Cenaze günüydü, ertesi gün Wayne’nin basın açıklaması vardı. Boğazımı sıkan kravatı gevşettim, nefes almam zaten zordu bir de kravat sıkıyordu.
Heather ve Wayne yanımdan hiç ayrılmıyorlardı. Özellikle yanımda olduklarını biliyordum ve bunu çok iyi hissettiriyorlardı. Babaanneme beyaz bir elbise giydirmiştik, hafif makyajı ve saçları da yapılmıştı. Çok güzel görünüyordu, ölürken aynı bir gelin olarak gitmek istediğini söylerdi. Çünkü dedem ile evlendiklerinde gelinlik giyemediği söylemişti, öldüğünde ise dedemin yanına bir gelin olarak gitmek istiyordu.
Tabutu kapattılar ve yavaş yavaş toprağa yerleştirdiler. Onu anmak için bir adam öne çıktım. Ellerimi önümde birleştirerek sıkıca tuttum, başımı eğdim.
“Babaannem her zaman çok iyi bir kadın olmuştur. Ailem öldüğünde, bana onların sevgisini aratmayan bir anne ve baba olmuştur. Bana bir aile olduğu için ona minnettarım. Beni o gün kurtardığı için ona çok minnettarım, iki güzel arkadaşı bana kattı. Eğer o gün ölmüş olsaydım burada olmazdım, babaannem yapayalnız kalırdı. O gitti ama ben hiçbir zaman yalnız kalmayacağım, o benimle her zaman yüreğimde olacak. Beni hiçbir zaman terk etmeyecek, omuzlarımda ailemi hissederken o da onların arasına katıldı. Beni tuttuğu için ona minnettarım.”
“Hiçbir zaman kimsenin kalbini kırmadı, bana bir anne ve baba olduğu gibi arkadaşım Wayne’ye de bir aile olmuştur. Onu çok sever ve kollardı. Asla kötü bir insan olmadı, cennette harika bir yeri olacağına inanıyorum. Ailesine kavuştuğu için çok memnunum.” Dudağımı ısırdım. Derin bir nefes aldım. Tekrar onu kıskanırken ağlamamaya çalıştım, onu çok özledim.
Geri çekildim. Wayne sırtımı ovaladı, Heather elimi tutarak sıktı. Başımı salladım. Wayne ve Heather kendi konuşmalarını yaptı, birkaç komşuda öyle. Patronumda.
En sonda tabutun üstüne güller atıldı, sonra ise toprak. İnsanlar dağılmadan önce bana baş sağlığı dilediler ve gittiler. Mezarlıkta yalnız kaldığımızda derin bir nefes aldım. “Siz gidin, ben biraz daha kalacağım.”
“Tamam, bekliyoruz seni.” Başımı sallayarak onayladım ve ikiside uzaklaştı. Babaannem ile baş başa kaldığımda beklenmeyen bir yağmur gibi gözlerimden seller aktı. Hıçkırarak elimi gözlerimi yasladım. “Hâlâ yediremiyorum kendime, sanki beni evde bekliyorsun gibi. Biliyorum, güçlü olmam gerekiyor ama nasıl yapacağımı bir türlü bilmiyorum babaanne. Seni çok özledim. Yemeklerini özledim. Eve nasıl gideceğim bilmiyorum…”
Burnumu çektim. Eğilerek toprağı avuçlarıma alarak sıktım. “Söz veriyorum, dayanabildiğim kadar dayanacağım. Elimden geleni yapacağım çünkü benden bunu istediğini biliyorum.”
Bir süre daha kaldım ve ayağa kalktım. “Hoşçakal.” Gitmeden önce ailemin mezarına da uğradım. Üçünü de aynı yere gömmüştük. Yere oturarak taşa sırtımı yasladım ve bir sigara yaktım. Sessizce onu içerken yanaklarımdaki ıslaklığı sildim. “Yapayalnız kaldım. Artık bir ailem yok, sadece ben varım. Ve yalnız olmaktan nefret ediyorum. Babaannemin sonsuza kadar benimle kalacağını zannediyordum, kendimi kandırıp durdum.”
Derin bir iç çektim. “Burada kalmak istiyorum, sizinle birlikte. Bütün ailemle.” Sesim titredi, boğazıma yumrular dizildi. “Kahretsin, sizinle olmak istiyorum, soğuk toprağın altında sizinle yatmak istiyorum. Adil değil, hepiniz birliktesiniz ben burada bir başımayım.”
Sigarayı içime çekip külünü silkeledim. “Elimden hiçbir şey gelmiyor, sadece burada kalmam gerekiyor, hayatıma devam etmem gerekiyor.” Ayağa kalktım. Dayanmak istiyorum ama ne kadar dayanabileceğimi bir türlü bilmiyorum. Hep iyi ve güçlü görünmeye çalışıyorum ama günün sonunda ben ve kederim yine baş başa kalıyoruz.
Ayağa kalkarak sigaramı yere attım ve ayağımla ezdim. “Daha sık geleceğim. Üzgünüm, çok gelemedim.” Mezar taşını sıvazladım. “Seni çok özlüyorum baba.”
“Anne… abi…” Dudağımı ısırdım. “…sizi de çok özlüyorum.” Arkamı döndüm, son bir kez onlara baktım. Sevdiklerimi kaybetmekten nefret ediyorum.
Wayne ve Heather’ın yanına geri döndüm. Wayne arabaya yaslanmış düşünceli bir şekilde sigara içiyordu, Heather’ın da başı ağrıdığı için alnını tutuyordu. Wayne başını kaldırdığında beni gördü. Gözleri parıldadı. “İyi misin?” Başımı sallayarak onayladım. Sigarasını yere atarak ayağı ile ezdi. “Gidelim mi? Dinlenmen gerekiyor, iki gündür uyumadın bir türlü.”
“Gidelim.” Hepimiz arabaya bindik. “Nereye bay Wayne?”
“Eve gidelim.”
“Benim evime lütfen.” İkilinin bana baktığını gördüm. “Ne? Küçüklüğümde yaptığım gibi evden kaçmayacağım. Başka evim yok.”
“Eğer istersen—“
“Olmaz, daha ne kadar sende kalacağım dostum? Bunaldım o evde ya, kocaman.”
“Peki, sen bilirsin.” Sessiz kalarak cama başımı yasladım. Dışarıyı seyrederken babaannemi düşünmeden edemedim, sanki tekrar her şey başa dönmüş gibiydi. Sanki tekrardan on iki yaşımdaydım, Wayne ve Heather buradaydı ama yine de çok yalnız hissediyordum.
Ailemi yanımda istiyorum. Hemde çok fena!
Eve geldik, arabadan indiğimde evin önünde durdum. Birkaç kere sıkışan göğüsüme yumruk attım. “Kendine gel, kendine gel…” Yavaş adımlarla ilerlerken Heather beni tuttu. Kapıyı anahtarla açtım. İçeriden babaannemin kokusu taşıyordu.
Derin bir nefes aldım, kapıdan içeri girdiğimde ayakkabılarımı çıkardım. Sırtımı duvara yasladım ve dönen başım yüzünden elimle kenardan tutundum. Wayne beni sıkıca tuttu. “Aidan, zorunda değilsin. Birkaç gün daha bende kalırsın, sonra gelirsin.”
“Susun.” Ceketimi çıkararak astım. Merdivenleri tutunarak çıkmaya başladım, babaannemi buradan nasıl indirdiğim aklıma geldi. Lavabonun kapısını açtım, kurumuş kanı yerde duruyordu. “Sikeyim, bu kadar zor olacağını düşünmemiştim ya.” Yüzümü ovaladım. Dayan Aidan, güçlü olmalısın.
Lavabonun kapısını kapattım. Babaannemin odasına girdim ve kendimi toplu yatağına bıraktım. Sanki o gün düşeceğini tahmin etmişti, her şeyi derli toplu bırakmıştı.
Yüz üstü yatağa yattığımda sessizce ağlamaya başladım. O kadar çok ağladım ki sonunda iki günün uykusuzluğuyla uyuyakaldım.
BÖLÜM NOTU
Aidan’ın on yedi yaşında olduğunu hatırladım ve çok şaşırdım… çok şey çektirdim bu oğlana….
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı