İş çıkışımda Wayne ile birlikte eve yürüyorduk. Saat gece on ikiyi geçmişti. Esneyerek ne kadar uykum olduğunu söyledim ama hiç uyuyasımda yoktu. “Mezuniyete çok az kaldı.” Başını sallayarak onayladı. “Babam mezun olmadan önce okula bir bağışta bulunacağını söyledi.”
“Okula bağış mı?” Ona baktım. “Bağış değilde, müzik odasını yeniletip sınıflara yeni sıralar alacakmış. Neymiş beni başarılı bir şekilde okuttukları için.” Güldüm. “Sen hiç ders çalıştın mı?” Başını iki yana salladı. “Babam iyi not alayım diye öğretmenlere para veriyor.”
“Eh, herhalde. Sonuçta senin işin garanti.”
“Ya sen ne yapacaksın?” Derin bir iç çektim ve ellerimi pantolonumun cebine koydum. “Bilmiyorum ki, eskiden derslerim çok iyiydi, ortaokulda. O zamanları düşününce şaşırıyorum, cidden eğer devam edebilseydim çok başarılı olabilirdim. Ama ailem öldükten sonra bir türlü çalışamadım, iyice saldım ve tüm alışkanlığımı kaybettim. Sanırım dükkanın başına geçebilirim, patron beni müdür yapacağını söylüyor ama ne kadar gerçek bilmiyorum.”
“Eğer öyle bir şey olursa size yardım edeceğim, daha iyi çalışma fırsatlarınız olacak.” Güldüm ve ona baktım. “Biliyor musun, aslında içten içe çok iyi bir çocuksun. Yüreğin çok temiz.”
“Öyle mi diyorsun? Yüreği temiz olan insanların hayatta gördüğü muamele bu mu olur? Ben iyi birisi değilim, olamam da.”
“Ama kötü de değilsin. Hem ona bakılırsa benim için gayette iyisin.” Elimi onun omzuna attım. “Seni seviyorum, kimse bunu değiştiremez. Senin ne kadar iyi kalpli bir insan olduğunu ben görüyorum, bu yeter. Emin ol ileride senin başını yere inmeyecek, hayat bir gün yüzüne gülümseyecek.”
Kolumu ittirdi. “Çok saçma, dinazor musun?” Kaşlarımı çattım. “O kadar yaşlı mı konuştum? Sırf kalbimden geçenleri söyledim diye dinazor mu oldum şimdi?” Eve çoktan gelmiştik. Babaannemi kapıda gördüğümde seslendim. “Babaanne! Ne yapıyorsun? İçeri girsene!”
“Ne var, çocuklarımı kapıda karşılamayayım mı?” Koşarak yanına gittim ve onu tuttum. “İyi de kendini yormaman gerekiyor, içeriye gidip yatsana, saat çok geç oldu.”
“Sıkıldım, birazcık hava aldım, ne olacak yani?” Wayne de arkamdan yaklaştığında babaannem gülümsedi ve kollarını iki yana açtı. “Wayneciğim gelmişşş.” Wayne gülümseyerek ona sarıldı.
Bazenleri babaannemin Wayne’yi daha çok sevdiğini düşünüyordum. “Nasılsınız? Kendinizi daha iyi hissediyor musunuz?” Babaannem başını salladı. “Evet, Aidan senin geleceğini söylediğinde hemen senin için yemek hazırladım.”
“Hani bana?” Wayne bana küçük düşürücü bir şekilde baktı. “Kıskanmasana, sana hep hazırlıyor zaten.” Babaannem güldüğünde kaşlarımı çattım. “Hadi gelin içeri.” Wayne’nin elini tutarak içeriye geçtiler. Suratımı yumuşatarak gülümsedim ve peşlerinden içeri girdim.
Ayakkabılarımı çıkarıp merdivenlere ilerledim. “Ben üzerimi değiştirmeye gidiyorum.” Beni duydular ama ikiside sohbet ettiği için cevap vermediler. Merdivenlerden çıkıp odama girdim ve kıyafetlerimi çıkararak temizlerini giydim.
Odamdan çıktım ve aşağı indim. Mutfakta bir şeyler konuşuyorlardı. “Hastaneye gitmeyi reddediyormuşsunuz, neden gitmiyorsunuz? Bu çok önemli, eğer masraflardan çekiniyorsanız ben sizin için halledeceğim babaanneciğim.”
Durdum ve onları dinledim. “Olmaz Wayne, bunu kabul edemeyeceğimi sende biliyorsun. Hem hastaneye gideceğim de ne olacak? O masrafların hepsi boşa gidecek, ne de olsa öleceğim.” Yutkundum.
“Böyle söylemeyin! Hastaneye gitmeden bunu bilemezsiniz, Aidan ve ben sizin için çok üzülüyoruz, lütfen böyle yapmayın.”
“Bazen gerçekler acı oluyor ama kaçamıyoruz. Böyle hissetmesem bende hastaneye giderdim.” Boğazıma yumrular oturduğunda elimle boynumu ovuşturdum ve derin bir nefes aldım. Yere çökerek elimi yüzüme yasladım. Ağlamaya başladığımda ellerimle gözlerimi kapattım. Sessizce hıçkırıklarıma boğuldum.
Babaannemin böyle şeyler dediğini duymak acı vericiydi. Sahip olduğum tek ailem oydu, şimdi bu kadar basit bir şekilde pes mi ediyordu? Bana yıllar önce intihar etmeyi denedim diye bencil diyordu, benden ne farkı kalmıştı? “Ben bir Aidan’a bakıp geleyim…”
Wayne mutfaktan çıktığında hızla göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. Gülümsedim. “Yemekleri koydu mu?” Kaşlarını çattı. “Ağlıyor musun?”
“Hayır, hayır, ne alakası var?” Güldüm. “Ağlamıyorum, arada bir gözlerim yaşarıyor.” Bir anda bana sarıldı. Gözlerim irileşti. “Bizi dinledin, değil mi?” Derin bir nefes alarak ona geri sarıldım. Başımı onun omzuna yasladım. “Üzgünüm.”
Çekilerek burnumu sildim ve gülümsedim. “Önemli değil, zaten böyle olacağını biliyordum.”
“Aidan.”
“Efendim?”
“Güçlü görünmek zorunda değilsin.” Yutkundum ve yüzümü yukarı kaldırarak derin bir nefes aldım. “Babaannen için elimden geleni yapacağım, tamam mı? Buna tek başına katlanmak zorunda değilsin, masraf falan da deme bana; bunu onu sevdiğim ve değer verdiğim için yapıyorum.” Başımı onaylayarak salladım. Ama öyle bir şey olmayacaktı çünkü babam ve babaannem ikiside her zaman çok inatçıydı, kendi bildiklerini yaparlardı.
Babaannem, babamdan daha inatçıydı, onda tam bir keçi inadı vardı. Asla başkasının istediğini yapmazdı.
Bu da öyle olacaktı. Babaannem ölecekti. Bunu kabullenmişti. Benimde hazırlanıp bunu kabul etmem gerekiyor. Onun kadar güçlü olamamak canımı yakan en büyük şeydi, o benden vazgeçmemişti hiçbir zaman, ama ben ondan şimdi öylece vaz mı geçeceğim? Onu böylece ölüme terk mi edeceğim?
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı