Bir buçuk hafta geçti. İşten yeni çıkmıştım ve Heather’ı yürüyerek eve bıraktığım için eve biraz geç dönmek zorunda kalmıştım.

Yürürken yumruklarımı sanki karşımda biri varmış gibi savururken eve varmıştım. Kapının önüne geldiğimde merdivenlerde oturan birisini gördüm. Kapüşonunu çıkarıp bana baktı. “Wayne? Bu saatte ne işin var? Bir şey mi oldu?”

Dizlerine sarılmıştı, bana bakıyordu. Bir şey olduğundan endişelendim ve yanına yaklaştım. Eğildim ve ona baktım. “N’oldu-“ Yüzünü fark ettiğim an gözlerim irileşti. Kalbim hızlanmaya başlarken başım döndü.

Dudağı patlamış ve kızarmıştı. Burnundan kan akıyordu ve gözü morarmıştı. “Sikeyim, kim yaptı bunu?” Bir şey demedi, daha da sinirlendiğimi hissettim. “Söylesene, kim yaptı? Başka bir yerinde bir şey var mı? Ha? İyi misin?” Kollarını sıyırıp etraflarına baktım. Tişörtünü kaldırıp bakacağımda durdurdu. “Sakin ol, içeri geçelim. Babaannen uyuyordur diye çalmadım kapıyı.”

“Kim yaptı?”

Kalktı ve kapıyı işaret etti. İç çektim ve anahtarla açtım. Babaannem’in uyuduğunu ışıkların kapalı olduğunda anlamıştım. Hemen ayakkabılarımızı çıkarıp salona geçtik ve ışıkları açtım. Oturduğunda yüzünü daha net gördüm. Yanağı kesilmişti ve kanıyordu.

“Söyle hadi, yemin ediyorum sana bulaşan tüm herkesi toplar sıraya dizer öğrenirim. Söyle.”

“Buraya sana benim için onu döv demeye gelmedim. Otur ve sakinleş.” Dediklerini yapmadım ve zorlamaya devam ettim.

“Çıkar tişörtünü bakacağım.” Ofladığında ilk hırkasını çıkardı, sonra tişörtünü. Sırtı morluklar ve kızarıklar içindeydi. Yumruğumu sıktım. “Bana dön.” Döndüğünde aynı şekilde gövdesininde o halde olduğunu gördüm. Tişörtünü geri giydi.

Öfkem tüm vücudumu sarıyordu ve artık dayanamıyorum. “Söyleyecek misin artık!?”

“Babam yaptı.” Kapıya doğru ilerlemeye başladım. Hızla yerinden kalkmış beni yakalamıştı. Bileğimi çektim ve kurtuldum. Kapıyı tam açacaktım ki güçlükle arkamdan belime sarıldı. Gitmemem için beni tüm gücüyle tutuyordu. Kollarını ittirdim. “Bırak, yeter bu kadarıda!”

“Ne yapacaksın! Babamı mı döveceksin? Yapamazsın! Bırak o yüzden, ilk seferi değil.” Belimi bıraktığında ona döndüm. “Bu fazla, tamam mı? Bu çok fazla Wayne!”

“Bu hiçbir şey!” Güldüm ve elimi kaldırdım. Tişörtünü kaldırıp morluklara bakmasını sağladım. “Bu mu hiçbir şey? Mosmor olmuşsun, daha ne kadar sana böyle davranacak? Seni koruyacağıma söz verdim!” Babaannem uyanmış merdivenlerin tepesinden bize bakıyordu.

Uykusundan uyanmış hırkasının önünü, kollarını göğsüne sarmış bir şekilde tutuyordu. “N’oluyor? Wayne, Aidan, siz misiniz?” Wayne başını eğdiğinde ben onayladım. “Bir şey yok babaanne, sen geri uyu, hadi.”

Babaannem az çok Wayne’nin durumlarını biliyordu ve onun için çok üzülüyordu. Çok yaşlandığı için onu fazla üzmek istemiyorduk, bu yüzden hiçbir şey yokmuş gibi davrandık. “Emin misiniz? İkiniz kavga ediyormuşsunuz gibiydi.”

Wayne baktıktan sonra merdivenlerden ikişerli ikişerli çıkarak babaannemin yanına geldim. Elini onun sırtına koydum ve gülümsedim. “Önemli bir şey yok dedim ya. Çok mu gürültülüydük?”

Birlikte odasına doğru ilerlemeye başladık. “Bir şey oldu zannettim, uykumdan uyanacak kadar yüksek sesliydin.”

“Şakalaşıyorduk babaanne, önemli bir şey yok tamam mı?” Odasına geçti ve yatağına yattı. “Açsanız dolapta yemek var, yeni yaptım.” Güldüm ve onayladım. Işığını ve kapısını kapatıp aşağı hızlı adımlarla indim.

Wayne’nin önünden geçtim ve kapıyı açtım. “Nereye gidiyorsun? Aidan!” Anahtarı alarak çıktım ve arkamdan çıktı. “Sigara içeceğim.” Derin bir nefes verdi.

Merdivene oturduğumda ayakta durarak bana baktı. Ben ise sigaramı çoktan yakmıştım. “Konuşmayacak mısın?” Ona baktım. “Hayır.”

“Ben ne yaptım?” Cevap vermedim. Ayağı ile bacağımı dürttü. “Çok normalmiş gibi davranıyorsun, böyle davrandığın için de buna izin veriyorsun. Aptal mısın sen? Neden bunu yapmasına izin veriyorsun?”

“Sanki ben mi istiyorum? O benim babam, önüne bile geçemiyorum.”

“Babam diyorsunda acaba o seni oğlu olarak görüyor mu Wayne? Şunu kendine yapmayı bırak artık, kendini ezdirip duruyorsun. Sürekli.” Kaşlarını çattı. “Herkes senin gibi değil, tamam mı?”

“Ama olabilirler. Olabilirsin, kendini savunmayı öğrenebilirsin. Babana karşı ne yapıyorsun, elini kaldırdığında hiç mi tutmaya çalışmıyorsun? Direkt teslim mi oluyorsun? Hayır, bana izin de vermiyorsun.”

“İzin versem ne olacak? Koskoca adamı gidip dövecek misin? Onu dövebileceğini mi zannediyorsun?”

“Niye olmasın?” Güldü. “Senden yaşça büyük, ergenlere benzemez. Adam’ın evinin her yerinde ruhsatlı silah var. Ona karşı gelebileceğini mi zannediyorsun? Öyle bir şansım olsa kendim yapardım.” Sessiz kalarak ona hak verdim ama bunu sesli bir şekilde kabullenmedim.

Elimden sigarayı aldı ve kendisi içmeye başladı. “Deli ediyorsun beni. Bir gün seni ben döveyim de aklın başına gelsin.” Yanıma oturdu, sessizce sigarasını içiyordu. Sadece sigarayı çekişini ve üfleyişini duyuyordum.

Biraz daha sakinleşmiştim ama içimde yine de bir öfke vardı.

Aramızdaki garip sessizlikten sonra konuştum. “N’oldu? Neden bu kadar ileri gitti?” Sigarayı parmaklarıyla ileriye fırlattı. “Heather ile buluştuğumuz gün—“

“Dün mü?”

“Hayır, geçen hafta.”

“Ha, evet?”

“Bir anda çıktık diye odayı kilitlemeyi unuttum, hizmetçi odaya girmiş. Temizlemiş. Birkaç torba bulmuş.” Kaşlarımı çatıp ona baktım. “Odanda daha var mıydı?”

“Sence sadece masadaki kadar mı var?” Kolumu onun omzuna attım ve başını kendime doğru çektim. “Hani… söz… vermiştin…” Kolumu ittirdi. “Kullanmadım, toplayacaktım zaten.”

“Umarım, öyledir.”

“Hizmetçide günlerce düşünmüş, söylese mi, söylemesi mi diye. En sonunda babam kızda bir gariplik olduğunu fark etmiş ve hizmetçide söylemek zorunda kalmış.”

“İyi yapmış.” Ağır ağır bana baktı. “Şaka yapıyorum, öyle bakmasana. Şakaydı. Şaka!” Başını önüne çevirdi. Ayağa kalktım ve omzuna hafifçe vurdum. “İçeri girelim, gel.” Kalktı ve aralık kapıyı açarak içeri girdik.

“Otur salona, geliyorum.” O salona giderken mutfaktan ilk yardım çantasını aldım. Bir de buz alarak onun yanına geri döndüm.

Koltukta karşısına oturduğumda bana döndü. “Dur, bir bakayım.” Çenesini tutup hafifçe kaldırdım ve yanağındaki kesiği inceledim. Çenesini tuttuğum için hafife sızladı. “Çenem acıyor.”

“Bir gün sana kendini savunmayı öğretmek zorundayım.” İlk yardım çantasının içinden antibiyotikli ıslak mendil çıkarıp açtım. “Dikişe gerek yok, izde kalmaz. O kadar derin görünmüyor.” İlk başta yanağını sildim, epey bir sızlandı. “Ahhh, çok yakıyor!”

“Sessiz ol, sık dişini azıcık, erkek değil misin?” Cevap vermedi. “Nasıl kesti yanağını?” Burnundaki kanı ve dudağındaki kanıda temizledim. Sızlanmaktan cevap verememişti. “Hm?”

“Elindeki yüzük. Onu taktığında çok acıtıyor, yumruk atarken yanağımı kesiyor.” Dişlerimi sıktım ve derin nefes aldım. “Tanrım.”

Mendili sehpaya attım ve parmaklarımla burnunu sıktım. “Acıyor mu?” Başını iki yana salladı. “İyi, tamam, kırılmamış.”

“Kanama durmuş zaten, bu yüzden bant yapıştırmayacağım. Açık yara daha çabuk iyileşir.”

“Tüm bunları nereden biliyorsun?” Pamuğa döktüğüm pansumanı kesiğe değdirdim. Gene sızlandı ama bu sefer çokta fazla değildi.

“Bende çok dayak yemiştim zamanında. Dövüşmeyi öğreneyim diye sürekli insanlara bulaşıyordum. Çok fena dövüyorlardı. Babaannem sayesinde öğrendim.”

Kremi parmağıma sıkarak dudağına sürdüm. Sonra da elimi mendile sildim ve buza uzanarak ona verdim. “Şunu gözüne tutta sabaha şişmesin, sonra krem süreriz gözüne.” Başıyla onayladı ve gözüne değdirdiği anda geri çekti.

Buz poşette beklediği için çok soğuk olmalıydı. “Bekle.” İçeri gidip bir bez aldım ve ona getirip uzattım. “Etrafına sar poşetin, öyle koy.” Dediğimi yaptı, o sırada ilk yardım çantasını toplamaya başladım. “Teşekkürler.”

Gülümseyerek göz kırptım.

Salonda telefona bakıyordum, Wayne ise gözüne buz tutmuş koltukta uzanıyordu. Ona aç olup olmadığını sordum ancak yemeyeceğini söylemişti.

Benim sözümü dinlemesini seviyordum. Demek istediğim, ona kafan karışık olduğunda uyuşturucu kullanmak yerine bana gelmesini söylediğimde bunu sık sık yapıyordu. Ya da babasıyla kavga ettiğinde.

O benim gerçekten en yakın arkadaşım olmuştu. Son zamanlarda daha mutluydu, benden başka bir arkadaşı olmuştu, birlikte vakit geçiriyoruz, üçümüz ya da ikimiz. Kafasını dağıtmasına yardımcı oluyordu. Eski arkadaşları ona bulaşmıyordu, bulaşamıyorlardı daha doğrusu.

Wayne için her ne pahasına olursa olsun her şeyi yaparım.

En azından beni, diğer arkadaşlarım gibi yalnız bırakmayacağını biliyordum. Belki de bir gün ben Heather ile evlendiğimde, çocuklarımız olduğunda o da onların amcaları olacaktı. Bundan emindim, Wayne’nin gitmesine asla izin vermeyeceğim.

Üç kez karşılaştık, üçüncüde dost olduk. Karşılaşmamızın bir anlamı var, Tanrı ikimizi birbirimiz için yaratmış olmalı.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu