Sonunda işe gitmeye başlamıştım. Patronum bana epey kızmıştı ama aynı zamanda anlayışta göstermişti. Babaannem’in ölümünden sonra bana karşı daha da yumuşamıştı. Beni belki oğlu kadar görüyor bile olabilirdi ya da favori çalışanı falandım.

Wayne’ye olan linçler azalmıştı, en azından benim bildiğim öyleydi. Ama dışarı daha az çıkıyordu, insan yüzü görmek istemiyordu. Çok ama çok zor bir dönemden geçiyorduk hepimiz, Heather bile çok üzgündü. “Hep içimde bir kötü his var.” Bugün ikimizde akşama kalmıştık.

“Sende başlama, böyle düşünürsek hiçbir şey yolunda gitmez Heather.”

“Ben ne yapayım? Öyle hissediyorum.” Bulaşıkları bitirdiğinde bende yerleri silmeyi bitirmiştim. Çöpleri dışarı çıkarıp attım. Geri döndüğümde masada düşünceli bir şekilde oturuyordu.

“Sence senin yaptığın o konuşma işe yaramış mıdır? Gerçekten hiç linçlenmemiş midir?” Karşısına oturdum ve ona baktım. İkimizde yorulmuştuk, birazdan çıkacaktık. “Öyle bir şey olsa bana haber verirdi, başka hiçbir şey kalmadı. Herkes şu an Jackson’ı konuşuyor olmalı, beter olsun.” Heather bacaklarını sallıyordu, oldukça stresliydi ve nedenini bir türlü anlayamıyordum. “Babası? O bir şey yapmış mıdır?”

Güldüm. “Olamaz, babası asla bir şey yapamaz. Daha sabah yanındaydım, gayet iyiydi morali. Çizgi roman okuyup oyun oynuyordu, düzenli yemeğinide yiyordu. Kollarını cimciklemiyordu, bu kadar endişelenmene gerek yok, o iyi olacak tamam mı?”

“İyi de, intihara kalkıştığını insanlar nasıl biliyor? Nasıl öğrendiler, hani çok gizliydi.” Bunu bende tam olarak bilmiyordum, Jackson olmalıydı ama kanıtı olmayan bir çocuğun lafına asla inanmazlardı.

“Bilmiyorum, birisi çok kafayı takmıştır, Wayne’yi araştırmış olabilirler. Ama bence iyi oldu, altından kalkmak zor oldu ancak artık kendisini gizlemek zorunda kalmayacak. Biraz daha büyüdüğünde ayrı eve çıkacaktır, o zaman her şey düzelecek. Babasına ve o boktan ailesine katlanmak zorunda kalmayacak. Sadece şirkette görüşecekler.”

“Yani hiçbir sıkıntı yok? Öyle mi diyorsun?” Başımı sallayarak onayladım ve ayağa kalktım. Onun sırtını ovaladım. “Bana güvenmiyor musun sen?”

“Güveniyorum.”

“Güzel, o zaman bu kadar dert yanma. Gidelim hadi, kilitleyip çıkalım.” Başını sallayarak onayladı. Çantasını aldı ve birlikte çıktık. Kapıyı kapatarak kilitledim ve kepenkleri indirdim. Onları da kilitledikten sonra otobüsü beklemek için durağa yürüdük. “Şu yeni eleman hakkında ne düşünüyorsun?”

“İyi gibi, ama işten pek hoşlanmıyor sanırım.” Başımı sallayarak onayladım. “Kesin birkaç güne işten ayrılacaktır. Gelen kaçıyor sürekli.” Güldüm. Telefonum çaldığında cebimden çıkardım ve ekrana baktım. “Wayne arıyor.” Açarak kulağıma koydum.

Bir şey demedi, sadece nefes alış verişini duyuyordum. “Alo, dostum?”

“Aidan…” Fısıldadığında sesinin titrediğini duydum. Heather’a baktım, yüzüm ciddi bir hâle büründü. “Bir şey mi oldu?” Heather kolumu sıkıca tuttu, n’olduğunu sordu. “Dur bir.”

“Aidan… ben…” Yutkundum. Bir an önce konuşsun istiyordum, nefes alış verişi çok düzensizdi. Kalbim göğüsüme öyle bir çarpıyordu ki neredeyse ağzımdan fırlayacaktı. Dudaklarımı ısırdım. “…üzgünüm.”

Gergin bir şekilde güldüm. “Ne… neden? Neden olasın ki? Bir şey mi yaptın?”

“Dayanamadım…”

“Wayne, n’oldu? Tanrı aşkına konuş.”

“Özür… dilerim… bencilce… davrandım.” Babaannem’in sesi kulaklarımda yankılandı ama bu Wayne’ye ait bir sesti. “Sakın vazgeçme, bana verdiğin… sözden… sapma…” Sesi gittikçe daha da boğuklaştı, yavaş yavaş kayboldu. Birkaç defa seslendim ama cevap vermiyordu.

Vücudumdaki tüm damarları hissettim. Bütün kan akışım hızlandı, kalbim göğüsüme vuruyordu. Stresten ne yapacağımı bilemedim. Telefonu kapatmadım. Heather n’olduğunu sordu. “Bilmiyorum! Bilmiyorum! Wayne… Wayne özür dileyip durdu! Bir şeyler… bir şeyler geveledi! Anlamadım… anlamadım… dayanamadığını söyledi…”

Heather’ın anında gözleri doldu. Şans eseri geçen taksiyi durdurdu. İçinde bir adam vardı. Kapıyı açtım. “İn.”

“Aklını mı kaçırdın? Ne diye iniyormuşum?” Onun kıyafetinden tutup dışarıya çektim ve yere fırlattım. “Uğraşacak vaktim yok, bin Heather.” Taksiye bindim, Heather da yanıma oturdu. “Sür. Lütfen hızlı sür abi!”

“Yaptığınız şey—“

“Ya başlatma yaptığımız şeye! Çok acil diyorum! Arkadaşıma bir şey oldu!” Adresi söylediğimde sürmeye başladı. Trafik hiç olmadığı kadar fazlaydı. Işık yandığında geçtik, tüm yol boyunca Wayne’ye mesaj atıp durdum. Hiçbir cevap yoktu, cevap vermiyordu hâlâ. Sonra bir çığlık sesi yükseldi.

Babasının sesini duydum, Wayne’nin adını bağırıyordu. “Olamaz! Olamaz, hayır ya! Hayır!” Koltuğa birkaç defa yumruk attım. “Daha hızlı sür! Daha hızlı!”

“Elimden geleni yapıyorum!”

“Daha fazlasını yap o zaman lan! Gıy gıy sürüyorsun!” Adam biraz daha hızlandı, ama trafik katlanılamaz derecede fazlaydı. “Kahretsin! Bir şey yaptı kendisine! Kendisine bir şey yaptı!”

Heather elimi tuttu. Bir şey söylemedi, sessizce sadece ağlıyordu. Başımı koltuğa yasladım, bacaklarım titriyordu.

Trafiğe dayanamadım. “Sikerim.” Arabadan indiğimde Heather bana seslendi. “Ne yapıyorsun?!”

“Koşarak gideceğim! Daha hızlı olur en azından! Sen taksiyle gelirsin.” Kapıyı kapattım ve hızla koşmaya başladım. Az kalmıştı zaten, Wayne’ye olan şeyi düşündükçe adımlarım daha da hızlanıyordu.

Sonunda geldiğim de hiç durmadan eve ilerledim, şöför yoktu. Kapıyı birkaç defa çaldım, hizmetçi göz yaşları ile açtığında ona baktım. Göğüsüm hızla kalkıp iniyordu. Yüzünde dehşete kapılmış bir ifade vardı. “N’oldu! Wayne iyi mi?” Ağzını eliyle kapattı ve hıçkırmaya başladı. Onu ittirdim ve içeriye girdim.

Koşarak merdivenleri çıktım ve odasına girdim. Burada değildi. Banyosundaki ışığın yandığını gördüğümde şöförü ittirip içeriye daldım. Babası ve annesi başındaydı, onu göremiyordum. Hızla ikisini ittirerek aralarından daldım.

Gördüğüm şey sonrasında başım döndü. Lavabodan tutundum, kanım dondu, başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Hemen yanına çöktüm. Bağırdım. “WAYNE!” Duşa kabinin içinde, bir sağ, bir sol koluna uzun çizgiler atmıştı, üstüne üstlük altından yan yan kesmişti jiletle.

Şakır şakır kanı akıyordu. “Wayne… Wayne!…” Onun yanağına vurdum. “Uyanmalısın.” Vücudu sıcaktı, nabzına baktığımda çok yavaş atıyordu. Ceketimi çıkarıp kollarına sardım. Tüm vücudum titriyordu, gözlerimden akan yaşları fark etmemiştim. Gülümsedim. Ona sarıldım, vücudum sallanırken konuştum. “İyi olacaksın… iyi olacaksın… beni bırakmazsın… bırakmazsın beni. Değil mi?” Şöföre baktım, babasının yanında duruyordu. Ağzından hiçbir kelime çıkmıyordu, sessizce ağlıyordu. “Ağlanacak bir şey yok, iyi olacak. Babaannem de beni kurtardı, bir şey olmadı. Olmadı… yaşıyorum.”

“Ambulans… ambulansı aradınız mı?” Babası başını sallayarak onayladı. “Yakında gelecek.” Vücudum titremeye ve sallanmaya devam ediyordu. Wayne’nin saçlarını okşadım, başını göğsüme bastırıyordum. “İyi olacak… bana söz vermişti.” Ceketi daha sıkı sararak tuttum bir diğer elimle. “İyi olacak…”

Ambulans gelmeden onu aşağı indirmeliyim. Babası yardım etmek için uzandı. “Ben yapacağım. Ben… sen sakın… dokunma ona.” Wayne’nin başının altına kolumu koydum, diğer kolumuda dizlerinin altına. Onu güçlükle tuttum ve ayağa kalktım.

Duşa kabinden yavaşça çıktım. Tekrar kaldırdım ve daha rahat bir şekilde tuttum. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Yere kanları damlıyordu, kollarından o kadar çok kan akıyordu ki ceketin kumaşından sızıyordu. “O kadar derin değiller… iyi olacak.” Lavabodan çıktım, sonra odasından çıktım.

Koridorda ilerlerken gülümseyerek ona baktım. “Bir şey olmayacak… mutlu olacağız.” Merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım, tutuşumu düzelttim.

Kapıya indiğimde kucağımda Wayne ile yere oturdum. Onu sımsıkı tutuyordum. Gözlerimi ondan ayırmıyordum, sesini duymak istiyordum ama sesi çıkmıyordu. Ela gözlerine bakmak istiyordum ama gözleri kapalıydı. Göz yaşlarım onun üstüne aktığında hıçkırmaya başladım. “Wayne…. n’olur gözlerini aç. Bana bak, gözlerime bak, pişman olduğunu fark et ve hayatta kalmak için diren… yalvarırım.”

Onu salladım. “Hadi, hadi… uyanabilirsin. Gözlerini aç.” Heather sonunda taksiden inip karşıma geldi, eğildi ve Wayne’nin kanlı elini tuttu. Başını ona yasladı. “Uyanacak… uyanacak değil mi Heather?” O da konuşmuyordu, sessizdi. Çekilerek elini ağzına yaslamış sessizce ağlıyordu. “Bir şey söyle, yalvarırım.” Kolum Wayne’nin boynundayken, elimle başını tuttum ve dudaklarımı yaklaştırarak alnını öptüm. Göz yaşlarım yüzüne bulaşırken fısıldadım. “Lütfen…”

Uzaktan gelen ambulansın sesini duydum ve başımı kaldırdım. Güçlükle ayağa kalktım. Yanıp sönen mavi ve kırmızı ışıklar gözümü alıyordu, yola çıktığımda gözlerimi hafifçe kıstım. Bu nefret ettiğim ışıkları görmekten çok yorulmuştum, ailemi kaybettim… babaannemi kaybettim… şimdi ise Wayne mi? Bu ışıklar neden ben hariç birisini elimden almak zorundaydı? Neden Tanrı benden bu kadar nefret ediyor? İyi bir insan olduğum için mi? Sevdiklerime çok değer verdiğim için mi?

Tanrı yalnız kalmamı mı istiyor? Yapayalnız mı yaşamalıyım? Belki kendimi de onları sevdiğim kadar seversem benide alır, almaz mı?

Ambulans yanımızda durdu. Hızla görevliler indi ve bana baktılar. “Bileklerini kesti, iyi olacak ama…” Gülümsedim. Onu elimden alıp ambulansa yerleştirdiler. Ardından binip oturdum. Nabzını kontrol ettiler. “Nabız yok.” Gözlerim irileşti. “Hayır! Hayır, az önce vardı! Az önce vardı!” Kalp masajı yapmaya başladılar. Elleri ile göğüsüne art arda baskı yapıyorlardı.

Durdu ve eğildi tekrar kontrol etti, sonra kalkıp tekrardı. Üç kere daha tekrarlandığında Wayne’nin elini tuttum ve başımı eğerek yasladım. Fısıldadım. “Lütfen… seni de kaybedemem… “

Hızla solunum cihazı bağladılar. “Nabız geri geldi.” Başımı kaldırıp ona baktım ve gülümsedim. “Gidelim, hadi!” Şöförün oturduğu kısma elini vurdu, kapılar kapandı. Heather arkamızda kaldı. Ambulans ilerlemeye başladığımda Wayne’nin elini tutmaya devam edip başımı asla kaldırmıyordum.

Kollarına tampon yaptılar, en azından hastaneye kadar tutacaktı. “Onu sen mi buldun genç?” Başımı sallayarak onayladım. “Aramayı… ben yapmadım… ama… onu aşağı indirdim.”

Görevli sırtımı ovaladı. “Onu aşağı indirerek iyi yaptın, bu bile çok önemli bizim için. Kollarına da ceketi sen mi sardın?” Onayladım. “Çok kan kaybetmiş ama eğer sarmasaydın daha fazlasını kaybedebilirdi, en azından biraz yavaşlamış. Sen çok akıllı bir çocuksun.”

Wayne’nin elini sıktım. “Kurtulacak mı?”

“Umut var.”




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu