Mekâna geldiğimde aşağıya indim. O adamı görmek için çok heyecanlanıyordum, yapabileceğim şeylerdende korkuyordum.
Mekânda özellikle yaptırdığımız ikinci bir oda vardı. İçi bomboştu, etrafta gri duvarlardan başka hiçbir şey yoktu. İçeriye girdim. Adam yerde oturuyordu, başında Ruby vardı ve saçlarını tutuyordu. Elleri ve ayakları bağlıydı, gözünde bir bandaj vardı. Kaşlarımı çattım, tanıdık gelmiyordu. “Hoş geldin.” Başımı sallayarak onayladım ve hiç beklemeden gözlerini açtım.
Tanımıyordum.
“Kim bu?” Xavier’e baktım. “Corvin Ashmere. Kayıtları seyrettiğimde sürekli peşinizde bir adam olduğunu fark ettim, her nereye gittiyseniz bir köşede bu piç vardı.” Gözlerimi kıstım. Yere çömelere suratına baktım. Hiç tanıdık değildi. “Kimsin lan sen? Vladimir ile bağlantın ne?”
“Tanımıyorum.” Suratına bir tokat attığımda anında kızarmıştı. “Bok tanımıyorsun, bende yedim ya zaten. Ben seni öldüresiye dövmeden dökül, hadi, sabrım yok.” Başını iki yana salladı. Sinirle bir iç çektim ve alnımı sıvazladım. “Gerçekten sabrım yok bak, elim ağırdır.” Tekrardan reddettiğinde burnuna bir yumruk attım. Ruby saçını tutmaya devam etti. “Elin kolun bağlı, öldürmeden, bayıltmadan sana acı çektiririm. Dökül lan!”
Cevap vermiyordu sessizliğini koruyordu. Ben tekrar söze girecekken Xavier böldü. “Corvin, seni tanıdığım kadar da sosyal hayatından haberim var. Kız arkadaşının senin nasıl bir insan olduğunu öğrenmesini ister misin? Yaptığın işlerden bir haber olsun mu? Zavallı kız, böyle bir canavarla nasıl ilişki kurabiliyor? Seni gerçekten tanıdığında seni hâlâ sevebileceğini düşünüyor musun?”
“Hayır! Hayır, lütfen onu bu işe karıştırmayın!” Xavier onun kafasına bir tokat attı. “Konuş o zaman.” Xavier’e aferin dercesine göz kırptım, başını salladı. “Onun yerini bilmiyorum, o çocuğun yerini bilmiyorum.” Elimi kaldırdım, tam vuracakken bağırdı. “Yemin ediyorum! Yemin ediyorum, bilmiyorum! Patron bizim gibi adamlara asla öyle detaylar vermez. Rütbe gibi düşünün. Biz en aşağıdayız, sadece takip ederiz ve bilgi aktarırız. Bu kadar.”
“Bilgiyi nereden aktarıyorsunuz?”
“Telefon… telefonlardan ama… patron sürekli kullan at telefon kullanır.” Başımı yana eğdim. Doğru, Vladimir gibi adam hiç bu kadar saf olamaz. İntikam planını tabii ki en detayına kadar düşünecekti. “Sizi takip eden adamları sorgulamanız sadece zamanınız harcar. Onun yanındaki adamlar her şeyi biliyor ama onlarada ulaşamazsınız çünkü onun yanından hiç ayrılmıyorlar.”
“O zaman iş birliği yapacaksın. Telefondan arayacaksın ve önemli bir detayı yüz yüze demen gerektiğini söyleyeceksin, anladın mı? Yanındaki adamlar olmasa da olur, ona biraz bile yakın olan biriside olur.” Başını iki yana salladı. “Yapamam, beni yakaladığınızın haberi çoktan gitmiştir, bana asla inanmazlar.” Sinirle soluklandım. Saçlarıma parmaklarımı soktum ve karıştırdım. Karşımda nasıl bir adam var? Doğru, onun sevkiyatını patlatmak bile bu kadar kolay olmamıştı. O aylarca sürdü, bu belki yıllarca sürecek.
“Etrafta birkaç dedikodu dönüyor.” Başımı kaldırıp ona baktım. “O çocuk… arkadaşınız… adı neydi?” Ondan bir haber vardı, heyecanlandım. “Aidan.” Sanki önemli bir şeyi hatırlamışça aydınlandı. “Aidan!”
“N’olmuş ona? Söyle! Çabuk!” Yakasını sıkıca tuttum. “Diğer arkadaşlarımdan duydum, ne kadar doğru olduğundan emin değilim ama… sanırım yaşıyor ama hiçbir iyi hâlde değil.” Kaşlarımı çattım. “Patron, kurbanlarına iğneler ile işkence ediyormuş. Onlara acı çektiriyormuş.” Sanki kafamda bir şimşek çaktı, kalbim durur gibi oldu. “Onada aynısını yapıyor olmalı… diyorlar ki… diyorlar ki vücudunun her yerinde iğne izi varmış. Daha önce hiç kimseye böyle yapmamış. Öldürecek dozda ilaçları verip sonra tedaviyi uygulatıyormuş diye duydum.”
Nefesim kesilirken hızla boğazımı tuttum ve sıvazladım. Ayağa kalktığımda tökezledim, Xavier beni düşmeyeyim diye tuttuğunda etraf karıncalanıyordu. Sanki ölmek üzereydim. Vücudumu böylecesine saran şey neydi? Öfke mi? Korku mu? Keder mi? Pişmanlık mı? Çaresizlik mi?
Nefesim kesiliyordu, sesler boğuklaşıyordu. Yüzümü ovaladım, kendime gelmeliyim. N’apacağım? Onu nasıl kurtaracağım?
Ruby bana bir tokat attığında ona baktım. “Kendine gel, zamanı değil.” Onun kollarını sıkıca tuttum. “Bir şey… bir şey yapmalıyız. Onları bulmalıyız… o kadar acı çekmesine… izin veremem. Lütfen…” Gözlerim doldu. Beni tutup odadan çıkardı. “Ne yapacağım? Ruby, ne yapacağım? Hayatımda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim!”
“Sakin ol, onu bulacağız tamam mı? Aidan’ı bulacağız.” Beni kenara oturttuğunda bir su uzattı. Alamadım, gözlüğümü çıkardı ve açarak yüzüme döktü. “Kendine gelmelisin, düşmek için hiç zamanın yok. Onu göndereceğiz. Vladimir, eğer Corvin’i yakaladığımızı öğrendiyse fişinide çekecektir. Peşine birisini takarız, onu yakaladıkları gibi takip ederiz.”
“İşe yarayacağını düşünüyor musun?”
“Evet, evet, o herifte bir insan. Bu olmasa bile eminim bir yer de hata yapacaktır. Onu bulacağız, böyle davranırsan asla bulamayız. Kendine gelmelisin.” Başımı sallayarak onayladım. “Hem yalan söylemediği ne malum? Belki Vladimir’in bir oyunudur.” Ruby mantıklı konuşuyordu. Uzun kahverengi saçlarını arkaya ittirdi ve beni ayağa kaldırdı. “O yüzden şimdi kendine gel, yıkılmanın zamanı değil. Aidan için, tamam mı? Hepimiz bunu istiyoruz. Buradaki tüm herkes onu arıyor, unutma.”
“Sağol Ruby.” Onun omzunu sıvazladım ve içeri döndüm. “Xavier, gönder gitsin.” Oğlan kaşlarını çatarak bana baktı. Şaşırmıştı. “Öylece mi?” Başımı sallayarak onayladım. Corvin endişeye kapıldı. “Ne yani!? Size burada bilgi verdikten sonra beni öylece gönderecek misiniz?! Patron beni öldürür!”
Kollarımı göğüsümde birleştirdim ve yukarıdan ona baktım. “Yer bilgisi mi verdin?” Başını iki yana salladı. “Planından mı bahsettin?” Reddetti. “Ee, o zaman? Hiçbir işime yaramadın. Ben seni ne yapayım? Hani doğru düzgün bir şeyler anlatsan korurum seni, sen sadece gevezelik yaptın. Kapayın gözlerini.”
“Hayır! Lütfen! Patron beni öldürür—“ Odadan çıktım ve Ruby’nin yanında durdum. “Çocuğun ağzınıda kapatın, yola bir yere bıraksınlar sonra.” Onayladı ve birkaç çocuğu çağırdığında yanına geldiler.
Ana odaya girdiğimde koltuğa uzandım ve ellerimle yüzümü ovaladım. Corvin’in söyledikleri doğru mu acaba? Kendimi asla affetmem. Neden benim yüzümden insanlar zarar görmek zorunda hep? Nasıl kurtaracağım ki onu? Yapabilir miyim?
Hızla yerimden kalktım ve odadan çıktım. Corvin tam dışarı götürülürken Ruby arkalarındaydı. Genç kızın yanına gittim ve onu durdurdum. “Onu ben takip edeceğim, başkasını takmayın peşine.” Kaşlarını çattı ve kollarını göğsünde birleştirdi. “Ne? Bu çok saçma, boşa zaman kaybedersin sadece.”
“Oturup beklediğimde hiçbir şey değişmeyecek Rub.” Derin bir iç çekti ve uzun tırnaklarıyla kaşlarının arasını ovaladı. “Seni durduramam ama tek başına hareket etmeyeceğine söz verebilir misin?” Başımı iki yana salladım. “Theron.”
“Sence öyle bir fırsat bulduğumda durabilir miyim Ruby?” Tekrar bir iç çekti ve merdivenlerden çıkarılan Corvin’i seyretti. “Yanında birisiyle birlikte yapsan bu işi?” Reddettim. “Ben AltEdilmez Theron’um, unuttun mu?” Göz göze geldik. “Unutmadım tabii ki ama korkuyorum. Aidan’a yapılan şeyler sanada yapılırsa? Ona zarar geldiği gibi sanada gelsin istemiyorum. Artık ekibimizden birileri zarar görmesin. Herkes gidiyor, Nicolas bile yok artık.”
“Ne demek istiyorsun? Sence gerçekten Aidan’a öyle şeyler yapıyor mu?” Beni yumuşatmaya çalışmıştı ama o da öyle düşünüyor olmalıydı. “Bilmiyorum. En iyi şeyi düşünmeye çalışıyorum.” Daha fazla konuşmak istemedim, Aidan’a öyle şeyler yapmadıklarını ummak istedim. “Ben gidiyorum.” Tam yanından ayrılacakken bileğimi tuttu. “Sen gitme. Bizim çocuklardan birisi gitsin.” Bileğimi bıraktı ve ellerini beline yerleştirdi. “Neden beni durdurup duruyorsun?!”
“Çünkü bu işi profesyoneller yapmalı! Sen takip işini onlar kadar iyi yapabilecek misin?! Ya eğer fark edilirsen ve işler daha kötü bir hâl alırsa!?” Durdum. Biraz düşündükten sonra doğru söylediğini anladım. Ama böyle bekleyemezdim. “Haklısın. Ancak bir şeyler yapmamak beni yiyip bitiriyor.”
“Theron, emin ol çok şey yapıyorsun. Kendine haksızlık etme. Lütfen, Aidan böyle istemezdi.”
“Ölmüş gibi konuşmasana!” Ona sesimi yükselttiğimde başını eğdi. “Kusura bakma. Xavier araştırmalara devam edecek, bende Corvin’e bakayım.” Onayladığımda merdivenlerden çıktı. Bende, araştırma yapmaya geri dönmüş Xavier’in yanına gittim.


İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı