Uyuşturucuyu artık tamamen bırakmıştım. Seth'e gidip "Uyuşturucuyu bıraksak mı?" diye sordum, o da aynısını düşündüğünü ancak bunu teklif ettiği için onunla arkadaşlığımı keseceğimi zannetmiş.

Çünkü onunla sadece madde kullanarak zaman geçiriyorduk. Yatağımda uyuklamaya çalışıyordum, gecenin biriydi.

Tam olarak iyileşmemiştim ama iyiydim, ilaçlarımı almaya devam ediyordum. Beyinimde ki iltihap da küçülmüştü.

Fakat bu akşam ilacımı içmeyi unutmuştum. Yataktan kalktım ve hemen yanımdaki komidine uzandım. İlaç orada değildi.

Yataktan kalktım, mutfakta olabileceğini düşünerekten odamdan çıktım ve merdivenlere gittim. Ahşap merdivenler gıcırdarken kimseyi uyandırmamaya çalışıyordum.

Bahçedeki ışıkların evin içine sızmasıyla aydınlık içerisine baktım, daha sonra adımlarıma daha dikkat etmek için merdivenlere.

Başımı tekrar kaldırdığımda o depoyu gördüm. Gözlerim irileşti. Babamın küçükken beni dövüp attığı depoydu bu.

Geri çıkmak için arkama baktım ama o demir kapı karşımdaydı.

Birkaç defa vurdum, etrafta çıyanlar dolaşırken ayaklarıma yaklaşıyorlardı. Nefesim daralırken birinin kapıyı açması için yalvardım.

Çelik kapıya devamlı vurdum ancak kimse yoktu.

Dönüp arkamdaki sandalyeye baktım. Resmen oraya ilerleyebileceğim açık bir yol yoktu, çıyanlar bütün yolu kaplamıştı.

Her yerdelerdi, hareket eden her bir bacaklarını görüyordum. Nefes almam daha da zorlaşırken terlediğimi ve korkudan ağladığımı fark ettim.

Birisinin beni kurtarması için tekrardan yalvardım. Gelen hiç kimse yoktu.

Çıyanlar ayaklarımdan bacaklarıma doğru tırmanıyordu, şortumun içinden girip gövdeme çıkıyorlardı.

Tekrardan o iğrenç bacakları vücudumda hissederken ne yapacağımı bilmiyordum, onları savurmaya ve ittirmeye çalıştım ama nafileydi, birden fazlalardı.

Nefes nefese uyandım.

Hızla soluklandım ve hemen komidinde ki ilaçlarımı içtim. Yüzümü ovaladım. Yine kan ter içinde kalmıştım. Ne zaman böyle bir şey yaşasam her zaman sanki her şey başa sarıyormuş gibi hissediyorum.

Bunun olmasından çok korkuyorum, geriye dönmek istemiyorum.

Ayağa kalktım ve lavaboya gittim.

Aynadaki yüzüme baktığımda sağ gözümü inceledim. Doğal gözlerim maviydi, sağ gözümü çıyanı içinden çıkarmak için tırnakladığımda kör kalmıştım, kanlı ve kör mavisiydi. Göz kapağım yoktu. Kendimi, o gözümü kapatmak zorunda hissediyordum, sokaktaki insanlar daha çok bakarlar.

Yine bakıyorlar ancak en azından dönüp tekrar bakmıyorlardı.

Yüzümü yıkayıp kuruladığımda temiz bir bandaj taktım. Daha sonra siyah ve dağınık saçlarımı düzelttim.

“Xanthus?"

Lavabonun kapısını açtığımda Sheldon'u gördüm.

"İyi misin? Betin benzin atmış."

Başımı sallayarak onayladım ve lavabodan çıktım.

"Sadece bir kâbus."

"İlacını içmedin mi?"

Başımla onayladım.

“Neden?"

Derin bir iç çektim, keyfi içmemezlik yapmıyordum herhalde.

“Unuttum."

Merdivenlerden aşağı inerken salondaki Seth'i gördüm. Sarah ile bir şeyler yapıyorlardı.

Sheldon, Seth ile uyuşturucuyu bıraktığımızdan beri onu daha çok seviyordu.

“Sonunda be dostum, doktorun gelecek ve sen hâlâ uyuyor musun?"

Salondaki sehpaya oturdum ve koltuktaki Seth'e baktım.

“Doktor saatlerimi takip etmeye mi başladın?.."

Başını sallayarak ve gülümseyerek onayladı.

"Ne? Sen benim dostumsun, tabii ki takip edeceğim."

Sol gözümü ovaladım. Sheldon yanıma geldi ve yeni düzelttiğim saçlarımı karıştırdı.

“Saçlarını mı kestirsek?"

Sheldon bana sorduğunda ona kaşlarımı çatarak baktım.

Seth güldü. "Harbiden ha."

"Seninde rastalarını çözelim."

Başını sallayarak onayladı. "Sen kestireceksen söz açarım."

Hiçbir zaman arkamda olmuyordu.

"Asla. Saçlarımı asla kestirmem, gidin başımdan."

Kalkıp mutfağa gittim ve yiyecek bir şeyler baktım.

O sırada omuzlarımdaki saçlarıma dokundum. Gerçekten uzunlardı.

Belki de gerçekten kesmeliydim, çünkü saçlarım cidden korkunç anılar saklıyordu. Ama onları yine de seviyordum, bana yakışıyordu ne de olsa. Hayır, kestirmeyeceğim, asla.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu