"1"
Bay Yakışıklı, sağ elinden karanlık alevlerin çıkarttığı yerden çıkan kırmızı ateşlerle yanan dikey ve yatay bir şekilde birleşik olan ince çizgilerle Teyat'ın bedeninden küçük ve etten oluşan küpler yaptı.
Soğuk kanlılıkla yaptığı bu acımasız eylem Teyat'a, aniden parçalanmadan önce parçalanma acısını milisaniyesinde verdi.
Soğuk adımlarla sağ tarafında kendisine çok yakın olan o taşa doğru yürüdü.
Soğuk ve yavaş adımlarla ile yürürken taşa doğru duygusuz bir yüz ifadesi ile baktı.
Kömür renginde olan taşın üzerinde gri renkli sahip olan, klasik kollu plastik bir sandalye vardı.
Evet, Teyat bu plastik sandalyeyi fark edemedi. Kendisine ait olduğunu sanan o taşın, burda, kendi önünde bizzat karşısında olduğu için gri tonlu, kolları olan, plastik sandalyeye odağını vermedi.
Bay Yakışıklı, gri taşla kendisinin aralarında bulunan kısa mesafeyi, yavaş adımlarla ile, gri taşa doğru giderek kapattı ve taşın birazcık önünde durdu.Yere oturdu ve bacaklarını bağdaş şekline aldı.Bir kolunun dirseğini bağdaş yaptığı bacaklarından birisine koyup, elini açıp, çenesini koydu.
Umutsuz ve duygusuz bir yüz ifadesi ile Teyat'a doğru baktı.
Teyat'a doğru duygusuz ve soğuk bir yüz ifadesi ile bakma süresi kısa sürdü.Şeklini bozup, sadece bacakları bağdaş pozisyonda olacak şekilde durdu. Ve sonra yine aynı şekilde sağ elinde tuhaf semboller çıktı.
Siyah alevler veya dumanlar sembollarden çıkmaya devam etti. O sırada Bay Yakışıklı, sağ elinin işaret parmağı ile, sol elinin baş parmağını kesti. Lakin bu eylemi kendisinin hemen önünde yaptı. Kestiği için kendi kanı Siyah kanlar içerisinde, siyah alevlerin çıktığı siyah suya doğru akmaya başladı. Bu siyah kan akışı damla damla şeklinde değil, kesintisiz bir şekilde siyah suya doğru aktı.
Ve bir anda siyah sularda bir değişim oldu. Bay Yakışıklı'nın kendi siyah kanını akıttığı yerden Teyat'ın parçalara bölündüğü yere doğru ince bir akıntı gitmeye başladı. İnce akıntı, Teyat'ın parçalara ayrılmış etlerine doğru geldiğinde, aynı ikiye bölündüğü zaman da siyah su ile iki ayrı beden arasında bir köprü yapıp, birleştirdiği şeyin aynısı, şuanda Teyat'ın parçalanmış etlerini birleştirmeye başladı.
Kesilmiş kafasına nedense hiç bir şey olmamıştı. Olduğu yerde bir kesik bile olmadan, yerinde duruyordu.
Siyah su, Teyat'ın parçalanmış etleri arasında bir su bağlantısı yapıp, birleştirmeye başladı.Kısa bir süre sonra et parçaları Teyat'ın başsız vücudunu tamamladı.
Siyah su, et parçalarını birleştirdi. Başsız bedeni kafası hariç hiç bir eksiklik olmadan bir kukla gibi bir kaç saniyelik zaman diliminde dik dik dikiliyorken aniden sanki canlanmışcasına, bilinç kazanarak canlandı.
Teyat, milisaniyesinde yaşadığı o acının sonucu olarak bir süre gri taşın birazcık önünde, bağdaş bir şekilde oturan, sol eli havada duracak şekilde siyah kanlar aktıran, sağ kolunun dirseği bacağına değecek şekilde ve kafasını da eline koyacak şekilde olan, küçümseyerek ve aşağılayıcı bir şekilde bakışlar atan, kendisine efendim diyen Bay Yakışıklı'yı gördü.
Travmatik bir şekilde belirsiz gözlerle Bay Yakışıklı'ya bakan Teyat, ellerini midesinin izzasına doğru kaldırdı ve travmatizasyon şekilde olan belirsiz gözlerini ellerine çevirdi.
'Ha?"
O sırada konuştuğunu duyan bay Yakışıklı, üzerine kafasını koyduğu, karanlık alevlerin çıktığı, semboller ile dolu olan elinin işaret parmağı Teyat'a doğru gösterdi ve Teyat'ın vücudunun aşağısına indirdi.
Ve Teyat'ın bacaklarını, işaret parmağı paralel bir şekilde, mirasçının üzerine doğru bir çizip, ince bir çizgi çıkartarak hızla kesti.
"2"
Teyat, bacaklarının bir kısmı kesildiği için aniden dik bir şekilde yere düştü ve öne doğru düşen bir kaya gibi öne doğru düştü. Ve acılar içerisinde büyük çığlıklar attı.
Dehşet içinde acılar içinde açılmış gözleri ile düz ve pürüzsüz bir şekilde hızla kesilen, ikiye ayrılmış bacaklarına doğru bakıp, korkunç derecede acı çığlıkları attı.
Bay Yakışıklı, Teyat'ın daha fazla acı çekmesine maruz bırakmayarak, bir kaç saniyelik yaşattığı muazzam açıdan sonra öne doğru düşen Teyat'ın kafasının tam ortasında, yatay bir çizgi.
Ve Teyat'ın bedeni yatay olacak şekilde bacakları kesilmiş olan başsız vücudu, göğüsünden itibaren ikiye ayrıldı.
Yine aynı şekilde Teyat, bay Yakışıklı'nın akıttığı kan ile tekrardan dirildi.
Ayağa görünmeyen bir güçle kalktı.Aynı şekilde travmatizasyon olacak bir şekilde bedenini tekrardan inceledi ki o sırada sırf acı çekmesin diye merhametli olup , bir kaç saniye erken öldüren kişi, sayın Bay Yakışıklı.
Bu sefer Teyat'ın başsız vücudunu nasıl acı çektirecek bir şekilde keseceğini düşünmek için biraz bekledi. Ve sanki bir şey bulmuşcasına sevimli bir şekilde gülümsedi.
"3"
Bu sefer Teyat'ın bedeni, dik bir şekilde, altı parçaya bölündü. Siyah kanları siyah su ile karıştı.
Uzun bir süre geçti
"365"
Teyat'ın parçalara ayrılıp, bazen saniyeler bazen milisaniyeler kadarı ile acı çekerek ölüp, dirildip derken yüzlerce kez parçalanıp, öldü ve dirildi.
Ve Bay Yakışıklı, binlercesini hedefleyerek tekrarlanan ölümü bir kez daha tattırmak için harekete geçerken, ruhunu, bedenini, zihnini tümden sarsan, yok olması için dua edecek kadar korkuya kaptıran, normal bir ses tonu geldi.
"Yeter."
Bu normal ses tonla çıkan bu kelime, resmen 'Ay ruhu' denilen alanın şeklini değiştirdi.
Gri ışıklar saçan muazzam ay, kırmızıya büründü. Siyah alevler, daha da hararet içerisinde yukarıya doğru yandı. Siyah sular karanlık gökyüzüne doğru inanılmaz bir hızla almaya başladı. Sanki ters çevrilmiş olan, ama hizzalanmış ve silindir bir şekilde gökyüzüne doğru aktı. Ve akmaya devam etti.
Ve gri renkli olan ama, gözlerinden ince, kırmızı alevler çıkan havada, ama gri Kaya'nın uzunluğunu geçmeyecek şekilde süzülen sayısız ruh, uçuşmaya başladı.
Korkudan kılını bile kıpırdamadı. Gözleri korkunun ele geçirdiği gözleri fal taşı gibi dehşet içinde açıldı.
Yüzünden bitmek bilmeyen terler, mili saniyesinde akmaya devam etti. Dişleri duyduğu o normal tonlu ses yüzünden, titremeye başladı.
Hayır sadece dişleri değil, bedeni inanılmaz bir derecede titremeye devam etti.
Ama sanki bir irade, istemsizcene korku içerisinde açılmış gözlerini sesin geldiği yöne doğru yönlendirdi. Ne kadar o normal tonlu sesin sahibini görmeyi, bütün benliği ile reddetsede, bütün gücünü kendisine dehşet veren kişiye gözlerini baktırmamaya versede, bu güç, onun için bir hiçti.
Titreyen ve terler içerisinde olan yüzünü, sesin geldiği yere doğru çevirdi.
Sade,gri,ve plastik olan, kömür rengi tonlu taşın üzerinde bulunan sandalye de, sadece yuvarlak bir şekilde çıkıp, içe doğru çapraz bir şekilde, şakaklara doğru giden hararetle yanan kıpkırmızı alevlerle yanan gözlerinin yanı sıra bütün bedeni sadece karanlıktan olan, sadece vücudunun sadece arka kısmını kapatan, üzerinde inanılmaz derecede hoş ve güzel gözüken işlenmiş sarı desenlerin olduğu gri ton renginde olan bir peçe takan, ayak ayak üstüne atmış olan, hemen gri peçe ile kaplanmış olan başının üstünde beliren, yatay bir şekilde duran, ince ve çember şekline sahip olan, kafa uzunluğa ve genişliğine eşit olan, süsleme olarak sanki dikenlerin diklemesine doğru çıkan, kırmızı alevlerle dehşetle yanan bir taçın olduğu birisini gördü..Bir kelimesi ile Bay Yakışıklı'nın soluğunu kesen, inanılmaz bir aura'ya sahip olan, dehşet saçan birisi sandalyenin üzerinde belirdi.
"Sadece görevini yap."
Ve ardından karanlık dumanlar bırakarak ortadan kayboldu.
Ay ruhu, eski şekline geri döndü.
Bay Yakışıklı hayla, biraz önce boşalan ve sade gözüken sandalyeye doğru korkudan titreyerek bakmaya devam etti.
•
"Ah hadi ama, ne zaman öleceğim. Yeniden bölünmek için sabrım tükeniyor. Hehe."
Bay Yakışıklı, hayla işin şokunda olan bir yüz ifadesi ile titreyerek Teyat'a doğru baktı.
Gördüğü şey, karanlık ile bütünleşen artık acıdan zevk alan birisinin yapacağı o gülüşü atan Teyat'ı. Önünde sapasağlam ayakta, duran, kendisine doğru bezmişlik, ama hafif bir tebessüm ile bakan, karanlığın içindeki canavarı gördü.
"Ha? Ne oldu? Beni bölünmüş değilde sağlam bir şekilde gördün diye ne bu hal? Daha yeni parçalanmamdan gülüyordun? Şimdi ise bir korkak gibi yerde titremekten başka hiç bir halt yapamıyorsun.Ee? Hadi gelsene gelsene."
Nazik ve sakin bir ses tonu ile ama alttan alttan alay ederek Bay Yakışıklı'ya söyledi.
Bay Yakışıklı'dan hiç bir cevap çıkmadı.
"Ah tamam. Sen gelmezsen ben gelirim."
Teyat, sakın, soğuk kanlı ve yavaş adımlarla kendisine korku içerisinde bakan Karanlığın mirasçısın rehberi olan, yani Bay Yakışıklı'ya doğru yürüdü.
"Zevk aldın mı? Ha bu arada teşekkür etmeyi unuttum. İsteğimi yerine getirdiğin için teşekkür ederim Bay Yakışıklı. Peki... Zevk aldın mı?"
Aralarında bulunan mesafe çok kısa olduğu için dibinde durdu.
"GELME!"
Bay Yakışıklı'nın düğümü çözüldü.Kendisine işe yaramaz gibi görünen Teyat'tan bu kadar korkmasının sebebi , inanılmaz derecede bilinmeyen baskısıydı. Burdan da kitabın eylemlerini görmeden, Karanlığın mirasçısı olduğunu anladı.
Ve aniden acıtasyona başvurdu.
"Karanlığın son mirasçı, efendim, yaptığım saygısızlık için özür dilerim! Affedin beni! Lütfen affedin!"
Acıtasyon rolünü fazlası ile yerine getirdi.
Teyat'ın alaycı yüzü korkunç ve daha da alaycı bir ifadeye dönüştü.
"Ah tabi, affettim gitti. Lakin zevkin için bir çöp gibi kenara attığın o görevin...Eminim ki Karanlığın Tanrısı senden utanıyordur."
Bay Yakışıklı'nın gözleri bir anda dehşet içinde açıldı.
"Ha? Ne! Olamaz, hayır, hayır utanamaz Benim tanrım benden utanıyor! Aman tanrım hayır! Neler yaptım ben!! Yok olmak istiyorum, utanıyorum! Sırf zevkim için yüz karası oldum hayır olamaz!"
Delirmişcesine deliler gibi eylemlerde bulundu. O sırada omuzuna bir el dokundu.
Teyat'ın karanlık yüzü samimiyetle gülümseme verdi.
"Sorun yok, bunun da bir çözümü var. Ve ben bu çözümü biliyorum."
"Ah? C-ciddi misin? Doğru mu söylüyorsun? Cidden Telafisi var mı?"
" Tabi ki, yapman gereken şey, son görevini de yerine getirip, bu işi reddedip, istifa etmen. Bu kadar basit. Ve böylece her şey yoluna girecek. Güven bana. Bizzat Karanlık tarafından ilham aldım."
Bay Yakışıklı'nın gözü umut içinde umut dolarak parladı. Güvendi. Çünkü Karanlığın son mirasçısına Karanlığın Tanrısı, öbür ruhlardan ayrım yaptığını çok iyi biliyordu. Bu ayrım aldığı güçte olsun veya daha fazlası gibi ayrımlar mevcuttu.
Bir anda sevinç ile bağırdı.
"T-tamam! Hadi başlayalım."
Aniden iki kere elini şaklattı. Ve plastik sandalyeye doğru çıkan, birbirlerine değmeyen, ince olan kömür rengine ait olan taşlar belirdi.
Ve aniden Teyat'ın alnının tam ortasına baş parmağı ile bastı. Alnının tam ortasında siyah bir su damlası belirdi ki kömür rengindeki taşın ön yüzeyin de aniden aynı şekilde siyah bir su damlası şekli belirdi.
"Ha? Ne oldu daha yeni?
Derken acele ile son görevini umut içerisinde yerine getirmeye çalışan Bay Yakışıklı, elini bir kere şaklattı. Bu şaklatma ile Teyat'ın zihnine bir takım bilinmeyen ve yeni olan bilgiler akın ederek yerleşti.
Ve bir kez daha elini şaklattı. Bu sefer sadece karanlık dumanların çıktığı bir kitap aniden ortaya çıktı.Kitap sanki uzun zaman sonra sevdiği birisini görürcesine kendisini açıp, açık siyah sayfalar ile aniden Teyat'ın göğsüne doğru gidip, sarıldı..
"Evet! Sen Karanlığın son mirasçısın. Şimdi güvenim tam oldu."
" O zaman hadi, gereken şeyi yapalım."
Bay Yakışıklı samimi ve huzur verici gülümseme verdi. Beklemeden Teyat'ın elini tuttu. O anda bir anda 'Ay ruhu' denilen alanın içinde, Teyat ve Bay Yakışıklı hariç, ne varsa kitabın içine doğru girmeye başladı. Sanki kitap , bir hortum gibi bu alanda bulunan her şeyi içine çekiyordu.
Çoğunlukla karanlığın ele geçirdiği alan ortadan kayboldu. Geriye sadece sade ve düz bir karanlık yer aldı. Sade Karanlık alanda,Teyat ve Bay Yakışıklı, ve havada Teyat'ın yanında süzülen karanlık dumanların çıktığı o kitap kalmıştı.
"Şimdi seni gereken yere göndereceğim. Şansın bol olsun ve teşekkür ederim. Bana çözüm verdiğin için."
Teyat, neler olup bittiğini anlamadı ama anladı. Okuduğu romanlar var olsun.
"Tamam, hadi başlayalım."
Bay Yakışıklı son kez elini şaklattı.
" Her şey için teşekkürler Karanlığın mirasçısı, ve...Ey karanlığa ait olan ulu Tanrım, senin bana verdiğin kutsal emri reddedip, istifa ediyorum,istifa ediyorum, istifa ediyorum."
Ve işinin son anlarında gülümseyerek Teyat'a baktı. Lakin bir şeylerin ters olduğu fark etti.Teyat'ın o güven verici samimi yüzü, kendisine doğru, kazanmanın verdiği zevk ile duygusuz gözüken ama duygusuz gözüken yüz ifadesinin altında yatan alaycı bir bakış ile kendisine doğru yukarıdan baktığı gördü.
"Ah, unuttum. Şuanda Karanlığın Tanrısı, bizzat sana emir verdiği herhalde 'Karanlıgın rehberi' olma işini reddetmek gibi bir eylemden bulunman ile eminim ki acayip sinirlenmiştir. Ahha lanetlenmek..."
Kıkırdadı.
"Hehe sonsuza kadar acı çekmek... sana da boş şanslar. Bay aptal."
Ve Bay Yakışıklı, görevini Teyat'ın kendisini manipüle ederek, kandırmasını saymazsak, kendi iradesi ile reddettiği görevinin sonucunda aldığı lanet yüzünden sonsuz acı döngüsüne girmeden önceki yüz ifadesi, güven dolu birisinin, yaşadığı ihanet ile, bu nedenle güveninin sarsılması ile verdiği sadece o ani şaşkınlıktı.
"A-anlamadım?"
Bu bölüm, karanlığın içindeki iki karakterin korkunç bir döngüdeki çatışmalarını mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Bay Yakışıklı’nın soğukkanlılığı ve Teyat’ın acı dolu dirilişleri, gerçekten etkileyici. Her bir kesim ve yeniden doğuş, okuyucuya derin bir his bırakıyor. Yazarın karanlık temaları işleyişi, karakterlerin psikolojilerini de derinlemesine ele almasıyla birleşince, hikaye oldukça etkileyici hale geliyor. Korku ve çaresizlik içindeki bu mücadele, merak uyandıran bir anlatım sundu. Eline sağlık.
Yemin ederim bay yakışıklıya üzüldüm başta bunu fovldim fln diyodum da şimdi üzüldüm ama neyse bize davranışlarını unutmadım iyi olmuş.