Uyandığımda ne olduğunu anlayamadım. Hareket edemiyordum. Etraf bulanıktı ve sesler boğuk geliyordu. Mavi ve kırmızı ışıklar parıldıyordu, sesler gittikçe daha da netleşiyordu.

“Çabuk, çabuk, çabuk!” İnsanların ve sirenlerin seslerini duyuyordum. Hâlâ ne olduğunu anlamaya çalışırken kucağımda yatan abimi görüyorum. Gümüş kolyesi o kadar parlaktı ki gözümü alıyordu.

“A…abi?…”

Sadece başımı hareket ettirebiliyordum, vücudumu oynatamıyordum. Oynatmayı denesem bile inanılmaz bir acı hissediyordum.

Etrafa baktığımda babamın koltuğundan çıkmış bir ağaç dalı gördüm, yutkundum. Anneme de baktığımda tam, kafasıyla göğsünden saplanmış ve arka koltuktan çıkmış ağaç dalını gördüm. Nefesim kesilmeye başlarken hareketlenmeye çalıştım. Canım fena hâlde yandığında bağırdım. Ağlamaya başladım.

“Anne! Anne!!! Baba!!!!” Çığlıklar atmaya başladım. Korkuyla abime baktım. Başı göğsüme düşmüştü, kolları bana sarılıydı. “Abi?… Abi!” Uyanmasını umdum.

Hiç kimseden ses gelmiyordu. “Yardım edin! Yardım edinnnn!” Ağlamaya devam ettim.

“Hey hey, aşağıdayız, sakin ol. Seni birazdan kurtaracağız, tamam mı?”

Korkuyla nefes alıp vermeye başladım. Arabanın tüm camları kırılmıştı, içeriye her bir taraftan dallar girmişti. Hatta tahmin ettiğim üzere birisi karnıma saplanmıştı. Üstümde yatan abime bakılırsa onunda sırtından girip karnından çıkmış, devamı ise bana saplanmıştı.

Abim beni korumaya mı çalışmış?

“Arabada kaç kişi ve kimlerin olduğunu söyler misin?” Cevap veremedim, acının ve şokun etkisi altındaydım.

“Abi… abi… uyan… abi uyan, lütfen!”

Kurtarma ekipleri ağaç dallarını keserek arabayı aşağı indirdiler. Baygın ailem ile -ben öyle umuyordum- neredeyse tam iki buçuk saat birlikte kalmıştım.

Babamı ve annemi arabadan çıkardılar. “Yaşıyorlar mı? Lütfen!” Acı ile inledim. “Bir şey söyleyin! Lütfen!”

Abimle biz kalmıştık. Hâlâ üzerimdeydi. Bir görevli genç kadın kapıyı açtı. “Merhaba küçük beyefendi, ismini söyleyebilir misin?”

“Aidan… A…aidan…”

“Tamam Aidan, bu insanlar senin ailen mi?”

“E…evet… evet… annem babam… ve abim…” Başıyla onayladı. “Abinden seni ayıracağız, tamam mı? Hastaneye götürmek üzere sedyeye alacağız ikinizi, sonra da ambulansa götüreceğiz. Hareket etmemeni istiyorum senden, o sırada bana kendinden bahsetmek ister misin?”

“İstemem! Onlara ne olduklarını söyleyin! Lütfen!”

“Aidan, emin değiliz şu an, tamam mı? Eğer bana bilgi gelirse sana hemen haber vereceğiz.” Yutkundum.

“Yavaşça sizi kaldıracağız, olabildiğince dayanmaya çalış tamam mı? Sen harika bir oğlansın, bu kadar zaman dayandın, çok güçlüsün, yine dayanabilirsin değil mi?”

Onayladım.

Asla tarif edemeyeceğim bir acı ile abimle bizi çıkardılar, hala üzerimdeydi. Etraf o kadar kalabalıktı ki bir sürü görevli vardı. Etrafta ki ışıklar sürekli gözümü alıyorlardı.

“Aidan, abinle seni birbirine bağlayan bir dal saplanmış karnınıza. Sizi birbirinizden çıkarmamız için hastaneye götürmemiz gerekiyor, dayanabilirsin değil mi?” Cevap vermedim. Dayanabilir miyim bilmiyorum. “Buraya kadar dayandın, sizi ambulansa yerleştireceğiz. Korkmayacaksın değil mi? Korkmazsın sen.” Başımı sallayarak onayladım.

Yanımıza bir sedye getirdiler. “Şimdi sizi tutacağız, dayanmalısın.” Yutkundum, canım çok feci acıyordu. İki kişi omuzlarımdan, diğer iki kişi ayaklarımdan tuttu. Abimin tüm ağırlığı üstümde, dalında kattığı saplantıyla birlikte nefes almam zorlaşıyordu. “Bir… iki… üç.” Bizi kaldırdıklarında bağırdım. “Yavaş! Yavaş olun! Bu kadar hızlı olmanız gerekmiyordu!”

Dalın içimde oynayışını hissettim. İnleyerek ağladım, abimin buz gibi bedenini hissediyordum. Soğuktu ve neredeyse beti benzi atmıştı. “Ona bakmak zorunda değilsin Aidan, başka tarafa bak. Sadece kendine odaklan, tamam mı? Uyanık kalmak zorundasın.”

Başımı sallayarak onayladım. “Sedyeyi kaldıracağız, ambulansa götüreceğiz sizi.” Tekrar üçe kadar saydılar ve bizi kaldırdılar. Attığı adımların hepsini hissediyordum. Etrafta bir sürü ambulans ve kurtarma ekibi aracı vardı. Aracı dallardan çıkarmaya çalışan bir ekip daha vardı.

Bizi ambulansa yavaşça yerleştirdiler. Yavaş yavaş acıyı hissetmemeye başlıyordum. Kadın benimle birlikte ambulansa girdi. Elimi sımsıkı tuttu. “Harikasın Aidan, buraya kadar dayandım, artık senin yapamayacağın hiçbir şey yok. Şimdi hastaneye kadar dayanmalısın, tamam mı? Ben sana inanıyorum.”

Dudaklarımı ıslattım ve yutkundum. “Abim…” Gözlerimin yavaş yavaş kapandığını hissettim. “Ab..”




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu