Bölüm 1 – Gölgelerdeki Adalet

Gece, İstanbul Üniversitesi’nin tarihi kampüsüne ağır bir örtü gibi çökmüştü. Bahar rüzgârı yaprakları hışırdatarak eski taş binaların arasından geçiyor, uzun koridorları ve boş derslikleri sarıyordu.

Saatler gece yarısını gösterirken, Fen-Edebiyat Fakültesi’nin koridorlarında yankılanan tek ses, güvenlik görevlisinin rutin devriyesinin ayak sesleriydi. Ama bu sessizlik, kısa süre sonra buz gibi bir çığlıkla paramparça olacaktı.

Erinç Dirim’in ofisinden hafif bir ışık sızıyordu; kitaplarla dolu masası, duvara asılı minyatürler ve eski felsefe kitapları, Kur'an-ı Kerim’in farklı meal yorumları ile doluydu.

Bu odada her şey, sanatla, felsefeyle, dinle ve disiplinle örülmüş gibiydi. Erinç, öğrencileri ve meslektaşları tarafından saygıyla karışık bir hayranlıkla izlenen bir akademisyendi; kimse onun gerçek yüzünü, yani kendi adalet anlayışının karanlık tarafını bilmiyordu.

Erinç, zengin, disiplinli ve dindar bir ailede doğmuştu. Küçük yaştan itibaren yatılı kuran kurslarına gitmiş, imam-hatip ortaokulu ve liseyi tamamlamıştı. Üniversitede felsefe okumuş, ikinci ana dal olarak da psikolojiyi seçmiş ve doktora sonrası üniversitede kalarak akademik kariyerine devam etmişti.

Daha 40 yaşına bile gelmeden akademik başarısı oldukça güçlüydü. Şu anda o sadece 37 yaşındaydı. Hala gençti ve kim bir ne kadar ilerleyecekti.

Kapı sessizce aralandı ve hademe Mehmet, rutin akşam kontrolünü yapmak için odaya girdi. Gözleri masadaki kitaplara takıldı, ama asıl dikkatini çeken şey sandalyede oturan profesördü.

Mehmet yavaşça yaklaştı; önce bunun bir oyun veya şaka olduğunu düşündü. Fakat nefesini tutarak yaklaştığında gördüğü sahne, onun kanını dondurdu.

Profesör Demir Ergüven, sandalyesinde oturuyordu; elleri tamamen kesilmiş, yüzünde şaşkın ama tuhaf bir şekilde sakin bir ifade vardı. Kan odanın içine yayılmamıştı; ölüm son derece kontrollü ve soğukkanlı bir şekilde gerçekleşmişti.

Mehmet, profesörün dizlerinin önünde bir sembol fark etti: genç bir öğrencinin intiharına dair bir işaret, Erinç’in estetik bir düzen içinde bıraktığı mesajdı.

"Leyla için adalet" yazılıydı.

Hızla geri çekildi ve titreyen sesiyle koridordaki diğer hademelere bağırdı:

-Çabuk! Yardım edin! Profesör… profesör ölü!

Kısa sürede kampüs polisi olay yerine ulaştı, ardından ambulans. Polisler sessizliği bozan ayak sesleri ve telsiz konuşmalarıyla odaya girdi.

Erinç’in ofisinin kapısı hâlâ hafif aralıktı; içeriden yayılan kitap ve eski odunsu bir koku vardı..

Profesörün elleri kesilmiş, bedeninde herhangi bir mücadele izi yoktu; kan odada neredeyse hiç yoktu.

İyi de bu nasıl olabilirdi ki?

Birisinin elleri kesildiğinde bolca kan akması gerekmez miydi?

Fakat bu olmamıştı!

Başkomiser Cem derin bir nefes aldı ve etrafı incelemeye başladı. Masadaki kitaplar düzenliydi; Erinç’in özel seçimi olan eski bir felsefe kitabı açık duruyordu.

Kitabın açık sayfasında şöyle yazıyordu:

Ahenk yaratan değerler adalet, eşitlik ve dürüstlükle ilgili değerlerdir. Çünkü insanlar haksızlığa ve insafsızlığa katlanamadıkları gibi, aşağılık saydıkları bir şeyin olmasına, yani birinin devletin kabul görmüş âdetlerini hafife almasına da katlanamazlar. Ama insanların sevgiyle birbirine kenetlenmesi için en önemlisi din ve ahlaka ilişkin olan değerlerdir. "

Onun yanında, intihar eden öğrencinin sembolüyle ilişkilendirilebilecek küçük bir not bulunuyordu:

"Hak yerini buldu. Adalet gölgelerde işler. Leyla'nın ruhu huzur buldu."

Cem gözlerini mesaja dikti ve ekibine işaret etti:

-Bu iş sıradan bir cinayet değil. Birisi profesörü cezalandırmak için planlı hareket etmiş.

Olay yeri inceleme ekibi geldiğinde, her detay fotoğraflanıyordu. Bu sırada İlke Kargın kampüsün diğer tarafında, kütüphanede tez araştırmasını yapıyordu. Erinç’in dersleri için topladığı notları inceliyor, konusuna tamamen yoğunlaşıyordu.

Telsizden gelen kısa bir ihbar sesi İlke’nin dikkatini çekti; kısa süreliğine rutin bir olay olduğunu düşündü. Ama içgüdüsel olarak, Erinç’in ofisine doğru yürüdü; kalbinde, öğrencisi olduğu bu adamın zekâsına duyduğu hayranlık ve güvenle karışık bir merak vardı.

Neden oraya doğru gittiğini bilmiyordu fakat ayakları onu, oraya doğru sürüklemişti.

Kapının önüne yaklaştığında hafifçe aralık olduğunu fark etti. Gözleri Erinç’in odasına kaydı ve gördüğü sahne gözlerini faltaşı gibi açmasına yetti:

Profesörün sessiz, ama korkutucu şekilde pozlanmış bedeni ve yanında bırakılan mesaj… İlke bir an için nefesini tuttu. Erinç, sanki kapının diğer tarafında duruyordu; ama odada kimse yoktu. Sadece kısa bir anlığına görünen hayal gibiydi.

-Bu… bu da ne? …

diye fısıldadı kendi kendine.

İlke, içten içe Erinç’in zekâsına ve yeteneğine hayranlık duymadan edemedi. Bir yandan korku, bir yandan hayranlık… karmaşık duygular zihnini sarıyor, kalbi hızla çarpıyordu.

Polisler Erinç’in odasını mühürlerken Başkomiser Cem, İlke’yi fark etti ve yanına çağırdı:

-Sen mi geldin, İlke? Bu olay… düşündüğümüzden daha karmaşık. Buradan gitmelisin.

İlke başını salladı; gözlerinde merak ışığı yanıyordu. Henüz olayın tüm boyutunu anlamamıştı, ama sahnenin sıradan bir trajediden çok daha fazlası olduğunu sezmişti.

Erinç, onun zihninde hâlâ güvenilen ve saygı duyulan bir öğretmendi; ama ilk ipuçları, ilerideki gerilimin ve karmaşık zihin oyunlarının habercisiydi.

İlke ve Başkomiser Cem komşuydu; polisler cesedi incelemeye devam ederken, İlke uzaklaşmak zorunda kaldı. Aklında tek soru vardı: Erinç Dirim, bu olayın neresindeydi ve neden tam olarak bu profesörle bağlantılıydı?

Kapı kapandığında, ofiste sessizlik hâkim oldu. Masadaki kitap hâlâ açıktı; intihar eden kızın sembolü yerli yerinde duruyordu. Erinç Dirim’in zekâsı ve karizması o sessizlikte hâlâ hissediliyordu. Bu, yalnızca bir başlangıçtı.

Olay, Erinç'in ofisinde gerçekleşmişti. Fakat o neredeydi?

.....

Erinç’in Evi – Gölgelerdeki Plan

Erinç, evinin kapısını sessizce kapattığında, gece İstanbul’un sokaklarını sarmış karanlık ve sessizlikle uyum içinde ilerliyordu. Günün karmaşasından uzak, kendi düzenlediği küçük dünyasına dönüyordu. Ev, onun için bir sığınaktı; aynı zamanda bir strateji alanı.

Salonun loş ışığında Anıl Güz, bilgisayar ekranına dalmıştı. Parmakları klavyede adeta dans ediyor, kodlar ve şifreler arasında kayboluyordu. Erinç’in sessiz adımlarını hissetti, kafasını kaldırmadan başını hafifçe salladı:

-Gelmişsin. Her şey yolunda mı?

Erinç, kabanını askıya asarken kısa bir gülümseme ile yanıt verdi:

-Her şey yolunda… Sadece planın bir sonraki adımı için birkaç detayı netleştirmem gerek.

Anıl, gözlerini ekrandan ayırmadan konuştu:

-Profesör… iş tamam mı?

Erinç, kolunu kanepeye yasladı, düşünceli bir sessizlik içinde kısa bir süre baktı. Oldukça sakindi. Sanki olanlar ondan oldukça uzaktaydı. Bu işle hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünüyordu.

-Evet… bu iş sona erdi. Ama asıl mesele, sistemin adaletsizliklerini göz önüne sermek. Onların maskesini düşürmek.

Anıl, hafifçe kaşlarını kaldırdı:

-Planın mükemmel. İnsanlar hâlâ anlamayacak. Senin… yöntemlerin radikal.

-Anlamalarına gerek yok.

dedi Erinç, sesinde tatmin edici bir dinginlik vardı. Sonra devam etti.

- Önemli olan, adaletin gölgelerde işlediğini bilmeleri. Eğer ki adalet yetkili kişiler tarafından yapılmıyorsa birisi bu işe el atmalıydı.

O sırada, Erinç’in küçük kızı, üst kattaki odasında uykudaydı. Yavaş ve huzurlu bir nefes alıyor, bilinçsizce rüyaların sessiz dünyasında dolaşıyordu.

Babasının bir adamı öldürdüğünden hiç haberi yoktu ve çok uzun bir süre de olmayacaktı.

Erinç, merdivenlerden yukarı doğru baktı, kızına kısa bir bakış attı ve içini hafif bir sıcaklık doldurdu. Bu masumiyet, onun karanlık işlerinin tek denge noktasıydı.

Salonun sessizliğini, yalnızca bilgisayarın hafif uğultusu ve İstanbul’un gece sesleri bozuyordu. Erinç, bir an durdu, zihnini tüm detaylarla dolu planına odakladı.

Anıl, yanında sessizce bekliyor, gerektiğinde yön gösterecek bir ortak, gerektiğinde ise bir gözlemciydi. Bütün bilgileri ona sağlayan önemli bir kaynaktı.

-Her adımımızı kayda geçirdin mi?

diye sordu Erinç.

Anıl başını salladı ve onayladı. Gözü hala bilgisayar ekranındaydı.

-Evet. Her hareket, her kayıt… hazır. Şehirdeki tüm boşlukları biliyoruz. Kimse sana yaklaşamayacak. Kimse senden şüphe etmeyecek. Herhangi bir kanıt bırakmadıysan tabi ki.

Erinç, kolunu boynuna dayayarak derin bir nefes aldı. Bu evde, bu sessizlikte, planın tüm parçaları birbirine kenetleniyordu. Sanki bir satranç tahtasının sessiz hamlelerini izler gibi, her taş yerli yerine oturuyordu.

- Hiçbir kanıt bırakmadığıma eminim. Bu oldukça rahatlatıcıydı. O şerefsiz herifin gebermesi harika bir iş oldu. Yarın her şey değişecek. Sistem, maskesini düşürecek… ve kimse göremeyecek.

Anıl başını hafifçe salladı:

-Şehirdeki boşluklar dışında, polislerin gözleri de bizim üzerimizde. Her hamleyi hesaplamalıyız.

Erinç, kararlı bir şekilde oturduğu koltuktan doğrulup gözlerini Anıl’a dikti:

-Endişelenme. Her adımı planladım. Bazen bir öfke, bazen bir haksızlık, bazen de sadece bir işaret yeter… Onlar göremez, ama biz görebiliriz.

Anıl, ekrana gözlerini dikmişken sessizce başını salladı. Bu evde, Erinç’in gölgesindeki adaletin izlerini, sadece o ve Anıl görebiliyordu.

Erinç, küçük kızın odasına doğru bir an baktı, ardından salonun ortasına dönerek sessizce konuştu:

-Anıl… her şey yolunda. Ama unutma, bu sadece başlangıç. İnsanlar hâlâ kör… ve bazıları görmek zorunda. Kimi bizden nefret edecek kimi ise bize hak verecek.

Anıl, sesi soğuk ve kendinden emin bir şekilde cevapladı.

-Görecekler, haklısın. Bize kimsenin yaklaşmasına izin vermeyeceğim. Hiçbir ipucu bulamayacaklar.

O sırada Erinç, pencere kenarına geçip geceyi izledi. Şehrin karanlık sokakları, ışık huzmeleri ve gölgeler, onun zihninde bir harita gibi beliriyor, planının her parçası yerini buluyordu.

Sessizliğin içinde, karanlığın gölgesinde, gölgelerdeki adaletin ilk hamleleri yavaş yavaş şekilleniyordu.

Erinç bir kez daha küçük kızına baktı; onun masumiyeti, karanlığın içinde parlayan tek ışık, planının merkezindeki denge noktasıydı. Ve Anıl… Anıl her zaman yanında olacaktı. İki zihin, bir amaç: Gölgelerde adalet.




user

Erinç’in evdeki planları, Anıl ile olan iş birliği ve yöntemlerinin “radikal” oluşu, ilerisi için büyük ters köşeler gelebileceğini düşündürtüyor. Planın her adımı hesaplanmış, bu da karakterin hem zihin gücünü hem karanlığını sunuyor.

🔒 Erişim Gerekli

Bu içerik yalnızca 18 yaş ve üzeri kullanıcılar tarafından görüntülenebilir.
Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Novebo discord sunucusu