Soluk soluğa yatağımdan fırlayarak uyandım. Tüm yatağım ve kıyafetlerim ter içindeydi.
Ellerimdeki kana baktım.
Hızla üzerime sildim, titremeye devam ediyorum.
Hala elimdelerdi, kalkarak odadan çıktım ve tuvalete gittim.
Aynaya baktığımda üzerimdeki kanları gördüm. Hemen ellerimi yıkadım, kan bulaşan kıyafetimi musluğun altına sokarak ovaladım. Daha sonra yüzümü yıkadım.
Aynaya baktığımda üstümde hiç kan yoktu, ellerimdede.
Ama hala titriyorum. Birkaç defa klozete kustum.
Sheldon uyanıp yanıma geldi.
Uykulu ses tonu ile konuştu.
“Hey, hey, iyi misin evlat?”
Sırtımı ovalamaya başladığında hemen ayağa kalkıp ona sarıldım.
Şaşırdı.
“İğrenç kokuyorsun… ama bana hiç sarılmadığın için bunu umursamayacağım.”
Bana geri sarıldı.
Sımsıkı sarıldık.
“İyi misin?”
Onayladım, iyi değilim.
“İlaçlardan olmalı, doktor birkaç defa kusacağımı söylemişti terapi sırasında.”
Yalandı, Sheldon’a bu aralar çok sık yalan söylüyorum.
“Gel, seni yıkayalım.”
Şok içinde olduğumun farkındaydı, bu yüzden bana yardım etmeye başladı.
Evet on sekiz yaşımdayım ancak şok anlarımda genelde kan ter içinde kaldığımda beni o yıkardı, hem temizlenmem için hemde kendime gelmem için.
Çekilip ona baktım, gözlerinden giren ve ağzından çıkan çıyanları gördüğümde sımsıkı gözümü kapattım. Hala titriyorum.
“Üşüyor musun?”
Başımla onayladım. Yalan, korkuyorum.
Üstümü çıkardı. Uzun kollu tişörtümü, pantolonumu ve iç çamaşırımı.
Küvete girmeme yardımcı oldu ve sıcak suyu açtı. Oturmamı sağladı. Küvet yavaş yavaş doluyordu.
Ona her baktığımda o halini görüyorum. Bakmak istemiyorum.
Gözümdeki bandaj düşmek üzereydi. Sheldon onu çıkarıp çöpe attı.
Gözümün bu halini gören sadece oydu. Göz kapağım olmadığı için kapayamıyordum bile.
Ayrıca sırtımdaki çocukluğumdan kalan kesik izlerini görende sadece oydu. Bir gün babamın beni demir telle dövdüğünü hatırlıyorum. Yüz defa vurdu, hepsini saydım. Sanırım on iki yaşındaydım.
Saçlarımı sabunla yıkadı, tüm vücudumu lifledi. Sabah’ın bu saatinde benimle ilgilendi.
“Gerçekten iyi misin? Hala titriyorsun Xanthus. Kâbus gördün, değil mi?”
“Hayır… hayır… cidden iyiyim. Sorun yok.”
Söyleyemem, tekrardan ona masraf olmayacağım.
“Sarah iyi mi?”
Başıyla onayladı.
Beni çıkardı ve bir havlu sardı, öncesinde saçımın ıslaklığını aldı.
Odama gittim. Havluyla sadece öyle yatakta oturdum. Bir türlü titrememi durduramıyorum. Her seferinde gözlerimin önündeler. Seth’in kellesi, Sarah’ın ve Sheldon’un dehşet verici cesetleri… midem bulanmaya devam ediyor. Daha fazla dayanamıyorum.
Sheldon gelip üzerimi giydirdi. İyi olmadığımı anlamıştı ama hiçbir şey söylemedi.
“Yatağını ıslatacak kadar terlemişsin, Xanthus ne gördün?”
“Hiçbir şey, gerçekten… gerçekten…”
Gözüme yeni bir bandaj giydirdi. İplerini düzeltti ve saçlarımın altına aldı.
“Endişelendiriyorsun beni.”
“Sarah ile yatacağım bugün, yarın sabah konuşalım.”
Ayağa kalktım.
“Tamam, unutmadım ona göre.”
Onayladım ve Sarah’ın odasına gittim.
Uykulu inlemelerim arasında ismimi söyledi.
“Benim, yana kay hadi.”
Bir anda yine o halini gördüm. Gözümü sımsıkı kapattım.
Genelde Sarah kâbus gördüğünde odama gelirdi, birlikte uyurduk. Ya da bazenleri Sheldon’un yanına giderdi ama sıklıkla benimleydi. Bu sefer ben onun yanına gitmiştim.
Ona bakmamaya çalışarak yanına uzandım, anında göğsüme sokuştu. Bende ona sarıldım.
“Kâbus mu gördün?”
“Evet…”
“Ben buradayım.”
Buruk bir şekilde gülümsedim.
“Şükürler olsun.”
Seth’i de merak ettim. Ancak arayamam. Onunla konuşamam.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı