Hastaneye geldik. Heather ve diğerleriyle bekliyorduk. Heather’ın omzuna başımı yaslamıştım, üstümde Wayne’nin kanları vardı. Beyaz tişörtüme bulaşmıştı, ceketim yanımda duruyordu. Heather eliyle elimi okşamaya devam ediyordu.
Doktor’un çıkıp bir şeyler söylemesini istiyordum. Onun komaya girmemisini umdum, ölmemesini umdum, çıktıktan birkaç saat sonra uyansın istedim. Narkozun etkisi ile saçma sapan şeyler söylesin istedim.
Babası ve annesi çok sakin görünüyordu, ablası bile gelmemişti. Karşımızda oturuyorlardı. “O çocuk bizi yine rezil etti.” Hızla ayağa kalktım, Heather beni tutmaya çalışmıştı ama becerememişti. Babasının yakasından tutup kaldırdım ve sırtını duvara vurarak suratına baktım. “Oğlun hastaneye kaldırılmış, senin düşündüğün tek şey bu mu lan? Bunlar kimin yüzünden oluyor farkında mısın? Neden sende çıkıp bir açıklama yapmadın?”
“Neden yapmalıydım? Her sıçtığını temizlemek zorunda mıyım?” Sırtını tekrar duvara vurarak yakasını daha da sıkı tuttum. “Babasısın sen onun… benim babam olsaydı ortalığın amına koyardı.”
“Olsaydı da yapsaydı o zaman.” Güldü. Suratına bir yumruk attığımda düşecek gibi oldu ama tekrar yakasından yakaladım. “Wayne’ye bir şey olursa hepinizi mahvedeceğimi söyledim, hatırlıyor musun?” Kanayan dudağını yaladı. Yüzünde ukala bir gülümseme vardı. “Hatırlayamadım.”
“Alayınızı yakacağım, diri diri.” Güldüm. “Dua et ona bir şey olmasın.” Hemşire içeriden telaşla çıktı. Babasını bıraktım ve hemen Heather ile yanına ilerledik. Sanki babaannemin haberini alıyordum. “N’oldu? Doktor nerede? Wayne nasıl?”
“0 RH+ pozitif kana çok acil ihtiyacımız var. Kanaması çok fazla. Bu saatte nasıl bulacağız bilmiyorum.” Başımı sallayarak onayladım. “Tamam. Tamam ben vereceğim, benimkide aynı grup.” Onayladı. Heather’a döndüm. “Sen burada kal, tamam mı?” Başını salladı.
Hemşireyle birlikte odaya girdik, kan grubum kayıtlı olduğu için hemen başladık. Damar yolu açtı ve kanımı üniteye doldurmaya başladı. Başımı geriye yaslayarak derin bir nefes aldım, aklımı bir türlü Wayne’den alamıyordum. Gözyaşlarım tekrar aktığında hemşireye baktım. “Hanımefendi, ben kanı verene kadar bir şey olmayacak değil mi?”
“Hayır, yetiştirebiliriz, lütfen sakin kalmaya çalış.” Her yerim kanla kaplıydı, bir türlü yıkamaya bile fırsatım yoktu. Etraftaki insanlar sürekli bana bakıp durmuştu.
Bir üniteyi doldurduğumuzda kadın iğneyi çıkardı. “Bu kadar mı?” Başını sallayarak onayladı. “Başka bir gönüllü bulmamız gerekiyor.”
“Ben varım işte, lütfen ikinciyi doldurun.” Başını iki yana salladı. “Bu imkansız, yapamayız.” Onun kolunu tuttum. “Lütfen… lütfen… yapmanız lazım… onu kurtarmanız gerekiyor. Yalvarırım, ben çok sağlıklıyım, bir üniteden daha bir şey olmayacaktır, lütfen.” Ağlamaya devam ettim. “Yalvarırım…” diye fısıldadım. “Sağlık durumunuzu kontrol etmemiz gerekiyor.”
“Buna gerek yok, lütfen, lütfen devam edin.” Kadın derin bir iç çekti. “Bana bir şey olmayacak yalvarırım, eğer Wayne’ye olursa asıl o zaman olur. Yeteri kadar alın, lütfen.” Kadın bir süre düşündü, daha sonra onayladı ve iğneyi tekrar taktı.
Sessizce ağlamaya devam ettim, içimden Tanrıya devamlı yalvarıyordum. Bu sefer olmazdı, bu sefer bir sevdiğimi daha elimden alamazdı.
İkinci ünite kanda başım dönmeye başlamıştı, kalbim hızlanıyordu. Gözlerimi kapattım, iyi olacaktı, bu daha hiçbir şeydi. Gerekirse bir tane daha doldururdum, yeter ki Wayne kurtulsun.
“Bitti.” Gözlerimi açıp kadına baktım. “Yeter mi bu kadar? Bu yetecek mi?” Başını sallayarak onayladı. Pamukla iğnenin yerini silip ufak bir bant yapıştırdı. “Lütfen bunları al, kaybettiğin sıvıyı telafi etmen gerekiyor.” Bana uzattığı çikolatayla suyu aldım. Oturur bir pozisyona geçmek için ayaklandığımda hemşire beni tuttu. Dengemi kaybetmiştim. “Bir başka hemşire bulacağım, gözetim altına alınman gerekiyor.”
“İstemiyorum.” Hızla çikolatayı açtım ve ağzıma attım. Tüm suyu kafama diktim. “İyi olacağım, lütfen siz ameliyathaneye gidin.” Hemşire üniteleri tepsinin üzerine aldı ve kayboldu. Derin nefes alarak soluklandım. “Zamanı değil Aidan, kalk.”
Kenardan tutunarak güçlükle kalktım. Birkaç defa hızla çarpan göğüsüme yumruğumu vurdum. Yavaş adımlarla ilerlemeye başlarken hafif hafif sendeliyordum. Duvarlardan tutunarak ilerlemeye başladım.
Onların yanına zar zor geldiğimde Heather beni tuttu. “İyi misin?” Başımı sallayarak onayladım. “Otur, hadi.” Beni yavaşça oturttu, başımı onun omzuna geri yasladım.
Bir saat geçmişti, yorgundum ve gözlerim kapanıyordu. İki ünite kanın etkisiyle daha da yorgunlaşıyordum ama burada kalmam gerekiyordu. “Nerede kaldılar? Neden bu kadar uzun sürüyor?…” Heather sadece ağlamaya devam ediyordu, artık gözleri kızarmıştı. Bende ondan farklı değildim, ailesi hâlâ çok sakindi. Sanki ölmesi için dua ediyorlardı. Tüm süre zarfında sadece babasına bakıp durdum, gözlerim her ne kadar yorgun ve bitik olsa bile. “Birazdan çıkacaklardır.”
Bir yarım saat daha geçtiğinde doktor sonunda çıkmıştı. Hızla yerimden fırladığımda başım döndü, tam düşecekken Heather beni yine tutmuştu. Bir şey sormadım, doktor anlatsın istedim.
“Üzgünüm.” Kalbim durdu, kanım çekildi. Güldüm. “Ne… ne demek üzgünüm?..”
“Kanamayı başarılı bir şekilde durdurduk ama Wayne’nin kalbi beklenmedik bir şekilde çalışmayı kesti. Yarım saat boyunca müdahale etmeye çalıştık ama sonuç vermedi.” Heather sesli bir şekilde hıçkırarak ağlamaya başladı.
“Yok… olamaz.” Doktoru tutup salladım. “Daha da deneyin, bu kadar kolay vazgeçemezsiniz!” Başını iki yana salladı. “Gerçekten çok üzgünüm.” Daha da sıkı salladım. “Bir şey yapın! Bir şey yapın dedim!” Doktor beni tutarak ellerimi indirdi. “Elimizden geleni yaptık.”
Yere düştüm, ellerimi koydum. Gözlerim kararıyordu, nefesim daralıyordu. Kalbime çok şiddetli bir şekilde vurmaya başladım. Hıçkırıklarım yüksek sesle hastanenin duvarlarında yankılanıyordu. “Olamaz… olamaz… Wayne ölemez…”
Nefes almam zorlaştı, her bir nefes aldığımda kuru bir ses çıkıyordu, nefesim yoktu. Doktor müdahale etmek için eğildiğinde onu ittirdim. Ayağa güçlükle kalktım, daha şiddetli bir şekilde derin nefesler aldığımda toparlanmıştım. Sendeleyerek babasının üstüne yürüdüm. Ona hızla bir yumruk attığımda ikimizde yere düştük. “Senin… senin yüzünden!” Zorlukla üstüne geldim, suratına bir yumruk daha attım.
Dengesizliğim ve baş dönmem yüzünden hızlı bir yumruk yedim. Ellerimin üzerine düştüğümde doktor beni tutarak geriye çıktı, karısı kocasını kaldırdı. Wayne’nin sedyeyle ameliyathaneden çıktığında yerden tutunarak ayağa kalktım. Onun yanına ilerledim ve omuzlarını tuttum.
“Kalk! Kalk lan şerefsiz!” Ağlamaya devam ettim. “Ölemezsin, ölmeye hakkın yok! Beni böyle bırakamazsın! Yalnız başıma… bir başıma kalamam! Söz vermiştin lan!” Heather hıçkırıklarının ve göz yaşlarının arasında ismimle seslenerek durmamı söyledi. “Uyan! Uyansana!” Onu daha da şiddetle salladım, vücudu hâlâ sıcaktı ama ölüydü. Hareketsiz bir biçimde yatıyordu, göğüsü kalkıp inmiyordu. diğer hastane görevlileri beni çekti. Onu götürüler.
Arkasından gitmek istedim, ama kulaklarım çınladı, gözüm karardı ve başım dönmeye başlarken sesler boğuklaştı. Bir süre sonra dengemi kaybederek yere düştüm.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı