Önceki bölüm
Bu mücadele çok uzun zamandan beri devam ediyordu...
Ve sonsuza kadar da sürecekti!
.
.
.
.
.
Kar fırtınası geceyi bembeyaz bir kâbusa çevirmişti. Çocuklar titreyerek annelerinin kucağında uyuya kalmaya çalışıyor, açlıktan gözleri donuk yaşlılar, tek bir lokmayı paylaşmak için mücadele ediyordu. Küçük bir evin önünde yaşlı bir kadın çıplak elleriyle donmuş toprakta toprağı eşiyordu, bir yandan açlıktan mırıldanıyordu:
-Bir parça… bir parça ekmek… bir parça…
Aelira’nın sesi fısıldadı:
-Sevgi bekledim, ihanet buldum… kalbim dondu, yüreğim buz tuttu…
Her bir dize, halkın kalbine buz işliyordu. Birkaç kişi gözyaşlarını tutamıyor, bazıları sessizce boyun eğiyordu. İçlerinden biri, diğerine bakıp ağlayarak dedi ki:
-Belki… belki biz bunu hak ediyoruz…
Shu Nox Lumin, meydanda taş gibi dururken, içsel çatışması devam ediyordu.
Bir yanı, halkı korumak, mucizesini kullanmak ve Aelira’yı püskürtmek istiyordu.
Diğer yanı, bunun bir sınav olduğunu, acının ve ölümün halkın kendi gücünü ortaya çıkaracağını biliyordu.
-Eğer müdahale edersem… gerçek sınavları bozulur. Ama… ölümler… ölümler fazla!
Tam o anda, kar fırtınasının içinden bir zırh silueti belirdi. Kar Şövalyesi Thrynn, sessiz ama keskin adımlarla Aelira’ya yaklaşıyordu. Karın ortasında buzdan bir kılıç parladı, fırtına daha da şiddetlendi. Halkın içinde bir umut doğdu, ama aynı zamanda korku çoğaldı:
Küçük bir kız, ağlayan annesinin kolunda titrerken, kar tanelerinin içinde Aelira’nın buz gibi gözlerine baktı. Gözlerinde hem korku hem de merak vardı. İlk kez Aelira ile karşılaşıyordu ama her kış günü onun hikayesini dinlemişti.
-Anne… o… o kötü mü?
-Hayır… kızım… ama… bu… bu sınav…
Bir köylü, son ekmeğini paylaşmak için titreyerek ayağa kalktı ve karın içinde zorlukla yürüyerek dedi ki:
-Belki mucize gelmeyecek… ama biz… birlikte ayakta kalacağız…
Shu Nox Lumin, taş bedeninde titreyerek fısıldadı:
-Halkım… bu sizin sınavınız… ama kalplerinizi kaybetmeyin. Sadece… sadece kendinize inanın.
Ve fırtınanın tam ortasında, Aelira ve Kar Şövalyesi karşı karşıya geldi. Kar Cadısı’nın acı dolu şarkısı, halkın kulaklarında yankılanırken, Thrynn’in buz kılıcı, karın içinde parladı. Kar fırtınası, ölüm ve açlıkla birleşmiş, halkın kalbinde hem korku hem de dayanışmanın kıvılcımlarını yaratmıştı.
Bu gece, köyde sadece hayatta kalmak değil, kalplerini korumak için de savaşılacaktı. Shu Nox Lumin’in gözleri iki varlığı izliyordu ama içindeki fırtına, halkın kaderini belirleyecek kararlılığı sınıyordu.
Köyün ortasında, kar fırtınası ölümcül bir şekilde şiddetleniyordu. Aelira, kar tanelerini keskin bıçaklar gibi savuruyor, köyün üzerinde ölüm ve acı dolu bir sessizlik yaratıyordu. Kar Şövalyesi Thrynn, buz kristallerinden kılıcıyla karşılık veriyor, her hamle kar fırtınasını daha da şiddetli hâle getiriyordu.
Halk, açlık ve soğukla mücadele ederken, çatışmayı izlemek zorunda kalmıştı. Çocuklar titriyordu, yaşlılar gözyaşlarını tutamıyordu. Her çığlık, Aelira’nın acısını ve lanetini daha da kuvvetlendiriyordu.
Shu Nox Lumin taş gibi durdu, ama içinde başka bir fırtına kopuyordu:
-Artık yeter! Bu kadar ölüme ve acıya dayanamayacağım! Halkım… onların ellerinde yok olamaz!
Gölge tarafından bir ses fısıldadı:
-Durma… müdahale et. Artık sınav değil, gerçek ölüm bu. Onların acısını kullan, kudretini göster.
Işık ise yalvardı:
-Hayır… bu onların sınavı… sabret!
Ama Shu Nox Lumin’in kalbi taş kesilmemişti. Halkın açlığı, acısı ve donmuş bedenleri, onu harekete geçmeye zorladı. Taş gözleri parladı ve gölge tarafı yüzeye çıktı:
Kara bir aura etrafını sardı.
Gölgeler, kar fırtınasına karıştı; rüzgâr bir anda daha keskin ve ölümcül hâle geldi.
Aelira ve Thrynn, şaşkınlıkla geri çekildiler; Shu Nox Lumin’in aura gücü kar ve buzla birleşmiş, onları köyün dışına doğru sürüklüyordu.
Daha fazla dayanamamıştı. Bu bir sınav olabilirdi ama yeteri kadarıyla da sabretmişti. Eğer ki ikilinin savaşı devam ederse olacak olan halkına olacaktı. Acı çeken sadece onlar olacaktı.
Buna nasıl izin verebilirdi?
-Yeter! Korkunuzu ve öfkenizi başka yerde çözün! Halkıma dokunamayacaksınız!
Aelira’nın gözleri buz gibi parladı, hınç ve acı içindeydi. Thrynn ise donuk zırhı içinde, lanetli ruhunun ağır yüküyle mücadele ediyordu. Ancak Shu Nox Lumin’in güç patlaması, kar fırtınasının ortasında onları geriye, dağların karla kaplı vadilerine doğru sürekli itiyordu.
Köydeki insanlar, kar ve gölge arasında şaşkınlık ve korkuyla izledi:
Bazıları dizlerinin üzerinde titredi,
Bazıları gözyaşlarıyla birbirine sarıldı,
Ama en önemlisi, yaşamlarının korunduğunu fark ettiler. Tanrıları hala onları koruyordu!
-Artık halkım güvende… ama gölgem ortaya çıktı. Bu güç… çok tehlikeli.
Aelira ve Thrynn, dağların karla kaplı vadisinde geriye çekilmişlerdi. Oldukça şaşkınlardı. Kendilerini geriye iten korkunç bir güç hissetmişlerdi.
Ne kadar direnseler de boşunaydı.
Köyden uzak, dağların karla kaplı vadisinde sessizlik hüküm sürüyordu. Kar, fırtınanın içinde keskin bıçaklar gibi düşüyordu. Halk, uzak tepelere çekilmiş, kar fırtınasının uğultusunda titreyerek izliyordu. Açlık ve korku dolu gözlerinde, umut ve çaresizlik arasında sallanıyordu.
Shu Nox Lumin'in Taş gözleri kararmıştı. Etrafında kara bir aura belirmeye devam etti. Sanki sonu yokmuş gibi çıkıyordu...
Gölge tarafı yükseliyor, soğuk ve ölümcül bir güçle kar ve buz fırtınasını kontrol ediyordu.
-Artık yeter! Halkıma asla dokunamayacaksın! Onlara zarar veremeyeceksiniz!
Aelira’nın gözleri, Lumin’in ortaya çıkan gölge gücünü fark ettiğinde, bir an dondu. Kar fırtınası arasında, buz kristalleri çatladı ve etraf aydınlandı.
Thrynn, Kar Şövalyesi, buz zırhında afallamış bir şaşkınlıkla geriye çekildi. Güçlü bir varlık olabilirdi ama gerçek bir Tanrıya karşı savaşacak kadar güçlü değildi.
Shu Nox Lumin bir adım attığında gölge bir patlama gibi yayıldı:
Kar taneleri, insan boyunu aşan devasa buz okları ve kara sis dalgalarıyla birleşti.
Aelira da geri çekildi, ama gölge dalgaları onu her hamlede köşeye sıkıştırıyordu.
Thrynn, zırhında donuk nefesiyle, sadece izlemekle yetiniyordu.
Lumin’in gölge tarafı korkutucuydu:
Kar ve buz, sadece fiziksel değil, ruhsal bir baskı yaratıyordu. Sonuçta o bir Tanrıydı!
Halk, uzaktan bu gücü hissediyor, titriyordu; ama aynı zamanda hayatta kalacaklarını fark ederek bir kıvılcım umut buluyordu.
Lumin’in aura gücü, ölüm ve acı ile birleşerek Aelira’nın saldırılarını geri püskürttü.
Aelira öfke ve acı karışımı bir sesle fısıldadı.
-Sen…
Shu Nox Lumin’in gölge tarafı, tek bir hamlede Aelira’yı kar fırtınasının ortasında geri itti. Buz ve gölge dalgalarıyla etrafını kapladı; Aelira, karın içinde titredi, güçten düşmüş ama tamamen yok olmamıştı. Kendi gücü ona resmen sırt dönmüştü.
Thrynn, buz kristalleri arasından bakarken taş kesildi. Bir Tanrı'nın kudreti ile ilk defa karşılaşıyordu.
Shu Nox Lumin, taş gözlerle kar fırtınasının ortasında durdu, nefesi kesilmiş ama kararlılığı tamdı. İçindeki gölge tarafı, halkını koruma ve Aelira’yı durdurma arasında birleşmişti.
-Halkım… artık acı çekmeyecek… ve sen… geri çekileceksin.
Kar fırtınası, gölge gücü ve açlıkla sınanmış halkın bakışları arasında, Aelira ve Lumin’in ölümcül düellosu başlamıştı.
Kar fırtınası, dağ vadisinde ölümcül bir kasırgaya dönüşmüştü. Aelira, karın keskinliğiyle birleşen buz büyüsünü ardına alarak saldırıyordu; her hamlesi donmuş ağaçları parçalıyor, yerdeki karı yüce bir ölüm tuzağına çeviriyordu.
İkisi arasında kalan hiçbir insan hayatta kalamazdı.
Fakat ne yaparsa yapsın o sadece Tanrı olamamış bir varlıktı. Her saldırı kolayca engelleniyordu.
Kara aura, kar ve buz fırtınasını kendi iradesine göre büküyordu.
Buz kristalleri onun etrafında dönüyor, gölge dalgaları Aelira’nın her hamlesini kolayca püskürtüyordu.
Kar fırtınasının uğultusu, gölge gücünün fısıltılarıyla birleşmişti; ölümcül ve korkutucu bir senfoni yaratıyordu.
Aelira son bir hamle yaptı: devasa bir kar kulesi yükseldi ve Lumin’in üzerine çarpmaya hazırlandı. Ama Lumin, gölge tarafının gücüyle karı parçaladı, buz kristalleri ve kara sis dalgalarıyla onu geri itti.
Kar, fırtına ve gölge bir araya gelince Aelira artık ayakta durmakta zorlandı.
Thrynn, kar fırtınasının kenarında donuk nefesiyle izliyordu. Hiç bir şey yapamayacağını çoktan anlamıştı.
Shu halkı, dağların uzaktan parlayan buz kristalleri arasında titreyerek izliyordu; korku ve umut birbirine karışıyordu.
Shu Nox Lumin, soğuk ama nazik, kararlı bir şekilde fısıldadı:
-Halkım… artık bu sona eriyor.
Gölge tarafının doruk gücüyle, kar ve buz fırtınasını konsantre etti; bir patlama gibi Aelira’yı geri püskürttü. Aelira donmuş ve yorgun bir şekilde geri çekildi, kar fırtınasının içinde kayboldu ama tamamen yok olmamıştı.
Kış mevsimi yok olmadığı sürece o da yok olmayacaktı.
Thrynn hâlâ donuk bir şekilde duruyordu; lanetli ruhu, bir süre için Aelira’yı korumaya yetmemişti. Sonra o da ortadan kayboldu.
Shu halkı, fırtınanın ortasında sessizce izledi; kar ve gölge arasında dengede duran Lumin’in zaferi, hem korku hem de hayranlık uyandırıyordu.
Fırtına yavaşça durdu. Kar, artık sadece yerde beyaz bir örtüydü; buz kristalleri güneşin ilk ışıklarıyla parlıyordu. Shu halkı, donmuş ve yorgun bedenleriyle sessizce Lumin’e baktı:
Çocuklar hâlâ titriyordu, ama gözlerinde hayatta kalmanın kıvılcımı vardı.
Yaşlılar diz çökmüş, sessiz bir dua okuyordu.
Gençler birbirine sarılmış, açlığın ve korkunun ardından bir güven duygusu hissetmişti.
Shu Nox Lumin, taş gibi dururken içindeki gölge yavaş yavaş sakinleşti:
-Halkım… siz hayattasınız. Bu gece… bunu hatırlayın. Ama sınav henüz bitmedi. Aelira… geri dönecek… ve biz hazır olacağız.
Halk, sessizce savaşın sonucunu bekledi. Kar, buz ve gölge arasında hayatta kalmışlardı. Her biri, açlık ve ölümle sınanmış ama dimdik ayaktaydı. Shu Nox Lumin’in gözleri, halkın üzerinde yumuşak bir ışık gibi dolaşırken, içinde hem rahatlama hem de gelecek için kaygı vardı.
Bir yandan zaferin gururu,
Diğer yandan halen çözülmemiş bir tehlikenin ağırlığı kalplerinde çarpıyordu.
Ve böylece, kışın üçüncü ayı boyunca yaşanan bu ölümcül düello, Shu halkı için hayatta kalma, acı ve dayanışma sınavının zirve noktası olmuştu.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı