Okuldan çıktıktan sonra etrafıma bakındım. James’i nasıl bulacağıma dair hiçbir bilgim yok. Bu yüzden müdürden öğrenmek için tekrar içeriye girdim.

Kapısını çalmadım, direkt içeriye girdim ve müdüre baktım. “Yine ne oldu Sheldon?”

“Bu kurbanlar için lütfen bana James’in ikametgâh adresini söyleyin. Lütfen Bay Mark.”

Bunu büyük ihtimalle yapmayacaktı. Kendim bulmak zorunda kalacaktım ama yine de her durumu değerlendirmem lazım.

Derin bir iç çekti. Masasının çekmecesini açtı ve bir dosya çıkardı. Dosyayı açarak bir başka kağıda yazı yazdı. Sonra bana uzattı.

“Al. Bu okuldan atılmadan önce ki ikametgâh adresi, başka yere taşınmış olabilir. Sonuçta kocaman adam oldu.”

Şaşırdım. Uzanarak aldım ve kağıda baktım. Burada adres yazıyordu. İster istemez gülümseyip teşekkür ettim.

Odadan çıkmak üzereyken bana seslendi. “Üzgünüm.”

“Bir dahaki sefere üzgün olmamak için onlar için bir şeyler yapın, belki o kız sizin kızınız olabilirdi. Ya da diğerleri sizin çocuklarınız olabilirdi.”

Odadan çıktım ve arabaya ilerledim. Bindiğim gibi hızla elimde tuttuğum adrese bakarak arabayı sürdüm. Kalbim güm güm atıyordu. Umarım aynı adreste yaşıyordur. Eğer ordaysa işim epey bir uzayacaktı.

Belki de James’in değişmiş olduğunu düşünmüştüm ama o hiç değişmemişti. Bir şansı hak etmiyordu, hem de asla. Ben ona bu şansı versem bile öldüğünde ona kimse şans vermeyecek. Ya da acılar içinde kıvrandığında kimse onu kurtarmayacak.

Arabayı evden biraz öteye çektim. Lüks evler vardı. Elimdeki kağıttan başımı kaldırdığımda karşımdaki Wilson’lara ait olan evi gördüm. Dışı beyazdı, parıldayan bir bahçesi vardı. Yemyeşildi, bir de zincire bağlı bir buldog vardı.

Tam oraya ilerleyecekken ara sokaktan bir gümbürtü sesi duydum. Koşa koşa genç bir kız yanıma geldi.

Tahminimce yirmi bir ya da yirmi iki yaşlarındaydı.

Üzerinde şık bir kürk vardı, kahverengi tonlarındaydı. Dudakları parlıyor, saçları sarıydı. Kesinlikle benden daha varlıklıydı, emekli maaşı onun haftalık harçlığı olmalıydı. Ama yüzünde korku dolu bir ifade vardı. Benim kolumu sıkıca tutmasından bütün vücudunu korku kapladığını anladım.

“İyi misiniz?”

Başını iki yana salladı ve sokağı gösterdi. “Onlar… onlar benim çantamı soymaya çalıştı. Bayım… lütfen yardım edin. Lütfen… bana dokunmaya bile çalıştılar!”

Sokaktan iki kişi çıktı, birisi önde duruyordu. Önde ki kesinlikle tanıdığım birisiydi. Az daha incelediğimde bunun o adi oğlan olduğunu gördüm. James.

Buna şiddetle karşıyım ama böyle evlatların ders alması için cidden eşşek sudan gelinceye kadar dövülmesi gerekiyor.

Onun yüzü, karanlık sokaktan aydınlığa ilerledikçe daha da açığa çıkıyordu. Her biraz daha çıktığında öfkeden deliye dönüyordum. Bütün öfkenin boğazımı yaktığını hissedebiliyorum.

Gülümsüyordu. Elleri cebindeydi. Biraz değişmişti ama pek bir adama benzediğini söyleyemezdim.

Zayıflamıştı, yüzü bembeyaz olmuş. Çirkin bir şeye dönüşmüş sanki Xanthus’un bana anlattığı korkunç halüsinasyonlardan birisiydi.

“Hanımefendi, siz lütfen uzaklaşın. Dikkatli gidin.”

“Bay Sheldon!”

James’in sesi yükseldi. Öfke kulaklarıma kadar çıkıyor.

“Hanımefendi, lütfen.”

Kadın başıyla onayladı ve uzaklaştı. Topuklu ayakkabılarının sesinden ne kadar uzaklaştığını anlayabiliyordum.

“Onunla işim vardı, neden her zaman yaptığın gibi burnunu sokuyorsun ki?”

Bana saldırmak için yavaş yavaş yaklaşıyordu. Yüzünde bir büyüğüne karşı takınmaması gereken bir ifade vardı. Şımarık bir zengin oğlanı.

“Bay Mark’ın okulda almadığı sorumluluğu sokaktakiler çekiyor.”

Başımı öfkeden ovaladım. Neredeyse sinirden şakaklarımdaki damarlar görünüyordu.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu