“Abi!” Alice bana seslendiğinde yerimden sıçradım. Uyuyakalmıştım. “Ahh… özür dilerim Alice, dayanamamışım…” Gülümsedi ve sorun olmadığını söyledi. Gözlerim ovalayarak esnedim. Boynum çok ağrımıştı, resmen acı çekiyordum. “Aidan geldi.”

“Hm? Öyle mi? Nerde?” Saçlarımı ovaladım ve etrafa baktım. Ama görünürde yoktu. “Yiyecek bir şeyler almaya gitti, gelir şimdi.” Onayladım. “Uyandı mı?” Başını iki yana sallayarak derin mi derin bir iç çekti. “Onu görmek ister misin?” Ayağa kalktım. Kapının önüne gelerek içeriye girdim. Doktorda oradaydı. Kontrollerini yapıyordu.

“Bir sorun var mı?”

“Hayır, durumu hâlâ iyi, birkaç saate, belki daha erken uyanabilir. Şu an sadece dinleniyor olmalı.” Başımı sallayarak onayladım.

Ona baktım, belki böyle görürsem biraz olsa bile içimin rahatlayacağını düşünmüştüm. Belki onu affederim zannetmiştim ama içim hiç soğumamıştı, hâlâ iğreniyordum. Ona acıyamıyordum bile. Böyle zalim bir insanın yaşaması çok anlamsız geliyor, annem basit bir hastalıktan ölmüşken bu adamın bir silah kurşununa bile ölmemesi sinirlerimi bozuyordu. Dünya acımasız ve adil değil. Onun yaşaması için hiçbir sebep yok, acımasız ve çıkarcı.

Doktor odadan çıktığında koltuğa oturdum. “Şerefsiz…” Onu vuran kişi çok beceriksiz olmalıydı, uyuyan bir adamı öldüremedin mi gerçekten? En savunmasız anında… Belki de ben bir kiralık katil tutup onu öldürtmeliyim.

Off Theron, ne düşünüyorsun? Alice için yapmayacaksın.

Aidan odaya girdiğinde ayağa kalktım. Bana sarıldığında bende ona sarıldım ve sırtımı ovaladı. “İyi misin?” Geriye çekilip ona baktım. “Harikayım, neden kötü olayım?” Alice de ardından odaya girdi. Yanındaki sandalyeye oturup elini tuttu.

“Sana sıcak tost getirdim, al da ye. Aç olmalısın.” Uzattığını aldım. “Sosisli mi?” Başını sallayarak onayladı ve kocaman gülümsedim. “Ahhh, çok güzel bir sabah.” Koltuğa oturdum ve tekerlekli masayı önüme çekip tostu açarak yemeye başladım. Aidan önüme bir içecek koyduğunda Alice dik dik bana bakıyordu. Lokmamı yanağıma sıkıştırdım. “Ne var? Onunla duygusal bağı olan sensin, ben değilim.”

Aidan onada bir tost ile içecek verdi ve yanıma oturdu. “Kimin yaptığı belli mi?” Alice reddetti. Aidan ise şüpheli bir şekilde bana baktı. İçeceğimi içerken ona yan gözle baktım ve öfkelenerek bir anda lafa girdim. “Lan neden herkes benden şüpheleniyor?! Kardeşimin babasını öldürecek kadar vicdansız mıyım ben?!”

“Kardeşimin babası ne? Seninde baban o…”

“Hayır, o sadece kâğıtta yazılı. Bu adam kardeşimin babası.” Aidan güldü ve başını iki yana salladı. “Gerçekten ben öldürmedim onu, bana inanıyorsun değil mi?”

“Ölmedi!” Alice bana bağırdığında ona kızdım ve sustu. “Tabii ki inanıyorum.” Gülümsedim ve tostumu yemeye devam ettim. “Jaxon olabilir mi sence?”

“Ah dur, çocuklara dün gece ne yaptığını sormuştum.” Telefonumu cebimden çıkarıp Nico’yu aradım. Birkaç dakika sonra uykulu bir ses tonuyla telefonu açtı. “Güno, güno, bir haber var mı?” Hoparlöre aldım ve telefonu masaya koydum.

“Kontrol edeyim dur.”

“Bu işi sana verdim sen de başkasına mı verdin? Kovacağım seni…” Tostumdan bir ısırık alıp içeceğimi içtim. “Yıllık izindeyim, ne yapayım?”

“Ne zamandan beri?”

“Dünden beri.” İç çektim. Bir süre sonra lafa girdi. “Jaxon birkaç gün önce şehirden ayrılmış, yani o değil. Adamları da zaten onun emri olmadan bir şey yapmayacaktır, emir verse haberimiz olurdu. Suçluyu direkt bizim bulmamızı ister misin?”

“Hayır, hayır, polislerin işine karışmayalım.”

“Theron, biliyorum babanı umursamıyorsun ama bunu ona yapan her kimse belki sana ya da Aidan’a, kardeşine de yapabilir. Araştırıp bulalım, polislerden daha önce buluruz. Altında ki nedeni öğreniriz.”

“Gerek yok, polisler zaten Alice için bir koruma ekibi ayarladı. Ya hem bana zarar vermek isteyen birisi olsaydı sence babamı öldürmeyi mi seçerdi? Resmen benim için büyük bir iyilik yaptı.” Aidan eliyle omzuma vurdu. “Ne?” Alice’yi başıyla işaret etti, ona baktığımda göz göze geldik. Bana çok öfkeli bakıyordu. Suratını sıkıyordu, hırlayan bir köpek gibi. “Emin misin? Nedense içim rahat etmiyor böyle.”

“Sen beni dinle, ne zaman yanıldığımı gördün?”

“İyi, sen bilirsin. Durumu nasıl?” Tostumu çiğnerken konuştum. “İyi, uyanacaklarını söylediler…” Alice’ye tekrar baktım. “…maalesef.” Hızla ayağa kalktı. “Hey!” Gülerek ellerimi havaya kaldırdım. Saçlarımı tutup çektiğinde acıyla inledim. “Ahh, yapma, yapma!! Acıyor!” Aidan beni kurtardı. “Bari benim yanımda böyle konuşmasan!”

“Biri binim yinimdi biyli kinismisin! Gece benimle nasıl konuştuğunu unuttun herhalde!” Sustu. “Nasıl konuştu?” Aidan merakla sordu. “Anlatayım mı? Ha? Kendinden utanacak mısın?”

“Hayır, hayır anlatma!”

“Benden resmen nefret ettiğini söyledi!”

“Ahhh! Demedim öyle bir şey!” Kaşlarımı çattım ve içecekli elimi havaya kaldırdım. “Demedimmiş! Otur yerine de sus!” Dudağımı büzüştürerek göz devirdim. “Neyse Nicoş, Jaxon eğer şehre dönerse bana haber ver.” Onayladı ve telefonu kapattı. “Neden hâlâ onu takip ettiriyorsun?” Aidan’a baktım. Gri gözleri merakla parıldıyordu. “Hm, seni kaçırdığından beri ona güvenmiyorum da ondan. Ne kadar psikopat olduğunu anlamadın herhalde?”

“Psikopat olabilir ama bir daha öyle bir şey yapmayacaktır… o gün dersini almış gibiydi…”

“Hepiniz çok salaklısınız ya.”

“Hey!” Kafama vurdu. Acıyla sızlandım. “Neden bugün herkes beni dövüyor?! Seni dövmeyeli çok alıştın!” Dediğimi tekrar etti. “Döverim seni.”

“Tutturursan.” Sinirle iç çektim. “Bak ya…” Önüme döndüm ve tostumu yemeye devam ettim. Birkaç dakika geçti, Aidan telefona bakıyordu. Alice ise tostunu bitirmekte güçlük çekiyordu. “Piç ettin tostu, verde ben yiyeyim.” Ayağa kalktım ve yanına gittim. Bana uzattığında aldım. “Hiç yememişsin bile.” Zaten doymamıştım, Alice’nin az yeme özelliğine bayılıyordum.

O sırada babam uyandı. Alice yerinden fırlarken ağzımdaki kaşarlı tostu çiğnemeye devam ettim. Of ya, neden uyandı ki? “Baba!” Biraz gözlerini kırpıştırdı, daha sonrasında bana baktı. Gözleri irileşti ve parıldadı. Hafif bir tebessüm etti. “Theron…”

Iy. “Ne var?”

“Oğlum, buradasın.” Gözlerimi devirdim. “Doktoru çağıracağım.” Hareketlendim ve koridora çıktım. Tost da buz gibi olmuştu, kaşar hiç sünmüyordu… Doktor tam da kapının önünden geçiyordu ki onu durdurdum. “Ah, doktor hanım… babam uyandı.” Doktor onayladı ve hemşireyle içeri girdi.

Koridorda tostu yemeğe devam ederken Aidan yanıma geldi. “Neden bu kadar soğuksun?” Kaşlarımı çattım. “Yani, demek istediğim bence yataklara düşmüş bir adama biraz daha iyi davranabilirsin.”

“O adam yataklara düşmüş anneme, canıyla cebelleşen anneme insanmış gibi davranmamıştı. Hiçbir şey yapmadığıma şükretmeli.”

“En azından Alice için yapsan?” Hafifçe güldüm. “O artık çocuk değil.”

“Çok soğuksun.”

“Bana diyene bak.”




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu