Göğüsümden elimi çekip tekrar kapı koluna koyduğumda bu sefer sımsıkı tuttum.
“Hadi Seth… yapabilirsin… buraya bunun için geldin.”
Kendimi motive ediyordum ama nafileydi, yapamıyorum. İçeride Xanthusu görmek istiyorum. Yatakta saçma sapan bir kitap açmış onu okuyor olmasını umuyordum.
Nedense içimden bir his onun hala orada olduğunu söylüyor ama değil. Xanthus toprağın altında ve hala on sekiz yaşında. Ben ise yirmi dört.
Kapının kolunu aşağı çektim. Yoğun bir koku burnuma geldi, Xanthusun kokusu. Burada sıkışık kalmıştı.
İçerisi oldukça tozluydu. Altı sene geçmesine rağmen Xanthusun evden çıkmadan önce değiştirdiği kıyafetleri yatağın üzerindeydi.
Göğüsüm gittikçe sıkılaşıyor, boğazıma yumrular diziliyordu. Yatağı aynı şekilde dağınıktı, çalışma masasında ilaçları ve defterleri duruyordu. Her şey aynıydı, son hatırladığım gibiydi.
Başım dönmeye başlarken bir yandanda gözlerim kararıyor. Ayakta duracak gücü bulamıyorum bir anda. Tozlu masaya elimi yaslayarak ayakta durmaya çalışıyorum. Xanthusun kokusu ve nefesi enseme vuruyor. O burda değil.
Sonra masaya baktığımda bir de ne göreyim, ilk tanıştığımızda ona verdiğim defter. Arasında tabii ki istediği bir mal saklıydı o zamanlar.
En sevdiğim defteri vermiştim. Ellerim titremeye devam ederken uzanıp aldım. Eski çizimlerim hala burada, Xanthus bana onların ne kadar harika olduğunu sürekli söyler dururdu.
Sonra defterin arasından iki kağıt düştü. Alıp baktığımda ilk cümlesinde şöyle yazdığını gördüm, “Seth için.” Kağıdı korkuyla katladım. Asla okuyamam, hayatta olmaz. Defteri masaya bıraktım.
Diğerinede baktığımda bu da Sheldon içindi. Bunu Sheldon’a verseydim eğer kahrolurdu. Çünkü cümle aynen şöyle başlıyordu, “Sevgili Sheldon, biricik babacığım.” Sheldon yıkılırdı. Ve benimkine göre daha uzun bir mektuptu.
Birkaç adım sesiyle Sheldon’un geldiğini duydum. Odanın girişindeydi, içeri girmedi.
“Hala burada sanki, değil mi?”
Gözlerim dolmaya başlarken onayladım.
“Kapıyı kapalı tuttum hep, kokusu içerde kalsın diye. Hiçbir şeye dokunmadım, hala burdaymış gibi.”
Tutamadığım yaşlarım gözlerimden sızdı ve yanaklarımdan süzüldü. Yumrular hala boğazımda diziliydi. Derin nefes aldım.
“Sheldon… sanırım, bu… senin için.”
Benimkini cebine koyduktan sonra Sheldon’a yaklaştım. Bir çocuk gibi ağlamaya devam ediyordum. Altı sene boyunca hiç yapamadım, sanırım ilk defa yapıyorum. Mektubu ona uzattım.
“Defterin arasında… buldum.”
Sheldon kağıdı açtı ve baktı. Yüzündeki kasların gevşemesinden her şeyi anladım, adam resmen yıkıldı. Bana baktı. Kaşlarını çattı, ağlamamak için kendisini sıkıyordu.
Hızla başımdan tuttu ve kendisine çekerek yüzümü omzuna yasladı. Sırtıma elini koyarak sımsıkı sarıldı. Bu sefer sımsıkı. Ben Xanthus değilim ki.
Saçlarımı okşamaya başlarken sızlandığını ve titrediğini hissettim. Bende ağlamaya devam ettim onun omzunda.
Bir süre böyle sarıldık. Sonra geri çekildi ve yüzünü sildi.
“Ben gitsem iyi olur…”
Sheldon başını salladı. Merdivenlerden inmeye başladığımda yavaş adımlarla peşimden geldi. Sheldonu böyle bırakmak istemiyorum ancak burada da daha fazla kalamam.
“Sheldon… bak ne diyeceğim. İstersen benimle gel, benim kaldığım kasabaya. Bu ev sana dar geliyordur.”
“Sokak bana dar geliyor. Açık hava bana dar geliyor. Bana her yer dar. Yapamam, burada kalmalıyım. Sen git, beni düşünme evlat.”
Omzuma vurdu, kapıdan çıkmadan önce son bir kez ona baktım.
“Al, bu yeni numaram.”
Hızlıca kenarda duran kalem ve kağıdı kullanıp yazarak ona verdim.
“İyi olacak mısın?”
Sheldon buruk bir şekilde gülümsedi, belkide görmesi en acı şeydi.
“Hiç olmadım ki.”
Derin bir iç çektim. Ona son bir kez daha sıkıca sarıldım.
“Hoşçakal.”
Birbirimize veda ettik. Kapıdan çıktım ve arabama ilerledim.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı