Felç Bakışı ve Yırtıcı'nın Gözleri'ni birleştirerek yeteneğini yaratalı neredeyse 30 gün olmuştu. Ancak bunu bir çatışmada kullanma şansı hiç olmamıştı çünkü bu yetenek sadece kendisinden daha zayıf olanlarda ve bir seferde sadece bir kişi veya bir düşman üzerinde işe yarıyordu.
Ancak, bu şu an için mükemmeldi. Kahn, hayranlık uyandıran kılıç ustalığı gösterisinden sonra kimsenin onu küçümsemesine izin vermeyecekti.
Rakibini öldüremezdi çünkü günün sonunda ona saldıran genç adam soylu bir klana mensuptu. Ama bunu ellerini kirletmeden yapmanın daha iyi bir yolu vardı.
"Deamos, hayır!!!" diye bağırdı misafirlerin arasında duran orta yaşlı bir asilzade.
CELLADIN BAKIŞI!
Kahn'ın gözleri sarı bir kıvılcımla parladı ve gelen saldırganın gözleriyle buluştu.
Ancak saldırganın kılıcı Kahn'ın bir metre yakınına bile ulaşamadan, genç soylu varis olduğu yerde felç geçirerek yere düştü ve vücudu çimenli zeminde kayarak Kahn'ın ayaklarının önünde durdu.
Kahn bu cinayet teşebbüsü hakkında herhangi bir açıklama yapmadı. Aksine sakin ve soğukkanlı tavrını sürdürdü. Tek kelime bile etmedi ve ciddiyetle ayakkabılarını yalamak üzere olan gence baktı.
"Bunun anlamı ne?! Adil yenilgini bile kabullenemiyorsun ve birine arkadan mı saldırıyorsun?!" diye öfkeyle kükredi aslan kürklü yaşlı.
Bu onun ev sahipliğini yaptığı bir ziyafetti ve bu genç varis tam da onun önünde birinin hayatına kastetmişti. Hem de ezici bir şekilde kaybettikten sonra. Bu sadece yaşlı yargıcın yüzüne atılmış bir tokattı.
"Lütfen onu affedin. Oğlum saf ve aptaldır." diye konuştu asilzade genç adama doğru koşarken. Yargıcın oğlunu görür görmez öldürme emri vermesinden korkuyordu.
"Götürün onu buradan! Onu bir daha şehirde görmesem iyi olur. Yoksa ne babana ne de ailene saygı gösteririm!!!" diye kızgın ve yüksek bir sesle konuştu aslan kürklü yaşlı.
Nihayetinde soyluların bazı yetkileri vardı ama o bu şehrin lanet olası yargıcıydı! Hükümet tarafından resmi olarak bu şehri yönetecek kişi olarak seçilmişti. Böyle bir kargaşaya neden olan ve onun önünde birini öldürmeye teşebbüs edecek kadar ileri giden biri çok çirkin bir hareket yapmıştır.
Kaptan Nordak yakındaki muhafızlara, olay çıkaran ve bu hareketleriyle kendisinin ve klanının adını iyice lekeleyen bu genç soylu varisi almalarını emretti.
"Tekrar özür dileriz Bay Kahn..." diye konuştu Nordak ve onu yalnız bıraktı.
Kahn'ın güç ve hâkimiyet gösterisi tüm konukları ve izleyenleri tamamen şaşkına çevirmişti. Özellikle de onun şansı yaver gitmiş ve popüler olmuş bir hiç olduğunu düşünen yaşlı asilzadeler. Ancak şimdi, hiç kimse olarak düşündükleri genç adamın aslında insanlar arasında bir Ejderha olduğunu fark ettiler. Hepsinin onu fark etmekten başka çaresi yoktu.
İnsanlar teker teker Kahn'ın ezici ve tek taraflı zaferini alkışlamaya ve onu övmeye başladı. Özellikle de aile varislerini yenerek ve uyararak bazı soylu evlerin itibarını kaybetmesine neden olduğu için. Bu durum yarın tüm şehirde yeni bir fırtına yaratacaktı.
"Hahaha! Bu inanılmazdı. Kılıç ustalığı benim kulvarım olmasa da... Etkilendim!"
Birden herkesin kulağına gür ve görkemli bir ses geldi.
Dev bir mavi kaplan kürklü tamamen siyah ve beyaz kraliyet kıyafetleri içinde yürüdü. Yaşlı aslan kürklünün önünde durdu ve ardından Kahn'a baktı.
4 metre uzunluğundaki kaslı yarı insan figürü Kahn'ın önünde durdu ve kendini tanıtmak için elini uzattı.
Diğer herkes ziyafete yeni katılan bu kişiye büyük saygı gösterdi. Yargıcın önünde gösterdiklerinden farklı değildi.
Kahn bu uzun boylu figürün elini sıktı ve bir saniye sonra üzerine aşılmaz bir baskının indiğini hissetti. Mavi kaplan kürklü başka hiçbir yerden gelmiyordu.
Vücudunu düzgün bir şekilde ayakta tutmaya çalışırken diz kapaklarının yere düşecek gibi olduğunu hissetti.
SAVAŞ HÂKİMİYETİ!
Kahn hızla Savaş Hâkimiyeti aurasını etkinleştirdi ve sadece 2 saniye içinde bu görünmez baskıyı kırdı...
"Huh.. Bu kadar çabuk mu? Görüyorum ki gücünü hafife almışım." diye konuştu kaplan kürklü ve aurasını devre dışı bıraktı.
Kahn artık Arkham, Stragabor ve Solomon'la karşılaştığı zamanlardaki gibi zayıf biri değildi. Seviyesi o zamana kıyasla neredeyse 24 seviye yükselmişti ve dövüş ve Silah Ustalığı konusundaki deneyimi de artmıştı. Artık Solomon kadar güçlü birinin aurasıyla yüzleşmekte hiçbir sorun yaşamıyordu. Yine de gerçek savaş gücü açısından onlara karşı yapabileceklerine henüz karar verememişti... Kahn kaçmakta da sorun yaşamayacağını biliyordu. Önündeki Kaplan kürklüden kesinlikle daha zayıftı ama bunu umursamıyordu. Bu açığı yakında kapatacaktı.
"Büyük usta olmak için gerekli koşulları zaten karşıladın. Sadece o eşiği aşmadan önce bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorsun. Yine de bu milyonlarca insanın bile başaramayacağı bir başarı. Kısa bir süre içinde büyük usta rütbesine ulaşacağından eminim." diye konuştu kaslı kaplan.
Çn: Kürklü fln diye okuyoduk ya işte artık ordaki adamları yarı insan olarak düşünün mesela kaplan kürklü olan kaplan insan, aslan olan aslan insan gibi ve bundan sonra kaplansı aslansı olarak yazacağım yarı insanları bu şekilde tarif edicem ve son bir duyuru yılanekin diye bir arkadaş vardı suikastçı o da yılan melezi insan onu yılanekin olarak birakicam normalde yıkansı olarak yazmalıyım ama yılanekin olarak daha hoş duruyor bu yüzden yılanekin olcak.
Sesi herkesin duyabileceği kadar açıktı.
"Geç kaldınız Komutan Straze." diye konuştu yargıç.
"Benim hatam.. Kıyafet seçmek biraz zamanımı aldı. Bildiğiniz gibi böyle süslü partilere katılmayı sevmiyorum. Benim işim daha çok savaşmak ve canavarları öldürmek." dedi mavi kaplansı ve Kahn'a döndü.
"Straze Boltomir, şehri koruyan Askeri Taburların Komutanı. Sizinle tanıştığıma memnun oldum." diye tanıttı Straze, Kahn'ın elini sıkarken, sanki nabzını yoklayarak gücünü kontrol etmeye çalışıyormuş gibi.
[Sistem, ayrıntılar...] diye konuştu Kahn ve sisteme önündeki yarı insanı taramasını emretti.
[Tarama Tamamlandı.
İsim : Straze Boltomir
Türler : Nektoral Kaplansı (Nadir Tür)
Rütbe : Zirve Büyük Usta rütbesi Kavgacı/Savaşçı (Yarı Aziz rütbesi)
Seviye : 88 ]
Zirve Büyük Usta rütbesi! Ve Aziz rütbesine de girmek üzere.
Kahn sonunda bu komutanın gücü hakkında bir fikir edindi.
Önündeki tigerkin, Maceracılar Derneği Başkanı Solomon'dan bile daha güçlüydü. Kahn'ın Vantrea'da karşılaştığı en güçlü kişiydi.
"Demek Komutan Straze bile Bay Kahn'ı onaylıyor..." diye konuştu konuklardan biri.
"Hiç şüphe yok. Ne olursa olsun onunla iyi bir ilişki kurmalıyız." diye konuştu yaşlı bir soylu.
"Ve o çok güçlü ve yakışıklı! Tam benim tipim!" diye konuştu Kahn'ın vücuduna imrenen gözlerle bakan yaşlı bir soylu kadın.
Çn: Teyze tabiri caizse adam soksa ölcen bu sana büyük gelir başka kapıya.
Kahn bir an için derisinin altında bir ürperti hissetti.
Kahn tüm şehirdeki en güçlü ve nüfuzlu iki kişiyle dedikodu yaparken bu kişiler arasındaki konuşma devam etti.
Arkham ve Solomon, Birlik aracılığıyla büyük bir otoriteye sahip olsalar da, hala resmi olarak şehrin komutasında veya kontrolünde değillerdi. Önündeki iki kişi öyleydi.
Konuşma onun eğitiminden diğer birçok alakasız şeye kaydı.
Ama sonra aniden konu Kahn'ın konuşmak istemediği bir şeye doğru kaydı...
"Evet, Bay Kahn. Bu Azrail hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sordu yargıç; Yüzbaşı Nordak ve Teğmen Beatrice konuşulanları duymak için kulaklarını diktiler.
Ama beklediklerinin aksine. Kahn'ın yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik olmadı ya da hiç şaşırmış görünmedi.
Çünkü Kahn zaten bu ziyafete davet edilmesinin iki nedeninden biri olarak bundan şüphelenmişti. Biri hünerlerini araştırmak, diğeri ise şüphesiz onun Azrail olmasıyla ilgiliydi. Flavot şehrinde 40'tan fazla kişiyi öldüren en azılı suçlu.
Çünkü iki farklı ve güçlü savaşçının aniden ortaya çıkması tesadüf değildir. İki beyin hücresi olan herkes bu bağlantıyı kurabilir.
"Eh, sadece bir psikopattan başka bir şey değil. Günün sonunda.. O bunu karışıklık için yapan ve tüm bu yargılama ve adaleti kendini iyi göstermek için kullanan biri. Çünkü davası ne kadar haklı görünürse görünsün. O bir korkaktan başka bir şey değil." diye konuştu Kahn, sanki Azrail'e gerçekten tepeden bakıyormuş gibi.
"Neden böyle düşünüyorsunuz Bay Kahn?" diye sordu Komutan Straze.
O sadece başını salladı ve cevap verdi.
"Çünkü o sadece ufak tefek adamları öldürüyor. Sonuçlarına katlanmadan öldürebileceklerini. Eğer gerçekten güçlü olsaydı. Gecenin örtüsü altında öldürmez ve gölgelerin arkasına saklanmazdı." diye yanıtladı Kahn ve devam etti.
"Çünkü ben olsaydım ve o güce sahip olsaydım. Bunun yerine herkese topyekün savaş ilan ederdim." dedi Kahn o muhteşem ses tonuyla.
Bu ona anında tiranvari bir görünüm kazandırdı. Özellikle de şu ana kadar Kahn'ın tavırlarından son derece etkilenmiş olan Teğmen Beatrice'e.
"Hahaha! Şimdiye kadarki düşüncelerimin aynısı! Sadece zayıf biri gölgelerin arkasına saklanır. Eğer gerçekten cesareti olsaydı, bu küçük cinayetleri işlemek yerine büyük balıkları avlamaya çalışırdı." diye konuştu komutan Straze.
Gece devam etti ve Kahn lezzetli yemeklerin ve kendisiyle dost olmaya çalışan birçok işadamı ve soylunun arkadaşlığının tadını çıkardı.
Ancak tam bu sırada Bir kadeh lüks şarap içtikten sonra bir gariplik olduğunu hissetti.
[Ronin!]
Kahn zihninde konuştu ve astı onun gölgesinden geçerek Kahn'a bu şarabı servis eden hizmetkârın gölgesine karıştı.
Kahn kalan zamanını ziyafetin tadını çıkararak geçirdi ve sonunda bugün tanıdığı herkesle vedalaştı. Sağlam bir izlenim bıraktığından ve yakında en üst rütbeler ve en iyi mahsuller arasında tanınacağından emindi.
Ama Kahn ziyafet yerinden birkaç kilometre uzaklaşır uzaklaşmaz. Arabacıya kalkmasını emretti ve karanlık bir vadiye girdi. Yüz ifadesi öfkeye dönüştü ve gözleri öfkeyle doldu.
Çünkü parti sırasında neşeyle sohbet ederken ve diğer konuklarla bağlantılar kurarken...
Kahn... zehirlenmişti!
Somir sağolsun bişi olmadı.
Oc hizmetci