"Bir daha çekmeyeceğime söz verdim, sende anlat artık."
Bahçede ikimiz karşılıklı oturuyorduk. Çimenlere dikilmiş ışıklar, ortamı aydınlatan tek şeylerdi. Yıldızlar gökyüzünde parıldıyordu, her biri ayrı ayrı.
"Yıllar önceydi. Bir karım vardı, çocuğumuz olsun çok isterdik ama hiç olmazdı."
Sheldon'un sesindeki kırgınlığı hissedebiliyordum, beni içten içe yakıyordu ve bu hikayeyi duymaya hazır mıyım yoksa değil miyim bilmiyordum.
“Bir gün onun yanına gittim, önünde diz çöktüm ve karnına sarıldım. Ve ona, lütfen bana bir çocuk doğur, rabbim bana bir evlat bağışlasın, dedim."
Göz teması kurmuyordu, sadece aşağıya ya da etrafa bakıyordu. Ne kadar kırgın olduğunu bilmeyeyim istiyordu.
“Dört gün sonra ağlayarak yanıma geldi, gözlerinden yaşlar akıyordu, yanaklarından sıyrılıp çenesinden damlıyordu. Öyle bir ağlıyordu ki bir şey olduğunu sandım, dehşete düştüm. Sonra suratını kocaman bir gülümseme kapladı."
Sheldon'un dudaklarının kenarları kıvrılıyordu. Yanakları hafifçe kabarıyordu.
"Bir çocuğumuz olacak! dedi, havalara uçtu. Elindeki hamilelik testini gösterdiğinde gözlerime inanamadım, aman Tanrım baba olacağım! Bir baba olacağım!" O gün ki sevincinin ufak bir taklidini yaptı.
“Ona sarıldım, kucakladım, daha önce hiç mutlu olmamıştım. Kendimi Dünyanın en şanslı adamıymışım gibi hissettim. Baba oluyordum..."
Sonra gülümsemesi düştü, yutkundu, parıldayan gözleri soldu.
“Aylar geçti, gün geldi, karım doğurdu ve bir oğlum oldu. Hayaller kurmaya başladım, maçlara gideceğiz, ona bir şeyler öğreteceğim, düğününü yapacağım, gelinim olacak... ufak ufak hayallerdi. Sanırım yeni başlayan bir şey için hemen hayal kurmak büyük bir hataydı."
Tereddüt etti anlatmakta, o kısma gelmeye korkuyordu. Kim bilebilir ki bunu ne kadardır içinde tuttuğunu.
“Oğlum yedi yaşına geldi. Bir gün evde kocaman bir yangın çıktı. Okuldan geldiğimde evim cayır cayır yanıyordu. Karım dışardaydı, yere düşmüş hüngür hüngür ağlıyordu. Hamile olduğunu öğrendiği gün gibi. Ama ciğer yakıcı. Ne olduğunu sordum, ayağa kalktı, omuzlarımı sımsıkı tuttu. ‘Onu kurtaramadım! Kurtamadım, alevlerin içinde kaldı!’ diye bağırdı.”
Derin mi derin bir iç çekti, boğazım düğümlendi.
Oğlu yedi yaşında yanarak ölmüş. Alt dudağıma dişlerimi geçirdim.
"O sırada başımdan aşağı buz gibi bir su boşaldı. İtfaiye gelmişti, evi söndürmeye çalışıyorlardı, içeride bir çocuk olduğunu öğrendiklerinde onlardan önce içeri dalmıştım ama enkaz... enkaz ve yanan eşyalar oğlumun olduğu odayı kapatıyordu. Sonra dumanı fazla soluduğumdan dolayı bilincim kapandı ve hastaneye kaldırıldım. Karım sabahtan akşama kadar başımda kalmıştı, ikimizde perişan haldeydik. Kimse konuşmuyordu, kimse birisini suçlayamıyordu, ben karımı suçlayamıyordum. Oğlumun cenazesini yaptık. Resmen kül olmuştu, kapkaraydı, bakamadım. Cenazeden gittim, karım beni cenazede olmadığım için suçladı."
"Peki ya... karın?"
Çok cesaret edemediğim bu soruyu ona yönlendirdim, merak ediyordum çünkü şu an boşanıktı, bir karısı yoktu. Tanıştığımızdan beri yalnız yaşıyordu.
“Beni terk etti. Bir gün geldi ve suratıma baktı, ağladı, yapamam, dedi. Ona o kadar benziyorsun ki her zaman onun son halini görüyorum, dedi. Bende direnmedim, ikna etmeye çalışmadım, git, dedim."
Bakışlarımı önüme ve aşağıya çevirdim, yutkundum.
“Bir süre okula gitmedim, eve kapandım, alkole vurdum kendimi. Bir gün içki almaya giderken yolda onu gördüm, bir kızı ve bir oğlu vardı, kocası yanındaydı, cıvıl cıvıllardı. Ben daha evden çıkıp çocuk görmeye korkarken, onun aile kurması beni beter etti. Sonra bir gün dedim ki neden bende bir çocuk sahibi olmuyorum? Hemde kimsesiz, ailesi olmasını bekleyen bir çocuğun ailesi neden olmuyorum? Sarahla tanıştım, iki yaşındaydı."
İşte şimdi yüzü gülümsemişti.
"Toparlanmamı ve ayağa kalkmamı sağladı. Evet, sahip olduğum tek ailemi ve oğlumu kaybetmiştim ancak... hayat devam ediyordu. Aile hayalini kuran küçük bir çocuğu hayal kırıklığına uğratmak istemedim. Adil gelmiyordu, elimde olsa hepsini evlat edinirdim. Ama Sarah için bile çok çabalamıştım."
Sheldon'un ne kadar cesur olduğunu bir defa daha fark ettim.
“Yani o yüzden..."
Bana döndü ve parmağını savurdu. "...bir daha ölmeye kalkışırsan ya da kendini zehirleyecek bir şey yaparsan seni mahvederim!"
"Söz dedik ya."
Çocuk görmeye ürküyordu, belki de aile kurmak bile onun için zor olmuştu ancak şu anda mükemmel bir ailesi vardı.
Ben ve Sarah için hem bir anneydi, hem de bir babaydı.
Ve benim için o kadar çabalıyordu ki kendimi sürekli borçlu hissediyordum ona karşı.
Her ne kadar bir şeyleri kaybetsek bile hayatın hâlâ devam ediyor olduğunu ve bir şekilde her şey, eskisi gibi olmasa bile tekrardan iyi olacağını bilmek gerekiyordu.
İyi olacak.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı