Alice ile motordan indik. “Bu mu yavaş sürmüş hâlin! Ölüyordum resmen abi ya!” Güldüm. “Ağlama kuzum, gayet yavaş sürdüm.” Kaskını çıkarmasında yardımcı olup ardından kendiminkini çıkardım. “Sence babam gelmiş midir?” Suratım aniden düştü, babamla buluştuğumuzu bir anlığına unutmuştum bile. Derin bir iç çektim. “Şerefsizin teki değilse gelmiştir. Gelse bile öyle zaten.”

“Babamın yanındada böyle konuşma.” Ona cevap vermedim ve birlikte kafenin içine girdik. Etrafta onu aradım ama görememiştim. Alice beni dürterek onu işaret etti. Göz göze geldik, gülümseyerek ayağa kalktı. Kalbim göğsüme deli gibi çarpmaya başladı. “Ben gelmeyeceğim, dışarıda seni bekliyorum.” Bileğimi tuttu. “Abi, bunca yolu boşuna mı geldin? Biraz oturur kalkarız, lütfen.”

İlerlemeye başladı, peşinden gittim. Nefesim gittikçe daralıyordu, anneme ihanet ediyordum; çocukluk korkumla yüz yüzeydim. Alice ile sarıldı, bana uzandığında geriye çekildim. “Gerek yok.” Baba kız bana baktılar, umursamadım ve sandalyeyi çekip oturdum.

Benimle konuşmaya çalıştı ancak cevap vermedim. Kardeşim beni sürekli uyarıyordu dirseği ile ama adamın yüzüne bile bakmak istemiyordum. Alice ile sohbet etmeye başladılar. Çok değişmişti, epey yaşlanmıştı. Onu en son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyordum.

Gitmek istiyordum, daha fazla burada kalmak istemiyordum. O adamın sesi bile kulaklarımı tırmalıyordu, her defasında annemin çığlıkları aklıma geliyordu. Onu öldürmek istiyordum, ellerim öfkeden titriyordu, gözlerim bile karıncalanıyordu.

“Ee oğlum, sen hiç benim yüzüme bakmayacak mısın? Hiç mi özlemedin?” Ona baktım, midem bulandı. “Bakılacak yüzün olsaydı başımı eğmezdim. Niyetinin ne olduğunu biliyorum, belki içinde biraz insanlık kalmıştır da evlat hasretini giderirsin diye geldim. Senden hâlâ nefret ediyorum, ölmeni bile istiyorum.” Kardeşim dirseğini bana vurdu, bu sefer çok sertti. Acıyla inledim ve kolumu sıvazladım. “Abi!” Susarak daha fazla bir şey demedim.

“Önemli değil Alice, abin küçüklüğünden beri böyle. Sen iyi ki ona çekmemişsin, annen gibi çok iyi—“ Bakışlarımı tekrar ona diktim. “Hey, onun adını ağzına almaya bile cüret etme. Ondan bahsetme, seni öldürürüm.”

“Geçmişi geçmişte bırakıp geleceğimize odaklanamaz mıyız Theron? Eminim o burada olsa beni affederdi. Birbirimizden başka sığınacağımız bir ev yok, tekrardan aile olabiliriz.”

“Kardeşim ya da annem, onlar seni affedebilir ama ben affetmem. Asla. Alice senin yaptığın şeyleri bilmiyor veyahut hatırlamıyor, annem yufka yürekli; kimseye ve sana kıyamadığı için bu haldeyiz. Ben öyle değilim. Yaptığın hiçbir şeyi unutmadım, unutmayacağım. Şimdide karşıma geçip pişkin pişkin aile olabiliriz diyorsun, şerefsiz. Senin niyetini bilmiyorum sanki ben.”

“Of abi ya!”

“Ne, of abi?! Ben mi konuşuyorum onunla, söyle, benle konuşmasın.” Cebimden sigaramı çıkardım ve dudaklarıma koyup yaktım. Garson yanıma gelip beni uyardı, burada sigara içilmiyormuş. “Aa, kusura bakmayın, dışarıda içeyim bende o zaman.” Hızla ayağa kalktım ve dışarı çıktım. Kaldırıma oturup sinirle yumruğumu yere vurdum. Kendi kendime söylenmeye başladım.

Motorumun yanına, ara gaz vererek bir motor çekti. Bu Aidan’dı. Motoru kapattı ve üstündeyken aynalı vizörünü açıp bana baktı. Hafifçe gülümsedi. Bende gülümsediğimde şaşırmıştım, burada ne işi vardı? Ayağa kalkıp yanına gittim. “Niye geldin?” Kaskının kemerini açarak başından çıkardı ve deponun üstüne koydu. “Tek gitmene yüreğim el vermedi, ya sen, ya o katil olurdu yoksa.” Gülerek onun başına vurdum.

“Sen benim laflarımı bana mı kullanıyorsun? Ayrıca bana bir şey yapabilecek adam daha annesinin karnından çıkmadı.” Motorun üstünden indi ve kaskını motorda sağlam bir yere asarak esnedi. “Nerde? Daha gelmedi mi?”

Başımla içeriyi işaret ettim, camın ardından kardeşimle birlikte görünüyorlardı. “E sen neden yanlarında değilsin?” Gözlerim devirdim ve esnedim. Sigaramdan bir duman alarak üfledim. “Katil olacaktım da ondan, nefes alış verişine katlanmak bile çok zor. Böylesi daha iyi.”

Başını sallayarak onayladı. “Niye geldiğini söyledi mi bari?” Kaldırıma oturduk, elimdeki sigarayı alarak o içmeye başladı. Bende ellerimi arkaya yasladım. “Tekrar aile olabileceğimizi söyledi ama tabii, asıl niyeti paraya el atmak. Sanki bilmiyorum, Alice’yi kandırıyor, Alice’nin de kanmak istediği şey bu zaten…”

“Ona kızma, gerçekten bir ailesi olsun istiyor. Baban her ne kadar kötü birisi olsa bile Alice yinede onu sevmeyi göze alıyor. Çoğu insanın yapamayacağı bir şey. Affetmek.”

Başımı eğdim. “Bilmiyorum ya, ben yapamıyorum bir türlü. Hem ben Alice’ye yeterince babalık yapamıyor muyum?” Başımı çevirdiğimde göz göze geldik. “Aynı şey mi, sen abisisin, o ise babası. Kızlar babalarına çok düşkündür.” Derin bir iç çekip başımı salladım. “Sadece korkuyorum… üzülecek diye ödüm kopuyor, o şerefsiz yüzünden üzülmesini istemiyorum sadece… anladın mı?”

“Alice artık senin bildiğin küçük kız değil, eminim bunu bilerek babasıyla görüşmeyi göze almıştır. Gerçekten çok cesur bir kız.” Başımı sallayarak onayladım ve onlara baktım. Alice küçüklüğündede böyleydi zaten, benle annemin aksine babamdan hiç korkmazdı. Genelde zaten onun üstüne hiç düşmezdi babam, sadece ben ve annemin üstüne düşerdi. Büyük ihtimalle bende kendisini gördüğü için benden nefret ediyordu. Kendisinden nefret ediyordu, benimde onun gibi birisine dönüşeceğimden korkuyordu. Bu yüzden öfkeli olmalıydı.

“Onu affetmek zorunda değilsin ama Alice için katlanmak zorundasın. Senin alıştığın şey bu olabilir ama Alice’nin dünyasını bilmiyoruz, kırgın ve aileye aç çünkü bu olmadan büyüdü. En azından içimizden birisinin gerçekten ailesi olmalı. Alice bunu hak ediyor.”

Aidan haklıydı, en azından Alice buna sahip olmalıydı. Elimden geldiğince onu korktuğum şeyden korumaya çalışmalıydım.

“Bir ara bana öfkelenince çok korkunç olduğumu söylemiştin, hatırlıyor musun?”

“Sanırım. Öyle bir şey mi dedim?” Başımı sallayarak onayladım. “Lisedeyken babamdan farksızdım, zorbaydım. Her ne kadar legal bir çete olsak bile lisede akran zorbalığından başka hiçbir şey yapmıyordum. Tuvalette benden düşük sınıftaki çocukları döverdim, paralarını çalardım.” Ellerimi arkamdan çektim ve önümde birleştirerek başımı eğdim. Ellerimde ki asfalttan yapışmış taş ve toprağı silkelemeye başladım. “Bunları yaparken kendimi çok iyi hissediyordum çünkü babamın evde bize yaptığı şeyleri başkalarından çıkarabiliyordum. Kimse de önüme geçemiyordu. Kafes de dövüştüğüm zamanlar herkesi yatak döşek ediyordum, ölümün kıyısına getirirdim.”

“Saf kötüydüm, beni iyi hissettirdiğini zannediyordum ama sadece kendimi rahatlatıyordum. Nefret ettiğim adama dönüşüyordum, babama.” Aidan beni pür dikkat dinliyordu, bilmediği şeyleri anlatıyordum. Her geçen gün benim hakkımda daha çok şey öğreniyordu. “Jaxon bir gün kolumdan tuttu, yine neredeyse birini öldürecektim. Okulda ki çocuğun kafasını mermere defalarca vurmuştum, sırf bana baktığı içindi. Çok öfkelenmiştim, Jaxon bana, ne kadar babama benzediğimi söyledi. O an kulaklarım çınladı, başım döndü. Sonrasında bayıldım sanırım.”

“Revirdeyken aynada kendime baktım, suratımda hâlâ o öfkeli ifade vardı. Babamın ifadesiydi, korktuğum o adam aynada bana bakıyordu. Kustum, midem bulandı, ağlamak istedim ama yapamadım çünkü bu zamana kadar ağlamama asla ne zamanım, ne iznim vardı.” Derin bir iç çektim. “Jaxon’un dediği şey aklımdan çıkmadı, gerçektende babama çok benziyordum, aynı onun gibi en küçük şeye sinirlenip masumlara zarar veriyordum.”

“Jaxon’a asla kızmadım bana öyle bir şey dediği için aksine teşekkür ettim. Farkında olmamı sağladı. Olabildiğince artık insanlara yardım etmeye çalıştım, okulda zorbalık yaptığım herkesten gidip birer birer özür diledim. Benden ne kadar korktuklarını gördüğümde kendimden nefret ettim, eğer Jaxon gözümü açmasaydı bu sadece hoşuma giderdi.”

“Her ne kadar sinirlenmemeye, öfkelenmemeye çalışsam bile bazenleri beni ele geçiriyor. İşte senin korkunç dediğin, öfkelendiğim zamanlar babama dönüşüyorum. Bundan nefret ediyorum ama bir türlü de vazgeçemiyorum.” Aidan elini omzuma koyduğunda sıvazladı. Ona baktım. “Sen kötü birisi değilsin, kendinden nefret etme. Aksine, görüp görebileceğim en iyi insansın. O zamanlar sadece kırgın bir ergendin, bunu anlayıp hatalarını düzeltmeye çalışman yeterli.”

“Ne olursa olsun, kim ne derse desin, sen benim için en harika adamsın.” Gözlerim genişledi, kalbim heyecanla çarptı. “Muhteşemsin, kimse bunu değiştiremez. Bazen nefret ettiğimiz şeyleri içimizden atamamak, onlara dönüşmek bizi kötü birisi yapmaz.”

Elini omzumdan ittirdim ve dolmuş gözlerimi hızla elimi gözlüğün altına sokarak sildim. Gözlüğümü kaldırıp saçlarıma ittirdim. “Kes şunu. Çok mu havalısın sen?” Ayağa kalktım. Arkamdan güldü. “Sert oğlan duygusala bağladı.”

“Kes dedim.” Tekrar güldü. “İyi iyi, sadece bunları bil yeter. Seninle her zaman gurur duyuyorum.” Aidan böyle konuştuğunda daha da ağlayasım geliyordu! Hayatımda kimse bana böyle şeyler söylemedi ki! Nasıl tepki vermem gerekiyor?! “Dayak mı yemek istiyorsun!? Sus işte!”

“İyi lan, konuşmuyorum. Sana iyilik yapanda kabahat zaten.” Ona dilimi çıkardım ve dediklerini alaycı bir şekilde tekrar ettim. Ayağa kalkıp üstüme yürüdü, numaradan korkarak ve gülerek geriye kaçtım.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu