“Sen gidip evdeki oğluna baksana. Şu şizofren hastası, kaçak orospu çocuğuna.”
“Ne dedin sen?”
“Şizofren oğlun Xanthus diyorum, katil orospu çocuğu.”
Bana yeterince yaklaştığında omuzlarından tutup birkaç metre ileriye fırlattım. Bir çöp kutusuna çarpıp düştü.
Benden kat ve kat zayıftı, üflesem uçacak bir cüsseye sahipti.
Diğeri arkadaşını savunmak için geldiğinde dizine bir tekme vurdum. Vurduğum yeri tutarken sızlanmaya başladı.
“Senle bir işim yok oğlan, benim derdim bu zargana ile. Uzak dur, almayayım ayağımın altına.”
Çöp kutusunun yanına düşmüş James’in yanına ilerledim ve yakasını tutup kaldırdım. “Xanthus’a ettiğin her bir laf yüzünden pişman olacaksın.”
Bir elimde yakasını tutarken diğer elimle bir yumruk attım. “Her bir dayak içinde merhamet dileyeceksin.”
Geriye ittirdim ve karnına doğru gelen sert bir tekme ile yere düşürdüm.
Omuzumun üzerinden arkamdaki gence baktığımda koşarak uzaklaştığını gördüm. James’e göre epey bir gençti. Belki on sekiz, en fazla on dokuz.
“Bana hatırlatsana, nasıl yapıyordun?”
Saçlarını tutup kaldırdım ve şakaklarını duvara vurdum. “Bu açıdan mı yapıyordun?”
Yüzünü tam olarak duvara çevirip tüm suratını vurdum. “Yoksa bu açıdan mı?”
Oğlan yere düştü. Saçlarımı geriye attığımda ayağa kalkıp ona baktım. Sesi soluğu çıkmıyordu, acıyla sessizce inleyip kanayan burnunu tutuyordu. Sersemlemiş olmalıydı.
Ona acımak istiyorum, içimden bir his bunu yapmamı söylüyor ama yine de merhamet edemiyorum. Sanki Xanthus’un ruhu içimde. Onu öldürmek istiyorum fakat istemiyorumda.
“James, baban seni hiç dövdü mü?”
Eğilerek saçını tutup kaldırdım ve bana bakmasını sağladım.
“Önceden ufak bir kardeşim vardı, babam onu hep döverdi. Senin gibi bir şey oldu bir canavar. Sence seni öldürüp insanları kurtarmalı mıyım?”
Boğuk sesi ile konuştu. “Bay Sheldon, merhamet… edin.”
“Nedenmiş o? Merhamet duygusu sende var mı?” Saçlarını bıraktım ve kollarımı dizlerimin üstüne koydum.
“Kararımı verdim. Öldüreceğim seni. Babanın sana vermediği dersi ben vereceğim. Seni öldürmezsem gelecekteki çocuğuna benim kardeşim gibi davranacaksın, bir canavar gibi.”
Ayağa kalkıp göğsüne bir tekme attım ve sırt üstü düşürdüm.
Başını tutup sert betona hızla çarpmaya başladım. Gittikçe sersemleşiyordu, ellerimi ittirmeye çalıştığını gördüm ama bir anda karşımda Xanthus’u gördüm.
“İğrenç bir varlıksın. Dünyayı senin gibilerinden arındırmak gerekiyor.”
Kafatası kırılmış olmalıydı. Bıraktım. Baygındı. Kalkarak karnına bir tekme attım. Daha sonra da suratına.
Ona daha çok vurmak istedim. Ama yapmadım. Beyin kanaması geçiriyor olabilirdi, ellerimdeki kanları onun üstüne silerek son bir defa suratına baktım.
Derin bir iç çektikten sonra onu burada bıraktım. Daha sonrasında arabaya ilerledim. Sırada o vardı, Xanthus’un babası.
İçim kıpır kıpır oldu, bilmiyorum. Sadece çok heyecanlı ve gergindim, oğlana yaşattıklarının acısını ona yaşatmak için sabırsızlanıyorum. Kalbim güm güm atıyor.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı