İki taraf arasındaki süregelen ve yoğun çatışma, karşılıklı yanıtlar ve karşı ataklarla devam etti.

Karanlığın ruhu Aaron’ın üzerindeydi ve nefes almakta zorlansa da, yavaşça çöküş noktasına yaklaşsa da, inatçılığı devam ediyordu.

“Aaron! Lütfen öl!”

O anda, aşağıdan saldırıya uğrayan Aaron’ın ağzından kan fışkırdı ve Teyat’ın yüzüne sıçradı.

“Lanet olası herif!”

Teyat’ın gözleri, Aaron’ın sıçrayan kanıyla dolmuş, geçici olarak görmesini engellemişti. Çevresini göremiyordu ve bedeni şimdi tam anlamıyla tükenmek üzereydi!

Aynı zavallı durum Aaron için de geçerliydi. Teyat’tan aldığı darbeyle boğazındaki baskı biraz hafiflemiş, az da olsa nefes alabiliyordu. Ama Teyat’ın kanlı elleri hala boğazını sıkmaya devam ediyordu, tüm gücüyle onu boğmaya çalışıyordu.

Ve sonra tekradan bir saldırı beklemeden geldi!

Aaron, sağ elini hızla Teyat’ın boğazındaki tutuşundan kurtarıp, kalan son gücüyle Teyat’ın çenesine bir darbe indirdi!

Fakat çenesine yapılan bu vurma, onu öldürmeye can atan kişi üzerinde pek bir etki yaratmadı. Bunun üzerine, Aaron başka bir taktiğe başvurdu.

Hiç tereddüt etmeden başka bir saldırı başlattı. Çenesine yapılan bu dengesiz darbenin ardından, sağ baş parmağını hızla kanla kaplanmış gözlerine doğru yöneltti.

Aaron’ın baş parmağının gözüne doğru geldiğini gören Teyat, hızla onu ağzıyla yakaladı, tüm gücüyle onu kırmak için yoğun baskı uygulamaya başladı!

Tabii ki, baş parmağını kopartarak kendisine gelecek zararı minimize etmeye çalışıyordu.

Resmen bir canavar gibi!

Teyat’ın gözleri, öldürme arzusuyla parlıyordu. Fakat aynı anda bedenen tükenmişti. Şu anki tek dileği, lanetli yerden hızla kaçmaktı. Bu yüzden, Aaron’ı en hızlı şekilde öldürmeyi hedefliyordu.

Ağzıyla, Aaron’ın baş parmağını bir köpek gibi kavrayarak, tüm gücüyle koparmaya çalıştı!

İkisi de bulundukları durumun her olasılığını değerlendiriyordu.

Aaron’ın, Teyat’ın baş parmağını kopartma çabasından ötürü boğazındaki sesi boğuk çıkıyordu, her geçen an acı ve umutsuzlukla yankılandı!

Onların mücadelesinin sesi ormanda hafifçe yankılanmaya başlamıştı.

'Dayan, dayan, yapacaksın, yapacaksın... Lanet herif, öl artık!'

Teyat, içsel çatışmasıyla uğraşırken, Aaron hâlâ bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Söylediklerinin ne kadar önemli olduğunu tekrar ederken, sesi neredeyse duyulmaz hale gelmişti. Ama Teyat, tekrarlanan sözleri duymak istemiyordu. Bunu hızlıca sonlandırmayı umut ediyordu.

Kanla boyanmış yüzü, saçları ve giysileriyle, Aaron bir elini, Teyat’ın boğazındaki tutuşuna sıkıştırmış, diğer elini ise baş parmağını kavrayan küçük canavara kaptırmıştı.

Kısa süre içinde, baş parmağı tamamen kopma noktasına gelmişti. O gözlerden, öfkeyle dolmuş bakışlardan, öldürme arzusundan bir şey hissetmişti. Bu acı verici durumda bile bunu hissedebiliyordu. Hissettiği duygu ne nefret ne de kin idi; bu, bir zorunluluktan doğan öldürme arzusuydu.

Fakat Aaron, henüz ölmek istemiyordu, çünkü öldürülmeye çalışan arkadaşından çok önemli bir isteği vardı – son derece önemli bir şey.

Bu istek, kendisinin her şeyini elinden almış olan kişiyi öldürmesiydi: özgürlüğünü, mutluluğunu, hayatını, ailesini ve daha fazlasını.

Evet, Aaron, Teyat’ın söylediklerinin ve yaptığı eylemlerinin yalan olduğunu biliyordu çünkü gerçeği kendisi biliyordu.

Ama bu, Aaron için sorun değildi. Teyat’ı, her şeyini elinden almış olan o kişiyi öldürmesi için kullanma hayali, ona bir umut veriyordu!

Çünkü ‘Güllerin Lordu’ndan kurtulmuş birinin, o kişinin ruhunun gücünü biraz da olsa bildiğini anlamıştı. Teyat’ın ruhu, ‘Güllerin Lordu’ndan çok daha güçlüydü ve Aaron, şu anki durumuyla, Teyat’ın onu öldürmeye çalıştığını göz önünde bulundurarak, Teyat’ın o kişiyi yenebileceğini fark etmişti.

Ne de olsa 'iblisin Haydutları’na katılan ve ebedi köleliğe mahkûm edilenler birbirlerine zarar veremezdi.'

Ama Teyat, kendisine zarar verebildiği için de, nasıl özgür olduğunu anlamasa da sonuç olarak artık özgür olan bir ruh olduğunu anlamıştı.

Fiziksel ve psikolojik acılara dayanarak, karanlığın varisi şimdi bilmediği ve istemediği bir tanrılığın mirasını taşıyordu. Amacı, geçmiş hayatındaki pişmanlıklarını telafi etmek, düzeltemediği hatalarını düzeltmek ve daha önce tatmadığı tüm şeyleri deneyimlemekti.

O, hikayelerdeki türden maceralara atılmaya ilgilenmiyordu. Ne kadar soğukkanlı, merhametsiz, inatçı ve derin olsa da, onun da kanatlarında kelebekler vardı.

Huzur içinde uçmak, özgür olmak ve kendi başına gezinmek isteyen kelebekler, evrende şekillenen tüm kavramları hiçe sayarak. Kısacası, sadece mutlu olmak isteyen masum beyaz kelebekler.

Ama aynı zamanda siyah kelebekler de vardı. Tıpkı tüm varlıklar gibi.

Siyah kelebekler, beyaz kelebeklerin özgürce uçabilmesi için her türlü pisliği yapan, fedakârlıklarda bulunan, sadece beyaz kelebekleri özgür bırakmak için kirli işlere girenlerdi. Bu siyah kelebekler, kötü olarak görülse de, psikolojik ya da fiziksel fedakârlıklar yaparak, Teyat’ın görevinde ona yardımcı olan masumlardı.

Bu yüzden karanlığın ruhu, siyah kelebeklerin etrafında uçmasına izin verdi!

Sonunda Teyat, Aaron’ın baş parmağını güçlü bir şekilde kavrayıp, tüm öfkesini ve gücünü kullanarak onu kopardı ve kenara fırlattı!

Baş parmağı kopan Aaron, acıyla boğulmuş şekilde çığlık attı, ama bu çığlık acıdan dolayı boğuk ve zayıf kalmıştı. Yere düşmesi gereken eli, havada asılı kalmış, Teyat’a doğrultulmuştu.

Eli yere düşmemişti çünkü sadece Teyat’ın gözünü baş parmağıyla çıkarmayı hedeflemiyordu. Gerçek amaç farklıydı. Gerçek amaç, Teyat’ın ağzıyla baş parmağını kopartmasını sağlamak ve onu silah olarak kullanmaktı.

Keskin bir nesne alıp Teyat’ı öldürmek daha mantıklı olur muydu?

Hayır. Çünkü kanının içinden böyle bir şey çıkarmak, kan dolaşımını bozabilir ve ölümüne yol açabilirdi. Bu, kan kaybından erken ölmesine sebep olabilirdi.

Bu yüzden, baş parmağının koparılma sebebi, yaradan çıkan kanı manipüle ederek farklı şekillerde oluşturup kullanabilmekti.

Bu onun gücüydü!

Bu nedenle, Aaron, ölüm kendisini alacakken, hızlıca bir saldırıya daha geçti.

Ve aniden, baş parmağının koparıldığı yerden, kanla şekillenen küçük bir nesne, normal bir insan elinin uzunluğu kadar, hilal şekline girmeye başladı.

İki eliyle, Teyat’a, tekrar boğazındaki tutuşunu yenmeye çalışan Teyat’a doğru atıldı.

Kanla şekillenen nesne, Teyat’ın sağ koluna doğru hızla hareket etti ve onu yarısından geçerek vurdu!

Teyat, aldığı derin darbeyi fark etmeden, gözleri korkuyla açıldı ve büyük bir çığlık attı!

Artık sessiz kalma kuralıyla ilgilenmiyordu, acı o kadar büyük olmuştu ki görmezden gelmesi imkânsız hale gelmişti, çünkü kanla şekillenen nesne neredeyse omzundan kolunu koparmıştı.

Aaron, boğazı kesilmiş olmasına rağmen, Teyat’ın boğazındaki tutuşundan hızla kurtularak derin ve hızlı nefesler alarak öksürdü.

Sol elini sağ kolunun aldığı darbeye doğru hızla götürerek kendisini arkaya doğru Aaron'un üzerinden attı.

Aldığı darbeye dehşet içinde açılmış gözler ile baktı.

Evet, Teyat'ın bilgiyi anca deneyimleyerek öğrenme fikri.. onu hüsrana uğrattı.

Aaron'un tahmin edilemeyen ataklarından dolayı dezavantajlı duruma geçen Teyat, içine korkudan oluşan bir şey doğru.

Kendisini yere atar atmaz nefes nefese olan acı dolu inilteleri ile birlikte ağaca doğru zavallıcana sürünmeye devam etti.

"Aağh! A-acıyor, acıyor!!"

Sürünürken acı dolu yüzü ile hızla nefes alıp veriyordu.

"A-ayağa kalkmam lazım!"

Sürünürken, acı dolu sesi ile kekeleyerek konuştu.

'Hayır... Aptal Teyat! İlk önce düşmanını tanıman lazımdı! Kaçmam lazım, kaçmam lazım! Gölge? Gölge bulmam lazım!'

İçinden amansız ümitsizlik ile sinirlendi. Kendisi için var olacak bir ihtimal bulmak için yerde sürünürken bir yandan da umutsuzcana etrafına gölge veya karanlık bir alan var mı diye baktı.

Lakin aradığı şeyi bulamadı.

'Hayır! şimdi ölemem bari yeni yaşamımın biraz tadına baksaydım...'

Kafasını yerde ağaca doğru tekrardan ümitsizcene döndürdü. Ağaça doğru sürünmesinin sebebi, tek kolu ve bulunduğu tükenmişlik durumuna göre ayağa kalkamayacagı için, bir an önce ağaçtan destek alarak ayağa kalkıp, gerekli eylemi gerekli saldırıyı yapmak istemesiydi.

Acınası.

Yaşam denilen kavram, insanlar arasında bitmek bilmeyen savaşlar çıkartan veya bir insan için uğruna her şeyi feda edebilecek olan o kavram, intihar etmeden önceki yaşantısın da kendisine göre önemsiz ve boş bir kavramdı.

İşin sonunda yine ölüm olacağını ve insanların bu yaşam denilen kavrama anlam yüklemenin saçma olacağını ve anlam arayışın da olmanın sonucunda bir sonuç çıkarılmayacağını düşünüyordu.

Evet bunu tek eğlencesi tür fark etmeksizin romanları okumak olan 16 yaşındaki bir çocuğun düşüncelerinden birisiydi.

Ama şuanda bulunduğu durumu ele alırsak, resmen hayatta kalmak için çırpınan bir balık gibi bir durumu var.

Ne gülünç ama!

Sanki yaşam denilen kavramı önemsiz kılma düşüncesi, şuanda tam tersine dönmüştü.

Ya da içine bir yaşama isteği dolmuştu ki her insan bilinçli veya bilinçsizcene bu gibi durumlarda yaşamak için elinden geleni yapardı.

Lakin Teyat'ın çırpınma sebebi bu yaşamı deneyimlemekdi. Bu yaşamı, bu hayatı sevmek istemesiydi.

Bir an kendisi seçilmiş kişi olduğu için yaşadığı gezegeni kurtarma gibi çocukça ve saçma bir düşünceye girmişti.

Ne gülünç ama!

BÖLÜM NOTU

Selam ben Teyat yani Emirhan. Beni Teyat olarak bilin yeter. Zaten kendi evrenimde kendimi de Teyat olarak tanıtıyorum. Her neyse ben uzun bir süre novelime bölüm almayacağım. Bunun sebebi, senin gibi mütevazı bir okuyucuya daha iyi bir okuma zevki sunmak için. Gerekli deneyimleri elde edip, novelim ile ilgili gerekli hazırlıkları yapacağım. Her şeyi hazırlayıp, öyle geleceğim. Şimdilik görüşürüz kendinize umarım iyi bakarsın çünkü ben kendime iyi bakamıyorum.




user

Dostum bu üzdü kendine iyi bak umarım dönüşün efsane olur

Novebo discord sunucusu