Soğuk gözlerinin ardından yukarı baktı. Odanın ışığı yüzüne çok net bir şekilde vuruyordu. Ve gözlerinde sadece acı, ama o kadar da acı duymuyordu. Sadece buna yeltenenlerin özgüveninin nereden geldiğini merak ediyordu. Ve kendi kendine söylendi, demek öldü he?

Ayağa kalktı ve kafasını ışığa dikti. Elleri cebindeydi ve takım elbisesini giymişti. hafiften sırıttı ve yapmak olduğu şeyin canice olduğunu biliyordu ama yine de bunu yapacaktı. Tek elini çıkardı. Bu sırada telefon elindeydi ve hafif gülümsemesi ile telefondan arama yaptı.

-Neredesin sen? Uzun zamandır yoksun. Bizi böyle bir yere saklayıp ortadan kaybolmanda neyin nesi?

İsimsiz gülümsüyordu, üzülme hayatım. Sizi korumak içindi, dünya zombilerle cehennemi görürken, öldürülmeni istemiyorum.

-Ama yine de, zombileri sen durduracaksın değil mi? Zombilerin dünyaya salınması zaten hiç içten değil.

İsimsiz biraz daha gülümsedi ve bu sırada söyledi, merak etme canım. Sadece, bu olsa bile zombiler sana ulaşamaz.

Bu kadın, Şüphesiz İsimsizin eşiydi. Kendisi İsimsiz tarafından saklanmıştı çünkü İsimsiz zombilerin onu rahatsız etmesini istemiyordu. Ama kadın bunu bilemezdi ve hayatı için endişeliydi. Yine de İsimsiz ona hiç bir zarar gelmesini istemiyordu. Bu yüzden onu çok gizli yerlere, Kurucunun bile erişemeyeceği yere saklamıştı.

Kendi iflasını yavaşlatırken, soykırım aşamasını başlattığında bu iflasın tam anlamıyla durması gerekiyordu. Bu yüzden soykırım aşamasına gelene kadar , ta çocukken kullandığı o tekniğin iflasını aşırı yavaşlatmayı başarmış ve bu süre boyunca kendine deneyler yapıp daha üst düzey bir büyücü haline gelmişti. Cevahir'i kontrol etmeyi Fex'e bıraksa da Fex bunu yapamadı, Kendisi de iflasın hala devam etmesinden dolayı Cevahir'i henüz kontrol etme eylemine girmek istemedi, bu yüzden komaya alındı.

İsimsiz güzelce planına devam ederken iflası yavaşlattıkça şeytani enerjinin yeni şartlarını tamamlamaya da hazırlanıyordu.

Telefonda tekrar konuşmaya başladı, ne zaman bizi görmeye geleceksin?

İsimsiz bunu duyunca gülümsemesini tutamadı, endişelenme. Yakında beraber olacağız. Senin için geleceğim.

-Çabuk olsan iyi olur. Karnıma sancılar giriyor. Yakında doğum yapacağım.

İsimsiz bunu duyunca daha da gülümsedi, endişelenme hayatım. Biraz daha sabret. Kesinlikle geleceğim. Adını koymadın değil mi daha?

-Dediğin gibi, seni bekliyorum. Adını beraber koyacağız.

İsimsiz kibar ses tonuyla devam etti, güzel. Dayanabildiğin kadar dayan. Takip edilmediğimden emin olduktan sonra yanına geleceğim. Üzerime üşüşebilirler bu yüzden açık vermek istemiyorum.

-Seni de anlıyorum. Ama hızlı olsan iyi olur.

İsimsiz telefonu kapattı ve cebine geri koydu. Gülümsemesini tutamıyordu. Sadece bu anı bekliyor gibiydi. Sonunda onların yanına gidecekti.

İsimsiz ofisinde dışarı çıktı. Kollarını sıvazlayıp koskocaman deneklerle dolu, tüp yataklarda ki alana yukardan bakıyordu. Her bir yerde uyku yatağı vardı ve her birinde geliştirilmiş denekler vardı, bu soykırıma hazırlık için güçlendirilen ölü insanlardı. Deneyler tamamlansa bile hepsi komada tutuluyor ve soykırım aşamasına gelmesini bekliyordu.

İsimsiz planlarının iyi gittiğinden emin olmak istediği için birden fazla laboratuvar inşa etmiş. Ve hiç birinin yerini bilmemelerini sağlamıştı. Aslında, soykırım aşamasına gelince, diğer laboratuvarda ki deneklerde İsimsiz'in emri ile uyanacaklar, ve arkadan saldırma gibi bir hilal tekniği uygulanmış gibi olacaktı. Çünkü orada denekler olduğu bilinmiyor ve orada laboratuvarların olduğu da bilinmiyordu. Ama bundan önce 2 şartı yerine getirmesi gerekiyordu.

İsimsiz Kralı indirme amacı da taşıyordu. Kayıp krallığı yok ettikten sonra başka krallıklara pek merak salmamıştı. Çünkü anlamıştı ki, soykırım zaten gerçekleşecekti. Bu yüzden hiç bir yere saldırmasının anlamı yoktu. şartları tamamlayıp soykırım başlatsa, zaten herkes ölecekti. Bunu yaparken zombileri kullanmak istiyordu ama. İki aynı teknik kullanıcısı, zombiler kralı ve İsimsiz. Zombi kontrol etme tekniğini kullansa bile, İflası devam eden bir beden ve baskılanması zayıf bir beden, Oysa öbür tarafta yüksek baskılanmaya sahip gücünün tamamının harcanmaması ve güç deposunun full olması, işte bu yüzden önce Kralı öldürmeliydi. Ona gücü yeteceğini sanmıyordu ama önlem alırsa, bunu yapabilirdi.

Safkanları da burada devreye giriyordu. Safkanların çoğu İsimsizden güçlü olsa da, İsimsiz'in teknik çeşitliliği bu güç dengesini eşitliyordu. Ve İsimsiz iflasını durdurur durdurmaz bütün safkanlarının güçlerini kendine aktaracaktı. Bu da Kendisini daha güçlü yapardı.

İsimsiz her bir denek yataklarına bakarken elini demire yasladı ve hafif eğildi. Bu sırada yine telefonunu cebinden çıkardı ve gülümseyerek arama yaptı.

Ve aradığı kişi, 2. Kurucuydu.

-Alo. Orada mısın Kurucu? Biraz sohbet edelim mi?

Direk konuya girmişti.

Kurucu donuk bir şekilde söylemek istedi, yine ne yaptın? İsimsiz. Bir şey yapmadıkça beni aramazdın. Bir şey oldu ve bana haber veriyorsun değil mi?

İsimsiz gülümsedi, yakında bir şey yapacağım ve buna şahit olmanı istiyorum. Yüz yüze gelmememiz gerek. Ya da gelirsek, bir laboratuvarımı ifşa etmek zorunda kalmam gerek. Bana saldırmanı istemiyorum. Ha bu arada seni izliyor olacağım. Asela ile beraber gelirsen yüz yüze konuşmamız sonlanır ve hiç bir zaman konuşmayız. Bu yüzden Asela'nın gelmediğinden emin olacağım.

Kurucu elini yavaşça indirdi. İsimsiz yine bir yapı taşını kaybetmek istemiyordu. Asela'nın bilmediği bir şekilde kendi yapı taşının birini yok etmesinden artık akıllanmış ve o olmadan Kurucu ile yüz yüze görüşmek istiyordu. Geçenki gibi Kabil'i getirebileceğini düşünse de, laboratuvar'ı ayakta olacağından dolayı, Kabil'in zekasına da maruz kalmazdı. Planına güm diye devam ediyordu. Ama İsimsiz daha telefonunu kapatmamıştı.

-Aloo. Kurucu, daha telefonu kapatmadım farkında mısın?

Az bir ses gelmişti, kurucu bunu duyabilmişti ve telefonu yine kulağına götürdü, dinliyorum. Her ne yapacaksan hala vazgeçebilirsin. Yaşadığın şeyler seni değiştirse de, sen bir insansın. Hala vazgeçebilirsin.

İsimsiz bu boş tesellileri umursamamıştı, anlamıyor musun kurucu? Ben, Örgütün bir deneğiyim. Bu doğru. Ama bu düşünce bana benimsetilmedi. Bende bunu düşünüyordum. Yani anlaman gerekiyorsa şöyle aktaracağım. Örgüt ile yaşam felsefemizin aynı olması, onun benimsettiği bir şey değil, tamamen şans eseriydi.

-Yaptığım deneylerde hiç kimse acı çekmiyor. Zombiye dönüştürdüğüm insanlar, başarısız deneylerin kabusu değil! Sadece başarılı deneylerim, onların acı çekmemesini sağlıyor.

-Öylece insan deneyleri yapıyorsun? Ne uğruna, onların hayatlarını sadece güçlenme arzun için mi?

Sözünü direk kesmişti, evet. Güçlü değildim. Güçlü insanlar gördüm. Ve güçlülerin güçsüzleri ezdiği bir dünya, Zengin insanlar gördüm. Fakir insanlar gördüm. Zenginler tarafından yönetildiler. Oysa kişisel olarak, 47 kromozom ve ya kalıtsal hastalığa maruz kalanlar vardı, ne uğruna, Kolsuz bacaksız doğan insanlar, yaşama neden cehennem gibi bakıyordu. zenginler ve şanslı doğanlar neden iyi bir hayat yaşarken, şanssız doğanlar kötü bir hayat yaşıyordu.

-Bu ne uğrunaydı, insanlar arasında ki denge farkı, neden bu kadar fazlaydı, oysa herkes adaletten bahsediyordu. Adalet, sadece güçlülerin zayıflara vadettiği bir yalandı. Beni sinir edende buydu, zayıf insanlar hemen güçlülerin laflarına inanıyorlardı. Zayıf olanlara üstten bakarlardı ve kendileri sadece şanslı doğduğu için üstten baktılar. Onları küçük gördüler, tenlerinin farklı olması, kimisinin zenci kimisinin beyaz tenli olması, ya da, en basitinden gelirsek, kiminin cüce doğması ve ya kiminin de uzun doğması, onun mavi gözlü, diğerinin ise normal gözlü doğması, kimisi sadece hayallerine, ailesinin iyi olmaması ve ya iyi olması gibi etkenlerle erişebiliyorsa, Kiminin ailesi iyi iken kiminin ailesi kötüydü, kiminin ailesi de zina peşinde koşarken olmuştu, işte her bir etken şanslı ve şanssız doğmanın birer parçasıdır.

-Herkese iyi bir hayat vadedemiyorsam, araya bir denge koyar, ve herkese kötü bir hayat vadederim. Güçlülerin güçsüzleri ezdiği bu dünyada hayatta kalma dersi veriliyorsa, kötülerin her zaman var olduğu düşünülüyor ve kimisinin kardeşi ve ya ailesi öldürülüyorsa, ne uğrunaydı, insanlar cehennemi yaşamak için dünyaya gelmediler. İnsanlar, kendileri bunları yaşarken, başkalarının mükemmel hayatlarını izledikçe, cehennemin içinden çıkmak istediler ama, bu cehennemden çıkılamazdı, çünkü şanssız doğmuşlardı. İşte, bu hayat, şanslı ve şanssız doğmanın, ve bu dengesizliğin parçasıdır. Ben bu dengesizliği bozarak, yeni bir denge kuracağım. İnsanların hepsi şanslı olamıyorsa, hepsi şanssız olmalı, bu yüzden her bir insan oğluna cehennemi ben yaşatacağım.

......................




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu