Seth ile zaman geçirdikçe kafamdaki sesler sürekli susuyordu, hiçbir şey görmüyordum, sanki ilacım oydu. Bağımlılık hâline gelmişti, sürekli onunlayım. Sabah, akşam ve neredeyse geceleri. O olmasa ne yapacağımı bilmiyorum.

Belki de zaman zaman buna alışıp yakında o şeyleri yaşamayacağım. Ama bu onu kullanmak mı oluyor? Gerçekten onunla böyle yan yana olmak istiyor muyum?

"Bence saçların böyle daha güzel."

Saçlarımı avucuyla sertçe karıştırdı. Son günlerde bana karşı daha hassastı, zor bir döneme tekrar girdiğim için.

"Eski saçlarımı özlüyorum."

Seth'inde saçlarını açmıştık, rastalar artık yoktu. Kendisine ait, karışık ve kahverengi saçları vardı. Düzlerdi ve kısa bir şekilde kestirmişti. Alışması zordu, rastalı hâliyle çok farklıydı.

"Evet, ama bir sürü kötü anı barındırıyordu, kurtulmuş oldun."

Gülümsediğinde başımı önüme çevirdim. Sessiz parkta otururken neredeyse hiç ışık yoktu.

“Hiçbir şey değişmedi, daha da kötüsünü yaşamaya başladım."

Güldü.

“Ama en azından dostuz. Birbirimize sahip olduğumuz sürece asla bir şey olmaz oğlum."

Başımı onaylarcasına salladım. O da kendisinin bana iyi geldiğinin farkındaydı.

Ona baktığımda, neredeyse hiç ışık olmayan bu park sayesinde, gökyüzünde bariz bir şekilde görünen yıldızları seyrettiğini fark ettim.

Onun gibi başımı kaldırıp bende seyrettim. Göz alıcılardı, daha önce yıldızları böyle seyretmemiştim ve çok farklı hissettim.

Bir sigara yakarken banada uzattı.

Alıp yaktım ve dumanı içime çektikten sonra üfleyip yıldızları seyretmeye devam ettim.

Bir yıldız kaydı. Sanki benim kalan tek umudumdu ancak onu da kaçırdım, ne dileyeceğimi bilemedim, oysa dileyecek çok şeyim vardı.

“Ha siktir lan!"

Seth sıçrayarak kalktı. Merakla ona baktım.

"Gördün mü?"

Parmaklarının arasında tuttuğu sigaranın olduğu eliyle gökyüzünü gösterdi.

“Evet... bir kayan yıldızdı."

Yüzü kocaman gülümsüyordu, çok heyecanlanmıştı ve her yere saçıyordu sevincini. Bir anda onda Vanessayı görmeden edemedim.

"Dilek tuttun mu?"

Başımı iki yana salladım.

“Neden?.. Aptal mısın?"

Hevesi kırılmışçasına yanıma oturdu ve suratını bir bebek gibi asarak sigarasını içmeye devam etti.

"Ne dileyeceğimi bilemedim, aklıma gelmedi."

Ona baktım.

“Sen diledin mi?"

Başını sallayarak onayladı. Ne dilediğini sorduğumda söylemeyi reddetti.

“Söylersem kabul olmaz."

"Ah... hadi ama, bu salak şeye inanmıyorsun değil mi?"

Bir süre sessiz kaldığında onu dürttüm.

“Bir kadın mı diledin yoksa?"

En kötü hâlimle bir espiri yapmak istedim, ancak Seth'i eğlendirmemişti.

“İyi. Söylemezsen söyleme."

Sigaramı dudaklarımın arasına aldığımda garip bir sessizlik oluştu aramızda.

“Senin iyileşmeni diledim."

Ona baktım.

“Ne?"

Bir daha söylemedi ama gayet iyi duymuştum.

"Neden abinin sağlığını dilemeyip benim sağlığımı diledin?"

Seth'in abisi ile arasında olan bağı çok farklıydı.

Birkaç aydır komadaydı, genetik olan bir hastalıktan dolayıydı.

Abisi onun babası gibiydi. Annesi bir hayat kadınıydı, babasından gizli kendi mesleğini yapıyordu, babası ise ikisini doyurmak için sürekli çalışıyordu.

Hiç kimse evde olmuyordu. Bu yüzden abisi, o kuru ekmek parçalarını yerken, okuldan eve gelince ona okul harçlığı ile yemek yapıp karnını doyururmuş.

Bir baba gibi davranırmış, korur kollarmış. Babası, annesinin mesleğini öğrendiğinde evi terk etmiş, annesinin yüzü hiç kızarmamış ve eve gelmemeye devam etmiş.

Geldiği çok nadir zamanlarda hep sarhoş olurmuş. Hatta Seth'in anlattığına göre, onu bile taciz etmeye çalışmış ama abisi küçük kardeşini savunabilmiş.

Annesi, ilerleyen yaşı ile mesleğini bırakmış, abisinin girdiği iş sayesinde kazandığı parayla geçinmeye başlamışlardı.

Hatta Seth de bir barda garsonluk yapıyordu.

Annesi ondan özür dilemiş, Seth de onu affetmişti. Ama içten içe affettiğini hiçbir zaman düşünmedim.

"Abim ölecek, artık ondan umudumu kestim. Doktorlar hiçbir şekilde uyanmayacak diyor. Yaşaması gereken birisi varsa o da sensin."

Başımı iki yana salladım.

“Saçmalık. Aptalsın sen. Abinle beni aynı kefeye koyamazsın. Ben katilim, trajedinin ta kendisiyim. Neden abinin yerine yaşayayım ki?.. Ayrıca o hemşirenin yerine.”

Doğruldu ve yüzüme baktı. İfadesinde öfke gördüm.

“Abimi ya da hemşireyi boşver, asıl sen yaşamak istemiyor musun?"

Kendime bu soruyu sormuştum birkaç gün önce, yutkundum. Dudağımı ısırıp sigaramı en derinime çektim.

İstiyorum. Ben yaşamak çok istedim.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu