Bay Yakışıklı, Teyat'a ani gelen şaşkınlık ile baktı.
"A-anlamadım?"
Geç kaldı.
Teyat, Bay Yakışıklı tarafından 365 kere parçalayarak acı içinde bölünmenin karşılığı olarak, intikam değilde, kısasa kısas olacak bir şekilde, ölmeden önce ki dünyasında kendisine verilen en büyük ödüllerinden birisi olan 'yalan' özelliğini Bay Yakışıklı'ya karşı muhteşem ve yüzde yüz puanlık rolü ile oynayarak ve kendisinin çektiği acının, uçsuz olan, sonsuz döngüde var olan acıyı Bay Yakışıklı'ya hediye etti.
Ve bu nedenle Bay Yakışıklı, Teyat'ın muhteşem ve güven verici yalanlarına kanarak, kendi iradesi ile görevini reddederek, kendisini sonsuz ıstırabı mahkum etti.
Ve iş işten geçmişti.
Herhangi bir yüzde bir ihtimal bile olsa bu sonsuz ıstıraptan kurtaracak bir çözüm bulmak için iş işten geçmişti. Çünkü Teyat, Karanlığın Tanrısı tarafından verilen görevi yerine getirmek için, gereken yere doğrudan yavaş yavaş gitmeye başladı.
Bunu da, sade ve düz olan karanlıkta, beyaz parıltılar saçarak kaybolan başsız bedeninden ve kendisi ile birlikte aynı şekilde beyaz parıltılar saça saça ortadan, karanlıktan kaybolmaya başlamışlardı.
Teyat, ayaklardan vücudunun en üst bölgesine doğru yavaşcana çıkan beyaz parıltılar, kendisini şuanda bulunduğu karanlıktan silmeden, hayla şaşkınlıkla ve sonradan gelen, büyük bir korku ve dehşetle gelen titreme ile kendisine bakan Bay Yakışıklı'ya doğru gülümseme verdi.
Ama bu gülümsemenin, ne yalanı vardı ne de bir alayı.
Teyat, beyaz parıltılar ile yok olmadan önce saf bir gülümseme verdi.
Ve ciddiyetle.
"Üzgünüm ve teşekkür ederim Bay Yakışıklı. Senin bu görevden sonra gideceğin o sonsuz döngüye ait olan acıyı hediye ettiğim için üzgünüm. Ve.."
Gülümsemesi saflık ile daha büyüdü.
"Ve bana bol şans dilediğin için teşekkür ederim. Bay Yakışıklı. Sonsuz döngüde umarım katlarca artan acıları deneyimlersin. Hem ne bilirsin, belki Tanrın ölmüş olsa bile, bir parçası seni affederek acı köleliğinden, özgür mutluluğuna kavuşturur. Bol şanşlar."
Büyük bir gülümseme ile ağzından çıkan samimi kelimelerinden sonra, parıltılar başsız bedeninin beline kadar geldi.
Bay Yakışıklı'nın şaşkınlığı umutsuz bir acı gülümsemeye vererek iç çekti.
"Ne büyük yalancısın ama hehe... Eh binlerce yıl boyunca bu alanda tek başıma durdum, tek görevimin varolduğum andan itibaren zihnimde başlangıçtan bu acı sona kadar zihnimde bulunan tek şey 'Karanlığın rehbercisi' olduğumdu bu nedenle tek görevimin sadece mirası mirasçılara tanıtmak ve onlara karşı gereken şeyleri uygulamak oldu.
Gülümsedi.
" Seni defalarca kesip, böldüğüm için varlığımın en zevkli ve heyecan verici anlarını yaşadım. Seni defalarcana acı içinde öldürdüğüm için üzgünüm ve senin defalarca ölmenden zevk aldığım için teşekkür ederim. Karanlığın ruhu. Sana da bol şanşlar."
Teyat'ın ışıltıları, göğüsünün tam ortasına doğru geldi. Bedeninin çoğu yok oldu ki karanlık alevlerin çıktığı kitap da çoktan yok oldu.
Teyat, bu yerden gitmeden önce Bay Yakışıklı'dan duyduğu o umursamaz ses tonu ile çıkan son sözler şunlardı.
"Cidden sen ... Tam bir kurnaz piçsin. Biliyor musun?"
Teyat'ın duyduğu son sözlerden sonra içten samimi bir şekilde cevap verdi.
"Teşekkür ederim."
Ve Beyaz ışıltılar içinde Karanlığın mirasçısı da Karanlığın kitabı da karanlıktan kayboldu.
Sade ve düz bir karanlığın içinde Bay Yakışıklı, ellerini yine aynı şekilde arkaya doğru götürüp, birleştirerek sadece karanlık olan gökyüzüne doğru acınası bir tebessüm çıkarttı.
" Yanlızım, yine yanlızım.Karanlığımla ve gelecek olan acılarımla. Yine yanlızım.
Derin bir İç çekti. Ve baştan aşağıya beyaz parıltılar içerisinde karanlığında kayboldu.
•
" Erken uyuyun ve ilk göreviniz için psikolojik olarak iyi hazılanın. Yarın yüce ilahımıza aval ruhu adama töreni yapacağız."
İnce ve uzun olan, gökyüzündeki geceye ait olan parlayan yıldızları kaplayan, kocaman yaprakları olan, ve bu özelliklere sahip olan ağaçları ev sahipliği yapan bu ormanlık alanda, sade ve eskilerde göçebe insanların kurdukları çadırlara benzeyen, çember bir şekilde ateşe bakacak şekilde kurulan beş çadırın iç tarafında, ortalarında büyük bir hararet ile yanan ateşin etrafında bulunan, kumaştan oluşan siyah ve kahverengi renkli, sağ, üst göğüs tarafında bulunan kapalı, kırmızı renkli bir gülün hemen baş hizzasından göbek çukurunun hizzasına denk olan böbrek bölgesine kadar dikey bir şekilde giden ince, kenarlarında çıkıntıları olan, açık kırmızı renkli bir çizginin olduğu ve bunun yanı sıra, kapalı kırmızı renkli gülün bu sefer yatay bir şekilde, gülün ortasından üst, sol göğüsünde kadar giden, ince ve hafif çıkıntılı olan, beyaz bir çizginin geçtiği o muazzam gözüken gül sembolünün işlendiği ve bu gül sembolünün bulunduğu aynı elbiseleri giyen bir takım insanlar, ateşin etrafında yarın ki yapacakları hakkında konuşmaya devam ediyorlardı.
Reearkarne işleminden sonra Teyat'ın ruhu, orta derecede uzun ve oniks renginde olan ve dalgalı olan, serin ve hafif rüzgar tarafından hafifçene esen saçlarının yanı sıra, iki gözünün göz bebeklerin rengi kan rengi gibi olan ama sadece sağ gözünün göz bebeğinin üst, alt, sağ, sol bölgelerinden dört tane pek belli olmayan siyah çizgilerin sağ gözünün kenarlarına doğru gittiği, ölmeden önceki tipinden abartılı olmayacak bir şekilde biraz daha güzel ve biraz daha hoş olan bir yüze sahip olan, ateşin etrafında çevrilmiş bir şekilde beş kişi ile aynı elbiseleri giyen, on dokuz, yirmili yaşlarında gözüken bir vücudun ruhunu, deneyimleri sayesinde yenip, o vücuda geçti.
Karanlık olan ama bir yandan da tatlı olan geleceğine, yeni hayatına, görevine artık bu bedenle devam edecekti.
Şaşkınlık içerisinde gözlerini açan Teyat, bu bedene sahip olur olmaz, şaşkınlık geçirmiş göz ifadesi ile ateşe doğru duygusuz ve biraz soğuk bir şekilde bakan, kendisinin giydiği kıyafetlerin aynısını giyen dört kişiye doğru baktı.
Sonra ateşe doğru baktı. Bu sefer arkalarında önleri kendilerine doğru, çember bir şekilde çevrili olan çadırların, kendi görüş alanına girdiği çadırlara doğru bakıp, bu sefer 360° etrafına doğru şaşkınlıkla bakarak etrafı inceledi.
Hemen yanında, kafif kıvırcık saçlı olan ve kapalı kahverengi göz bebekleri ile ateşe bakan gözlerini, yeni iş arkadaşına, yani şaşkınlık içerisinde açılmış gözlerle etrafına bakan Teyat'a doğru çevirdi.
" Hey değişik, ne bu şaşkınlık halleri ? İlk defa mı görüyorsun bu ormanı?"
Teyat, şaşkınlık içerisinde etrafına göz gezdirken, kendisine doğru umursamaz bir tavır ile çıkan kelimeleri söyleyen, kapalı kahverengi gözlü, kıvırcık saçlı ve kendisinin, gül sembolünün ve bitişik olan kırmızı ve beyaz çizgilerin olduğu elbisenin aynısını yiyen kişiye doğru aynı şaşkınlık ifadesi ile baktı.
"Ne?"
Ormanda elinde mızrak götünde yaprakla gezcen mc