paketine baktım. “Mezuniyet hediyen.” Güldüm. “Harbi mi?” Başını sallayarak onayladı. Teşekkür ederek paketi açtım. Bir parfümdü. Kutusundan çıkardım ve boynuma iki kere sıkıp üstüme dört, beş kez sıktım. Fena kokmuyordu, aksine sert ve hafif kokuyordu. Tam bana göre bir parfümdü. “Harika bir seçimmiş.”

Diğer elini kaldırdı, bir başka paket dahaydı. “Buda mı benim?”

“Hayır, öküz. Bu Wayne’nin.” Başımı salladım ve aldım. Onun kutusu daha ufaktı. “Bunu ona ver tamam mı?”

“Nasıl vereceğim? Yüzüne bakacak hâlim bile yok.” Babaannemin yanına oturup bana baktı. “Özür dileyecek bir şeyin olur.” Bugün izin günüydü ve babaannemin yanına kalacaktı. “Mezuniyete gelmeyecek misin?”

“Ne yapacağım ben senin okulunda? Burda babaannen ile kalmam daha iyi.”

“Sen bilirsin. Ben çıkıyorum.” Başını sallayarak onayladı. “Ceketini almayacak mısın?”

“Çok sıcak!” Ona veda ettim ve odadan çıktım. Asansöre binerek aşağı kata indim. Taksiye atladım ve okula sürmesini söyledim. Telefonumu çıkardığımda geç kaldığımı fark ettim. Wayne’nin de mesaj atıp atmadığını kontrol ettim ama hiçbir şey yoktu.

“Abi geç kalıyorum, biraz daha hızlı sürsen olmaz mı?” Wayne’nin babası yeni sıralar ve yeni müzik sınıfı hakkında basına haber olacaktı. Okul büyük ihtimalle gazeteciler ve haber muhabirleri ile doluydu.

Tahmin ettiğim gibiydi, camdan dışarı baktığımda bir sürü kanal’ın arabası vardı. “Hayır hayrına bir şey yapıyorsun bari sessiz sedasız yap.” Taksiciye baktım ve güldüm. Parayı çıkarıp ona verdim ve teşekkür ederek indim.

Okula girdiğimde içerisi oldukça kalabalıktı. Birkaç güvenlik görevlisi, muhabirleri sürekli bir tarafta tutmaya çalışıyordu.

Wayne’nin babası kürsüdeydi, konuşmasına çoktan başlamıştı. Wayne’yi yanında gördüğümde göz göze geldik, ona selam vermek için tam elimi kaldıracaktım ki gözlerini devirip başka tarafa baktı. Aptal mıyım ya? Ne diye bir şey yokmuş gibi davranıyorum?..

Cebimden Heather’ın verdiği kutuyu çıkardım, kutuya baktığım sırada bir kız yanıma yaklaştı ve koluma girdi. Şaşırarak ona baktım. Bana selam verdi. Ufak bir kızdı, sadece güzeldi. “Mezuniyetten sonra yemek yemeye gidelim mi?” Kaşlarımı çattım ve kolumu çektim. “Hayır, yapacak işlerim var.” Suratını astı. Omzunu patpatladım. “Başka bir gün, başka bir gün.” Wayne’ye döndüğümde bize bakıyordu, sonra yine bakışlarını çekti.

Babası okula yaptığı şeyler hakkında konuşuyor, müzik sınıfı ve yeni sıralardan bahsediyordu. Okulun Wayne’ye kattığı şeyler için minnettar olduğunu söylüyordu. Güldüm, okulun Wayne’ye cehennemden başka kattığı hiçbir şey yoktu. Müdür de, Wayne gibi birisini okula kattıkları için minnettar olduğunu söylüyordu.

Milletvekilin konuşması bittiğinde kürsüden indi ve müdür ile birlikte okula girdiler, hatta bir kameramanda arkalarındaydı. Wayne de yanlarındaydı, onları seyrettim. Ardından Jackson ve diğer arkadaşları girdi. Kaşlarımı çattım ama bir şey olacağından şüphelenmedim, ne de olsa etrafta bir ton basın ve gazeteci vardı. Üstelik babasıda buradaydı.

Bir süre sonra müdürle babası çıktı ama Jackson ve Wayne’yi göremedim. Bir süre bekledim ama giren çıkan yoktu. Belki de kaçırmış olmalıydım, etrafa bakındım. Babasına özellikle ayırt edilmiş koltuklara baktığımda orda da yoktu. “Nerede lan bu çocuk?”

Kalabalığı ittirerek okula girdim ve koridorda ilerlemeye başladım. Onun adını seslendim ama hiçbir ses yoktu. Sınıfların içinde sıraları gördüm, çok güzellerdi, uyumak için diğer sıralardan daha iyilerdi.

Müzik sınıfının önüne geldiğimde birkaç ses duydum. Bu Jackson ve arkadaşlarının sesiydi. Kapıyı açarak içeri daldım. Wayne’yi gördüğümde gözlerim genişledi. Yerde dayak yemiş bir şekilde oturuyordu, hatta birkaç arkadaşı ona vurmaya devam ediyordu.

Normalde üç kişi olurlardı ama bu sefer daha fazlalardı. Hemen yerimden fırladım ve Wayne’ye vuran çocuklardan birini çekerek yere fırlattım. Diğerinide tuttum ve bir yumruk atarak yere düşürdüm. “Lan hani bunlar konuşmuyordu?!”

Kötü haber tez yayılıyor sonuçta.

Eğildim ve Wayne’nin yüzünü ellerimin arasına aldım. Burnu kanıyordu, ağzından kan gelmişti. Kaşı da patlamıştı. “İyi misin?”

“Gelmeyeceğini… sandım…”

“Olur mu lan öyle şey?” Başını omzuma yasladım ve sırtını ovaladım. Çok korkmuştu, neredeyse titriyordu. “Kalk hadi, yüzünü temizle ve aşağı in. Babanın yanına git, sana saldırdıklarını söyle.” Çekildi ve başını iki yana salladı. “Seni bırakmam, çok fazlalar.” Jackson yakamdan tutup beni geriye fırlattığında sızlandım. Sırtım masanın demirine çarpmıştı.

“Aşk meşk anınız bittiğine göre…” Ayağa kalktım ve onun yakasını tutup duvara yasladım. “Delirdin mi lan sen? Böyle bir gün de kafayı mı yedin, başın yanacak!”

“Umrumda mı? Bana yaptığın onca şeyden sonra bunu mu önemsiyorum artık?” Dişlerimi sıktım. “Uzak dur dedim sana. Dur artık.”

“Onun peşini asla bırakmayacağım, hayatı benim elimde dedim.” Yakasından onu sallayıp sırtını tekrar duvara vurdum. “Dur dedim.” Arkadaşları beni tuttu. İki kişilerdi. Kollarımı çekiştirdim ama çok sıkı tutuyorlardı.

Jackson birkaç kere bana vurdu, çoğunlukla karnıma yumruk attığında sürekli nefesim kesiliyordu. Karnımdaki yaradan dolayı katlanılamaz bir ağrı saplanmıştı. Son bir kez vurduğunda öksürdüm. “Daha… daha yeni iyileşiyorsun… öldüreyim de tam mı olsun… istiyorsun?” Güldüm ve ağzımda biriken salyayı onun yüzüne tükürdüm.

Bağırarak iğrendi ve yüzünü sildi, bir hırsla suratıma yumruk attı. “Siz ikiniz çok konuşuyorsunuz! Kafam ağrıyor be! İkiniz yüzünden artık migrenim çıktı!”

“Kafana o kadar çok vurdum ki ondan oluyordur.” Güldüm. “Tek başına zavallının teki olduğunu biliyorsun, bu yüzden adam topluyorsun.” Suratıma yine bir yumruk attı. Tekrar güldüm, bu onu kışkırtmak için en basit şeydi. “Sende öylesin. Bak, Wayne bir şey yapa—“ Wayne’nin olduğu yere baktığında ikimizde orada olmadığını gördük, kaşlarını çattı. Gülümsedim, babasına haber vermeye gitmiş olmalıydı.

Ama son anda bunun yanlış olduğunu gördüm. Porselen bir saksıyı Jackson’ın kafasında patlattı. Saksı kırıldı ve etrafa topraklar saçıldı. Jackson sendelendi ve başını inleyerek tuttu. Beni tutanların ellerinin gevşediğini gördüğümde hızla dirseğimi çektim ve birinin karnına vurdum. Arkamı dönerek birine yumruk attım. Diğeri tam üstüme saldıracakken karnına sarıldım ve havaya kaldırarak sıraların üstüne fırlattım.

Diğer ikisi üzerime geldiğinde tam karşılık verecektim ki Wayne arkalarından birisinin kafasına gitarı vurdu. Gitar parçalandığında güldüm, çocuk yere düştü. Diğeri ona bakarak zaman kaybettiğinde saçlarını tutup masaya yüzünü vurdum ve o da yere düştü.

Wayne’ye baktım. “Harika bir iş çıkardın.” Sırtına vurdum ve hemen sınıftan birlikte kaçtık. Koşarak koridordan okulun çıkış kapısına gittik. “Sen bekle burada.”

“Nereye gidiyorsun?”

“Bir sürü insan var dışarıda ve hepsi haber muhabiri. Sen bekle, hemen geleceğim.” Koşarak çıktım ve müdürün kürsüde verdiği mezuniyet belgelerine baktım. Millet çoktan cüppesini ve keplerini takmıştı.

Kürsüye koşarak gittim ve müdürün yanında durdum. Sızlanarak karnımı tuttum, ağrı kesiciye ihtiyacım vardı. “Merhaba, merhaba!” Müdür bana baktı. “Aidan! N’apıyorsun?!” Herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu, büyük ihtimalle suratımda ki dağınıklık yüzündendi. Dudağımı kolumla sildim ve kravatımı düzelttim. “Arkadaşlar, özür dilerim. Belgemi alıp çıkacağım.”

Kağıtları karıştırarak ilk benimkini, sonra da Wayne’ninkini aldım. Müdür şaşkınlıkla bana bakıyordu, bu yüzden bir şey yapamadı. “Çok teşekkür ederim!” Gülümsedim. “Umarım harika dereceler yaparsınız!” Koşarak Wayne’nin yanına döndüm ve hemen sırtına elimi yerleştirerek koşmaya devam ettik.

Okulun arka kapısından çıktık. Belgeleri pantolonumun arka cebine katlayarak koydum. Burada muhabirler yoktu. Soluklanarak elimi karnıma koydum ve inledim. “N’oldu?”

“Yaram çok acıyor, ahhh… Ne zaman darbe alsa böyle oluyor.” Şans eseri gelen taksiyi çevirdim ve Wayne’yi içeri oturtup yanına geçtim. “Hastaneye gidelim mi?”

“Hayır, bir ağrı kesici ile geçer.” Taksiciye sahile sürmesini söyledim. Onayladı ve sürdü.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu