İlkbahar gelmişti. Hâlâ kimseden ses seda yoktu. Alice ile çok sık görüşmüyorduk, sanırım öz kardeşimle, öz babam yüzünden aram açılmıştı. Canım buna çok sıkılıyordu ama en azından onun mutlu olduğunu görmek beni sevindiriyordu. Babam belki de gerçekten de üzülüp geri dönmüştür diye düşünmeden edemiyorum, sonuçta ikisi gerçekten iyi vakit geçiriyor. Kızını gerçekten çok seviyordu.
Yeni bir araştırmacı bulmuştuk, on sekiz yaşındaydı. İyi bir para karşılığında ailesini geçindirmek zorundaydı. Aslında Nicolas’tan sonra genç birisini işe almamakta kararlıydım ancak çok acildi ve bu işe gerçekten ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Yine de ne olur, ne olmaz, ailesinin ve kendi güvenliğini ele almıştık.
Dün gece Aidan ile gece geç saate kadar dışarıda takılmıştık, bir kafes dövüşü maçından sonra güzel bir şeyler yiyip içmiştik. Hatta havai fişek gösterisini bile seyretmiştik.
Sabah uyandığımda çok yorgun olacağını düşünüyordum. O yüzden onu hiç uyandırmadım ve kendi kendime vakit geçirdim. Kahvaltı yapıp koşuya çıkmıştım. Birkaç saatin sonunda onu kontrol etmek için odasına girdim ancak yatağı boştu.
“Ha?” Sabahtan beri burada değil miydi? Gece bir yere mi gitti? Yoksa onu bir yerde mi unuttum? Hayır, hayır, olamaz. Gece onunla geldiğime eminim. Kendi yatağıma bakmaya gittim, orada da yoktu. Evi kolaçan ettim, terasa çıktım, ona seslenip durdum ama hiçbir yer de yoktu. Kıyafetleri yerindeydi, ayakkabıları da buradaydı. Telefonu da, motorunun anahtarı, kaskı… bir yere gitmiş olsaydı bunları almış olurdu. “Siktir. Hayır, hayır öyle bir şey olmadı.”
Vladimir evime kadar girmiş olabilir mi?
Hızlı adımlarla evin kapısına gittim. Açarak baktığımda zorla girilme izleri olduğunu gördüm. Bunlar daha önce hiç burada yoku. Kalbim güm güm atmaya başladı, başım dönerken düşecek gibi oldum ama kenardan tutunarak denge de durmayı başardım. Telefonum çaldığında hemen cebimden çıkardım. Arayan yeni araştırmacı Xavier’di. “Hey, selam. Çok kötü bir haberim var.”
“Konuş.” Zar zor yutkundum. Koltuğa giderek oturdum ve yüzümü ovalamaya başladım. Kalbim dinmek bilmiyordu. Ölmek üzereydim sanki. “Vladimir bugün sabah dört buçuk, beş sularında hapishaneden kaçmış.” Kulaklarım çınladı. Her şey şimdi başlıyordu. “Ne— ne demek kaçmış? Nasıl kaçmış?”
“Transferi başka bir cezaevine alınmış güncel kaldığı cezaevinde bir takım sıkıntılar çıkmış. Kimseyle anlaşamadığı için başka bir yere gönderirken araca bir saldırı olmuş o sırada da kaçmış. Birkaç tutuklu var saldırıyla ilgili ama hepsi Vladimir’in yemleri olmalı.”
“Ha siktir, ha siktir Xavier! Başka… başka bir şey var mı?”
“Hayır… adam hakkında bir şeyler öğrenmek gerçekten çok zor. Kimle çalışıyorsa gerçekten işini çok gizli yapıyor.” Kafama birkaç kez vurdum. Vladimir’in kaçması, Aidan’ın evde şüpheli bir şekilde olmaması… kapıda zorla giriş izleri. Aidan, Vladimir’in elinde. “Mekanda mısın?” Onayladığında hızla ayaklandım. “Tamam, geliyorum. İyi bir araştırma yapmaya hazır ol, yapamazsan seni de gebertirim.” Telefonu kapattım. Tüm ekipmanlarımı giydim ve anahtarı alarak çıktım.
Kask elimdeyken apartmanın kamera odasına girdim. İçeride bir güvenlik vardı. “Hey—“
“Dün geceye ait tüm kamera kayıtlarına ihtiyacım var.” İşim zordu. Güvenlik basit bir şekilde görüntüleri vermeyecekti. Sonuçta özel bir apartmandı. Ona biraz para teklif ettiğimde onayladı. Apartmanın giriş çıkışı, arkası, içerisi, asansör… insanın aklına gelebilecek her yerin kamera görüntülerini aldım.
Kafayı yemek üzereydim. Başım hâlâ dönüyor, kalbim deli gibi çarpmaya devam ediyordu. Ya Aidan’a bir zarar verdiyse? Ya eğer… çoktan… öldüyse? Hayır… hayır. Vladimir bu kadar basit davranmaz… beni tehdit edecektir… evet, eminim… beni tehdit etmeden ve bana ulaşmadan ona zarar vermeyecektir.
Motorun yanına indiğimde kaskımı taktım ve olabildiğince hızlı bir şekilde mekana geldim. Restorant doluydu. İçeri geçtiğimde hem aşçı, hem de restorantın sahibi, yaklaşık kırk-elli yaşlarında olan adam bana selam verdi. “Hoş geldin Theron.” Başımı sallayarak karşılık verdim. “Acil bir şey mi var? Gündüzleri gelmezdin.” Mutfağa birlikte geçtik, diğer çalışanları hemen çıktı. “Sonra konuşuruz, aşağı inmem gerekiyor.” Izgarayı çekti ve kapıya şifreyi girerek aşağı indim.
Aşağıya indiğimde etrafta dövüşçülerimiz antrenman yapıyordu. Hepsi beni görünce selam vererek eğildi. “Xavier içerde mi?” Ruby’e sorduğumda onayladı. “Neler oluyor? Hem… Aidan nerde?” Onu sorduğunda tekrardan stres oldum, içim içimi yiyordu sanki. “Sorun o, Aidan yok.” Kapıyı açarak birlikte içeri girdik. “Ne? Nasıl yok?”
“Vladimir kaçırmış.” Xavier ve Ruby bana dona kalmış bir şekilde baktı. İkisi hariç odadaki herkesi dışarı çıkarttım. Xavier’in önüne kamera kayıtlarını koydum. “Emin misin? Belki de bir yere gitmiştir.”
“Hayır, tüm her şeyi yerinde duruyor. Üstelik kapıda zorlama izleri var. Odasında bir dağınıklık ya da kan falan yoktu. Enjektör ile bayıltıp götürmüş olmalılar.” Koltuğa oturdum ve kaskı masaya koydum. “Bunlar dün gecenin apartman görüntüleri. Tüm her yerin görüntüsü var, çıkıp girdilerse kesin bir yerden görülmüşlerdir.”
“Eve iyice baktın mı? Bir not falan var mıydı?” Xavier görüntüleri incelemeye başladı. O sırada Mark karşıma oturmuştu. “Hayır… hayır hiçbir şey yoktu. Her şey dün gece bıraktığımız gibiydi. Evin her yerine baktım, not olsa görürdüm.” Ayağa kalkarak saçlarımı karıştırdım. “Hay sikeyim… böyle olacağını bilmeliydim. Son birkaç ay çok huzurlu geçiyordu. Biz kurtulduk zannederken o plan yapıyormuş sikeyim ona kandığıma inanamıyorum!”
“Sakin ol, Xavier onları bulacaktır, değil mi Xavier?” Ona dönüp baktığımızda Xavier ekran full odaklanmıştı. Ancak ters giden bir şeyler vardı. “Çocuklar… işim çok zor.” Kaşlarımı çattım. “Ne? Ne demek zor?”
“Dün geceye ait hiçbir kayıt yok. Sinyal bozucu olmalı, apartmandaki kameraları bozmuşlar. Saat ondan sonra hiçbir kayıt yok. Ancak sen apartmandan çıktığın da geliyor.”
“Ha? Göster bakayım.” Yanına oturdum ve bilgisayarı kendime çevirdim. Bu koşuya çıktığım vakitti. “Yani bu demek oluyor ki…”
“Sen çıktığında oradan yeni ayrılmışlar.” Ayağa kalkarak bağırdım ve saçlarımı çekiştirdim. “Biraz daha erken kalksaydım yaklayabilirdim onları! Önleyebilirdim! Ahhh! Sikeyim! Sikeyim! Sikeyim! Neden her şey böyle olmak zorunda lan?!”
“Sinyaller kesilmeden önce şüpheli birisi var mu etrafta? Sonuçta ilk başta kurulması gerekiyor.”
“İyice incelemem gerekiyor. Belki aylar öncenin kamera kayıtları bile gerekebilir, bence Vladimir gibi bir adam bunu düşünmüştür. Sinyal bozucuyu önceden yerleştirmişlerdir. Theron, bana Vladimir’in ilk ortaya çıktığı zamandan itibaren tüm mahallenin, apartmanın, size yakalaşabilecek her yerin kamera görüntüsü lazım.”
“Sen kaç aylık bir süreçten bahsettiğinin farkında mısın lan?!” Onun yakasını tutup çektim. “Bunları aldığında ne olacak, bulana kadar Aidan’ı öldürür zaten!” Ruby beni tutup çekti. “Elimden geldiğince fazla araştıracağım, birkaç ekip arkadaşı bile toplarım. Ama o görüntüler olmadan Aidan’a ulaşamayız.” Yakasını düzeltti. Haklıydı, en azından oturup beklemekten iyidir. Diğer şekilde Aidan’a asla ulaşamam.
“Ruby, birisini bul. Tüm bu görüntüleri getirsin. Hemde çok acilinden. Kabul etmezlerse para teklif et, tamam mı? Ne kadar olduğu önemli değil.” Başını sallayarak onayladı ve fırladı. Koltuğa kendimi bıraktığımda sanki sarhoşmuşum gibi başım hâlâ dönüyordu.


İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı