“Bak, yaptığın şey riskli tamam mı? Bana sorarsan şahsen o eve gitmeni asssssla istemiyorum Aidan!” Motoruna yaslanmış bana son uyarılarını yapıyordu. Wayne’nin evine gidecektim, birkaç eşyasını almak istiyordum. “Eğer babası seni görürse mahvolur, belki tüm dava düşer. Eminim zaten şu an etrafı polisle kaynıyordur. Yapma, başka bir zamanı bekleyelim.”

“Gideceğim dedim.” Sinirle iç çekti ve ellerinin arasına başımı alarak hafifçe salladı. “Her zaman bu kadar inatçı olmak zorunda mısın sen?” Ellerini ittirdim ve telefonumu cebimden çıkarıp Wayne’nin şöförünü aradım. “N’apıyorsun—“

“Dur— alo, merhaba.” Theron kaşlarını çatarak bana baktı, kimi aradığımı merak ediyordu. “Ben Aidan, hatırladın mı?”

“Tabii ki, unutur muyum? Nasılsın Aidan, daha iyi misin? Senin hakkında birkaç bir şey duydum, gerçekten çok üzüldüm.” Derin bir iç çekip gözlerimi devirdim. Theron o sıra bir sigara yaktı. “İyiyim, iyiyim, merak etme. Senden bir iyilik istesem yapar mısın?”

“N’olursa olsun.” Gülümsedim. “Güzel. Eve girmem lazım.”

“Aidan bu çok riskli. Mevzulardan dolayı evin her bir köşesinde sivil polis var. Kimseyi içeri almıyorlar, özellikle Armstrong’ları koruyorlar.” Yere çöktüm ve sıkıntı ederek bir iç çektim. Theron konuşmaları duyuyordu. “Bak, ben sana dedim. Bir de sivil polismiş, hayatta oraya giderek kendimi riske atmam!”

“Bir şey yapıp beni içeri sokamaz mısın? Wayne’nin birkaç eşyasını almam gerekiyor. Özellikle benim almam gereken şeyler var. Lütfen ya, yalvarırım dostum. Hiç mi hatırım yok?” Bir iç çekti ve sessiz kaldı. Umutlu bir cevap bekliyordum. “İyi, tamam. Seni içeri alacağım. Alacağım ama gizli bir şekilde. Çünkü polisler giren çıkan herkesi haber ediyor ona.” Yerimden fırladım ve gülümsedim. “Güzel! Güzel, harika!”

Theron sigarasını içerken merakla bana baktı. “Harika, birazdan geliyorum o zaman.”

“Tamam, bende polisleri oyalayacağım. Armstrong’lar evde değil zaten, koşuşturmadan dolayı bir türlü yerinde duramıyorlar. Hizmetçileride bir şekilde hallederiz. Sessiz sedasız gir, arka kapıyı açık bırakacağım. Bahçenin çalılıklarından dolaş ve oradan gir.”

“Tamam, tamam harikasın sen! Bir gün sana tekrar yemek ısmarlayacağım.”

“Güzel olur, hadi bekliyorum.” Teşekkür ettim ve kapattım. Therona dönüp baktım. Göz kırparak başını salladı. “Hayırdır?”

“Hayırdır tabii, gidiyoruz.” Başını iki yana salladığında tüm enerjim düştü. “Oraya gidip kendimi riske atmayacağım, tüm hayatım biter. Bir sorguda mahvolurum.” Yüzümü ekşittim. “İyi. Gelmezsen gelme, tek başıma giderim.” Kaskı onun eline sıkıştırdım ve mahalleden çıktım.

Yol üstünde giderken gelen geçen taksilere baktım. Akşam saatiydi ve karanlıktı. Bu içeri girmem için en büyük fırsattı. Ancak sorun şuydu ki hiç taksi yoktu. “Has ya… şansıma hiç mi olmaz?” Yürümeye devam ediyordum.

Sonra arkamdan bir motor sesi yükseldi. Bana birkaç selektör attığında arkamı dönüp bakmadım bile. Çünkü bu sesin Theron’un R1’ine ait olduğunu biliyordum. Yanımda durdu ve aynalı vizörünü açtı, gözlükleri takılı değildi. “Gel hadi, şaka yaptım!”

“İleride polis çevirir falan, gerek yok!” Güldü ve motorunu bağırttı, herkes sokakta dönerek bize baktığında yapmamasını söyledim. Ancak o, inatla daha da yaptı. “Ya binersin ya da seni sokağın sonuna kadar takip ederim.” Elindeki kaskımı bir kez daha salladı. İç çekerek aldım ve kafama taktım. “Tam bir sapıksın.”

“Öyleyim.” Başını salladı ve binmemi işaret etti. Sola geçerek motora bindim ve ellerimi beline koydum. Adresi söylediğimde vizörünü kapattı ve hızla sürmeye başladı. Dönerken özellikle arka tekerleğini kaydırıp duruyordu. Wayne’nin mahallesine gelmiştik. Vizörümü açarak konuştum. “Burda ineyim, polislerin çok dikkatini çekmeyelim.” Başını sallayarak onayladı ve indim. Motoru kapatarak üstünden indi, aynı anda kaskları çıkardık. “N’apıyorsun?”

“Seninle geliyorum, tek başına göndermeyeceğim herhalde.”

“Kız arkadaşın falan mıyım ben senin? Başımın çaresine bakabilirim, sen git, aradığımda gelirsin.” Başını iki yana salladı ve kaşlarımı çattım. Benimle gelip başına bir bela açmasını istemiyordum. Gelirse eğer kesinlikle şöförle kavga ederdi, bundan adım gibi emindim. Kimseyi sevmiyordu, özellikle kavga etmek için yer arıyordu. “Geleceğim dedim.”

“Tam dayaklıksın! Mantıklı düşünmeye çalış, eğer ikimizde gidersek yakalanırız. Eve gizlice gireceğim!”

“O zaman uzakta beklerim.” Tekrar bir iç çektim ve kaskımı onun eline tutuşturdum. “Burada bekle, hemen geleceğim tamam mı?”

“Hayır—“

“Theron!” Suratı düştü, dudağını büzüştürdü ve sustu. “İyi. Ama yirmi dakika içinde gelmezsen olay çıkarırım.” Başımı sallayarak onayladım. “Dikkatli ol.” Arkamı dönerek ilerlemeye başladım.

Birkaç dakika yürüdükten sonra uzaktaki polisleri fark ettim. Sivillerdi ama yine de polis oldukları çok belliydi. Şöförün dediği gibi bir kez çaldır kapat yaptım. Birkaç saniye sonra evden çıkıp polislerin yanına ilerlediğini gördüm. Onların yanında durmuş, dikkatle bir şey anlatıyordu. Sağımı ve solumu iyice kontrol ettim, diğer taraftaki polisler de ona doğru ilerlemeye başladı. Büyük ihtimalle bir tarafta sıkıntı çıktığını söylüyordu.

Bahçenin çalılıklarından içeri girdiğimde birkaç dal kollarımı çizdi ancak aldırış etmedim. Çömelerek bahçede ilerlemeye devam ettim ve havuzun etrafından dolandım. Sonra evin açık kapısını gördüğümde hızla içeri daldım. Kapıyı kapalı bırakmama taraftarıydım, bir şey olduğunda hemen fırlayabilecektim.

Hizmetçiler görünürde yoktu. Salon aydınlıktı ve boştu. Ancak koca merdivenlerin önüne ilerlediğimde karşımda Wayne’nin dedesini gördüm. Gözlerim genişledi. Yakalanmıştım, onu ilk defa görüyordum. Oğlu Micheal’a çok benziyordu. Elektirikli sandalyesinde oturuyordu ve ağır gözlerini bana dikmişti.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu