Kapının önündeyken Sarah’a bakıyordum. Epey de bir uzamıştı. Beraber vakit geçirirken çizdiği resmi verdi. Ona verdiğim resmi kara kaleme çevirmişti ve harikaydı. Zamanla dahada geliştirmişti kendisini çizim konusunda.

“Bunu hep saklayacağım, sende sakla, tamam mı?” Başıyla onayladı.

Katladım ve ona son bir kez sarıldım. “Kendine çok iyi bak, sen harika bir kızsın.”

Annesiylede vedalaştıktan sonra arabaya ilerledim.

Sarah çokta hatırlamasa bile geçmişi korkunçtu. Çok masum bir kızdı.

Annesi bir gün komşulara bırakmış onu. “Birkaç güne döneceğim, lütfen göz kulak olun.” Komşular almış, Sarah daha altı aylıkmış. Anneside hiç geri dönmemiş. O kadına ne olduğunu hiçbir kimse bilmiyor. Babası zaten yokmuş.

Bıraktığı komşularda pek iyi insanlar değillermiş. Alkolik insanlarmış kızı aç bırakır dururlarmış. Odada sürekli ağlarmış açlıktan, bezi dolurmuş. Kimse ne doyururmuş ne de bezini değiştirirmiş. Sürekli karanlıkta bırakırlarmış çok ağlamasın diye.

Yetimhane müdürünün anlattığında göre iki yaşına kadar iyi ölmemiş, iyi bir dayanıklılığı varmış. Yirmi dört aylıkken on beş kilo olması gerekirken, Sarah altı kiloymuş. Bir deri bir kemik kalmış.

Yemeğe karşı ayrı bir açlığı oluşmuş, sürekli yemek yer dururmuş. Karanlıktan epey bir korkarmış özellikle de kâbuslardan.

Hiçbir zaman bana ışığı kapattırmazdı. Bir kâbus gördüğünde ya benim yanıma gelir uyurdu ya da Xanthus’un. Genelde Xanthus’un yanındaydı ama.

Yeni ailesinede bunları anlattım. Anlayışla karşıladılar ve Sarah’ı hiçbir zaman karanlıkta uyutmadılar. Elektrikler gider diye jeneratör almışlardı evlerinin arkasına.

Bunlara rağmen Sarah çok hatırlamasa bile çok güçlü ve harika bir kızdı.

Arabaya bindim. Çalıştırırken çizimi yan koltuğa koydum ve yola koyuldum. Uzun bir yolum vardı. En son bu yolu gelirken Xanthus ve Sarah ile birlikteydim. Her şeyin çok daha iyi olacağını zannediyordum ama her şey daha da kötü oldu.

Xanthus’un cenazesi burada oldu. Burada öldü. O sokakta zehirledi kendisini. Ben ise şimdi onu arkada bırakıyorum ama hepsi onun için.

Düz yolda araba ile ilerlemeye devam ederken cebimden telefonu ve Seth’in kağıda yazdığı numarayı çıkardım.

Kağıdı direksiyondaki elimle tutarken telefona numarayı yazmaya başladım. Yola da dikkat ediyordum tabii ki. Ancak otoban olduğu için o kadarda kalabalık değildi.

Seth’in numarasını çevirdiğimde aradım ve kulağıma koydum. Bir süre çaldı fakat açan kimse olmadı. O da kendi kasabasına gitmek üzere yola çıkmış olmalıydı. Onun mektubunda ne yazdığını bilmiyorum ancak umuyorum ki kendisine bir şey yapmamıştır. Telefonu cebime geri sıkıştırdım ve yola devam ettim.

Birkaç saat süren yolculuğun sonunda kasabaya gelmiştim. Saat akşam on biri geçiyordu. Karanlıktı, açık bir büfeye girerek yiyecek bir şeyler aldım. Yol boyu hiçbir şey yemedim ve içmedim. Biraz atıştırıp ucuz bir otele yerleşeceğim. Ertesi gün ise James’in nerede olduğunu araştıracağım.

Ne de olsa artık o okulda değildi. Her şeyin üzerinden altı sene geçti. O da Seth gibi yirmi dört yaşında olmalıydı.

İlk önce okula gidip araştıracaktım, hakkında hatırladığım başka hiçbir şey yoktu. Sadece ismi.

James ile hesaplaştıktan sonra sıra Shannon, yani Xanthus’un babası ile.

En azından benimde içimin, Xanthus’unda ruhunun rahatlaması için yapmam gereken şeyler vardı.

Oğlum için küçük bir bedel.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu