Bu bölümü midesi hassasların, kolayca etkilenebilecek olan kişilerin şiddetle okumamasını öneriyorum.
***
Şeytanlar etrafımda toplanmıştı, bir sağ’a, bir sol’a dönüyorum yatakta.
Siyah cüsseleri başımda dikiliyordu, onlarda babamın gözlerini görüyorum baktıkça.
Oturur pozisyona geçtim. Onlara bakmamaya çalışıyordum ama imkansız gibiydi.
Ayaklarımı sarkıttım, birkaç çıyanın paçalarıma girmemesini umuyorum.
Yataktan kalktım onları ittirerek.
Masada su kalmamıştı, boğazım kurumuştu artık. İlaçlarımı almadıkça her şey daha da şiddetlendi.
Odamdan çıkmak için ilerlerken birkaç siyah cüsse beni takip ediyor, adeta omuzlarıma oturmuşlar.
Kapıyı açtım ve merdivenlere doğru ilerledim, yavaş adımlarla inerken aşağının depo olduğunu gördüm. Arkamı uzaklaşmak için döndüm ama kapı vardı.
Demir kapı.
Açılmayacağını biliyorum, denemedim. Korkudan zangır zangır titredim. Derin nefes aldım, aşağıdan bir çığlık sesi geliyordu.
Sarah’ın olduğunu anladığımda hiç düşünmeden merdivenlerden inmeye başladım. Ancak indiğimde ayağım kaydı ve neredeyse düşecek gibi oldum.
İğrenç bir koku vardı.
Gökyüzünden asılan cesetlerden daha dehşet bir kokuydu.
Deponun ışığı sonunda yandığında kaymamı sağlayan şeyin aslında kan göletinin üzerinde duran bir insan derisi olduğunu fark ettim.
Ve derinin üzerinde bir dövme vardı, bu Seth’in dövmesiydi.
Hayır… Seth…
Midem bulandı, tüm kusmuğum ağzımda biriktiğinde geri geri gittim ve ayaklarım kandan dolayı kayarak yere düştüm.
O sırada duvarlarda kanla yazan yazıları gördüm.
“Katilsin sen!”
“Canavar!”
“Katil”
“Çıyan!”
Ben mi yaptım?
Kokuya dayanamadım.
Kalçamın üzerindeyken kolumla burnumu sıkıca kapadım, kusmamaya çalıştım.
Hatta ağzıma gelen kusmuğu geri yuttum.
Deri gerçekten Seth’e mi aitti, bu kadar kan onun muydu?
Sarah’ın sesi adeta kesilmişti.
Çıplak ayaklarım kan olmuştu, ellerimede aynı şekilde yere düştüğüm için bulaşmıştı.
Katlanılamaz bir mide bulantısı çekiyordum, midem ağzımdaydı. Dehşet kokuyu, burnumu kapatmama rağmen hala alıyordum.
Ayağa kalkarak diğer elimlede koluma bastırdım, bu sefer daha da nefes alamıyorum.
Nefessiz kaldığım için ağzımı açtım, pis koku ağzıma doluştu ve bir yamyam gibi hissettim. Cesedin kokusu ağzıma tıkışıyordu! Ceset kime ait onu bile bilmiyorum!
Daha fazla dayanamayıp yere kustum, midem rahatlamıştı.
Burnumu kapatmaya devam ederek ilerledim.
Şu an aklımda sadece şu sorular vardı: Sarah iyi mi? Bu deri gerçekten Seth’e mi ait? Sadece Seth’in uzuvu mu yoksa birden fazla mı?.. En önemlisi… bunları ben mi yaptım?
Her ilerlediğimde ışıklar birer birer açılıyordu, etraf oldukça karanlıktı ve hiç çıyan yoktu.
Işık açıldığında karşımda Seth’in başını gördüm, kesilmiş ve yerdeydi. Gözleri açıktı. Etrafında vücudunun diğer uzuvları vardı.
İnanılmaz bir korkuyla çığlık attım. Boğazım yarıldı neredeyse.
“SETH! SETH!”
Koşmaya başladım, kanlardan dolayı yere düştüm.
Her yerim kanlar içindeydi, Seth’in yanına gittim. Başının yanına. Sarıldım.
Yüreğim yerinden çıkacaktı. Korkuyla titremeye devam ederken kollarımın arasındaki kelleye inanamıyordum.
Gözüm fal taşı gibi açılmıştı.
“Olamaz, hayır, hayır… Olamaz.”
Sağ tarafta yine bir ışık açıldı. Ne olduğunu göremiyorum.
Korkuyla titrerken artık kokuya alıştım. Seth’in başını bıraktım.
Ağlarken kanlı yolda kayıp düşmeyi umursamıyorum artık.
Her ilerlediğimde bana yol gösteren yerdeki kanlar vardı.
Her bir adımda bir insan organı. Ciğerleri, böbrekleri, kalbi. Ve daha fazlası.
Kime ait bilmiyorum.
Yolun sonunda Sheldon var.
Kollarının arasında Sarah.
İkiside kanlar içinde yatıyor. Çıyanlar cesetlerinin içinde geziyor, bir gözlerinden giriyorlar, ağızlarından ve burunlarından çıkıyorlardı.
Manzarayı anlatamam, derileri soyulmuş, organları sökülmüş.
Midem bulandı, tekrar kustum yere.
Hareket edemedim.
Gerçek olamaz.
“S-sheldon?.. S-sarah?…”
Bir ışık daha açıldı, yanıp sönüyor.
Altında ben varım.
Üstüm başım kan, ellerim kan, ben yapmışım. Gülümsüyorum. “Gördün mü? Gördün mü? Hepsi senin suçun. Sen yaptın, katilsin sen Xanthus.”
Hızla başımı iki yana salladım.
“Hayır, hayır… g-gerçek… gerçek… gerçek değil bu.”
Gülümsemeye devam ettim, haykırmaya başlıyorum.
“Kendini öldürmedin, olanları görüyor musun?! Kendini öldürseydin bunlar olmayacaktı! Sen katilsin, o hemşireyi öldürdüğünde devamı gelmeyecek mi sandın?!”
Zangır zangır titremeye devam ettim. “Gerçek değil. Gerçek… g-gerçek olamaz bu.”
Kendime artarda sert birkaç tokat attım, elimdeki kanlar bu sefer yüzüme bulaşıyordu. “G-gerçek… gerçek… gerçek değil bu.” Gözlerimi sımsıkı kapattım. “Gerçek değil.” Zangır zangır titremeye devam ediyorum.
BÖLÜM NOTU
bölümün gerçek hayatla bir alakası yoktur, her şey kurgudur. bir şeyden ilham alınmamış bir şeye teşvik etmiyordur.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı