"Söylesene, istemiyor musun yaşamak?"
Elini omzuma koyduğunda sorusunu yanıtlamak istedim. Bakışlarımı kaçırdım ondan.
“Gözlerinden belli, bakamıyorsun bile. Yaşamak için yalvarıyorsun."
Dumanımı üflerken sigaramı yere attım ve ayağım ile ezdim.
“Kes şunu Seth, bu konuşmayı yapmayacağım, tamam mı? Zavallı muamelesi görmek istemiyorum."
Elini omzumdan çekti ve önüne döndü. Tekrardan bir sessizlik girdi aramıza, kimse konuşmadı, Seth her zaman aramızdaki sessizliği bozarken şimdi bozmadı.
"İstiyorum. Hemde çok."
Gözlerimiz birleşti.
“Ama yaşayamıyorum işte, anlamıyor musun Seth? Olmuyor. İyileşemiyorum. Ve hayır, sakın bana tedavi falan deme, tamam mı?"
Başını salladı. Bakışlarını önüne çekti ve kendi kucağına koyduğu elleriyle bacaklarını sallamaya başladı. Benim için ne kadar endişelendiğini gördüm.
“Tamam, bir şey demeyeceğim. Ben sadece senin iyileşmeni istiyorum o kadar ve aynı Sheldon gibi, seni kaybetmek istemiyorum."
Tekrar göz göze geldik, üzgün ve endişeli ifadesi beni değerli hissettirdi.
“Sen benim tek dostumsun Xanthus, sensiz hayat çok korkunç ve yalnız."
Benim için de o öyleydi, Seth benim tek dostumdu. Onun sayesinde sessizdi zihnim. Sadece o vardı.
Geri çekilerek elini baldırıma koydu tekrar, yüzüme bakarken buruk bir şekilde gülümsedi.
“Keşke çok mutlu olsan, kendimden verebilsem sana."
Başımı iki yana salladım.
“Yapma."
Tekrar ona baktığımda ifadesinin değişmediğini, hâlâ gülümsediğini fark ettim.
“Hak etmedim değil mi?” Vanessaya baktım. Yerimden sıçradım.
“Siktir, hayır."
Korkarak geriye çekildim.
“Ne oldu? Hak ettiğimi mi düşünüyorsun?"
Hayatta olmaz, tekrardan ölü birisiyle konuşmayacağım.
“Uzak dur benden. Sen bir canavarsın! Çıyansın! Uzak dur, ben... üzgünüm... sadece bir daha seni görmek istemiyorum, tamam mı?.. Üzgünüm..."
Teni soluktu, suratında aynı gülümseme vardı. Bileğimden yakaladı. Sımsıkı tuttu, çekmeye çalıştım ancak bırakmıyordu.
Bir anda onu gördüm, ölen hemşire. Boynundan kanlar akıyordu, çürümüştü.
Ağlamaya başladığımda kolumu daha da çekiştirdim. Titremeye başlarken vücudum terliyordu, şakaklarımda ki damarlar belli oluyordu.
“SEN ÖLDÜN! GERÇEK DEĞİLSİN! ÖLÜSÜN SEN! GERÇEK DEĞİLSİN! BENİ RAHAT BIRAK ARTIK!”
Boğazım yarılana kadar bağırdım. Bileğimi bıraktığında koştum. Mosmor olmuştu.
Kaçtım oradan, eve girdim.
Sheldon ne olduğunu sordu. Hiçbir şeyin, sadece biraz koşup yorulduğumu söyledim ve odama çıktım.
Tırnaklarımı yemeye başladığımda hemşireyi düşünmeden edemedim. Yakarışı kulaklarımda çınladı, bana ölmem gerektiğini söylüyordu. Bağırıyordu, bu yaşamı hak etmiyorsun, diyordu.
Sonra Seth geldi aklıma.
Seth'e bunu nasıl açıklayacaktım? Eski ve ölü hoşlandığım kızı sende gördüğüm için kaçtım mı? Ya da o hemşireyi.
Her şeyi yanlış anlayacaktı, ona bir açıklama yapamam. Bir de, seni bir daha görmek istemiyorum, diyip kaçtım. Ona canavarmış gibi baktım. En nefret ettiğim şey, çıyanmış gibi davrandım ona!
Aptal mıyım ben? Neden Vanessa ordaydı? Hani Seth varken bir şey olmuyordu? Artık o da mı ilacım değil?
Hızla etrafa vurdum, eşyaları yere ittirdim ve dolaptaki aynaya sert bir yumruk attığımda elim parçalandı.
Sheldon koşarak geldi yanıma. Nefes nefeseydim. Kulağım çınlarken etrafta bir sürü ses vardı.
Sheldon'un sesi boğuk ve uzaktan geliyordu, anlayamıyordum.
Elimi sardı. Kanları çoktan temizlerken hâlâ endişenin içindeydim. Titriyordum.
“Ne oldu? Neye sinirlendin?"
Başımı iki yana salladım.
“Hadi ama... böyle yapma."
Yine söylememek istedim, o da endişelensin istemiyordum.
“Seth beni öptü, bende panikleyip kaçtım. Kaçtığım için kendime kızdım."
Yalan söyledim. Şaşırdı, gözleri genişlerken güldü ama sonra ciddileşti.
“Seth seni mi öptü?"
Onayladım.
“Gülme, komik değil."
Elini omzuma koyduğunda, ailesine açılan eşcinsel çocuğun aldığı nasihatın geldiğini hissettim.
"Sheldon. Bu konuşmayı yapmayacağım."
Elini ittirdim ve ayağa kalktım.
“Uyumam lazım, kafam cidden zonkluyor."
Bıktım artık. "İyi geceler."
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı