Önceki bölüm

İlke, Cem’in planının risklerini bilmesine rağmen, sessizce onayladı. Bu bir zeka savaşıydı; kazananın kim olacağını, kimsenin tam olarak tahmin edemeyeceği bir oyun.
.
.
.
.
.

– Görünmez Savaş

​İlke, Cem'in ofisinden çıktıktan sonra, zihni bir fırtına gibiydi. Bir yandan, Cem'in Erinç'i kendi tuzağına çekme planının ne kadar riskli olduğunu biliyordu; diğer yandan ise, bu planın Erinç'i durdurmak için tek yol olduğuna inanıyordu.

İlke, kendini bir dedektiften çok, iki büyük zihnin arasında kalmış bir rehine gibi hissediyordu. Her adımı, hem Cem'e sadık kalma hem de Erinç'in felsefesini anlama mücadelesiydi.

Çünkü İlke, Erinç'e hala büyük saygı duyuyordu. Onu bir katilden çok haksızlığa göğüs geren birisi olarak görüyordu.

​Kütüphaneye döndüğünde, bilgisayarının başına oturdu. Ahmet Güven’in geçmişiyle ilgili Anıl’ın sızdırdığı tüm verileri yeniden gözden geçirmeye başladı.

Dosyalar, e-postalar, ses kayıtları... Her şey, Güven’in uyuşturucu şebekesini nasıl koruduğunu ve suçluları nasıl kolladığını ortaya koyuyordu.

Ancak İlke, bu sefer sadece kanıtları değil, Anıl'ın çalışma yöntemini de analiz ediyordu. Anıl'ın, her dijital hamlesinde bıraktığı o ufak "imzayı" arıyordu.

​Aynı anda, Cem bir basın açıklaması için hazırlanıyordu. Bir yandan Erinç’in halk kahramanı imajını sarsmayı, diğer yandan onu açıkça meydan okumaya davet etmeyi planlıyordu.

Konuşmasının ana noktalarını belirledi: Erinç'in yöntemlerinin tehlikeli olduğunu, kanunların üzerinde bir adalet arayışının toplumsal kaosa yol açacağını ve polisin, bu tehlikeli oyunu durduracağını söyleyecekti.

Herkes kendi adaletini sağlamaya çalışsaydı düzen nerede olurdu?

​Erinç, evinde televizyondan Cem'in konuşmasını canlı izlerken, yanında Anıl huzursuzca kıpırdanıyordu. Cem'in her kelimesi, Erinç'in planını hedef alıyordu.

Cem ciddiyetle konuştu.

-Bu adam sadece bir suçlu. O, adalet arayan bir halk kahramanı değil. O, kendi vicdanını tatmin etmek için masum insanların hayatlarını tehlikeye atan bir idealist.

​Anıl, korkuyla Erinç'e döndü.

-Profesör, Cem haklı. Artık çok fazla kişinin dikkatini çekiyoruz. Böyle giderse normal hayatımıza dönemeyiz.

​Erinç gülümsedi.

-Hayır, Anıl. Cem haklı değil. O, fırtınayı durdurmaya çalışmıyor. O, fırtınanın içine giriyor. Ve şimdi sıra, ona bir ders vermekte.

​Erinç, bilgisayarının başına geçti. Birkaç saat içinde, Cem’in tüm konuşmasını analiz etti ve Cem'in kendi sözlerini ona karşı kullanmaya karar verdi. "İdealist," "halk kahramanı," "tehlikeli"... Bu kelimeler, Erinç'in aklında birer anahtar kelimeye dönüşüyordu.

​ – Cem'in Tuzağı ve Erinç'in Karşı Hamlesi

​Başkomiser Cem'in basın açıklaması, tüm ülkede yankı bulmuştu. Sosyal medya ikiye bölünmüştü: Bir yanda Cem'e destek verenler, diğer yanda Erinç'i savunanlar.

İlke, bu tartışmaların ortasında, Anıl'ın dijital izlerinde bir tuhaflık fark etti. Anıl, sanki bilerek bazı kapıları açık bırakmıştı.

İlke, bu açık kapıları takip ettiğinde, Anıl'ın bilgisayarında bir not buldu:
"Fırtına, sadece başladığı yerde değil, bittiği yerde de ortaya çıkar."

​İlke, bu notun ne anlama geldiğini düşünürken, aklına Erinç'in felsefe dersleri geldi.

Erinç, her zaman "bir eylemin sonucu, o eylemin kendisinden daha önemlidir" derdi.

İlke, bir anda Cem'in tuzağının farkına vardı. Cem, Erinç'i yakalamak için medyayı kullanmıştı. Ama Erinç, bu tuzağı ona karşı kullanacaktı.

Fırtına, yani Ahmet Güven olayı, sadece başladığı yerde, yani Güven'in halkın önünde yüzleşmesiyle bitmeyecekti. Bu fırtına, Cem'in kariyerini de sarsacaktı.

​İlke, hemen Cem'i aramaya karar verdi.

-Amirim, dikkatli olun. Erinç'in planı daha derin. O, sizin de bu işin içine girmenizi istiyor. O, sizi de bir dersin parçası haline getirecek.

​Cem, İlke'nin sözleriyle durakladı. İlk başta ona inanmadı. Ama İlke'nin sesi çok kararlıydı. Cem, düşünmeye başladı. Erinç'in her hamlesi, bir sonraki adımı tetikliyordu. Eğer Cem, Erinç'in bu tuzağına düşerse, Erinç'in planı tamamlanacaktı.

​ – Ahmet Güven'in Çöküşü ve Erinç'in Zaferi

​Herkesin gözü kulağı televizyonda, Ahmet Güven'in canlı yayında bir röportaj verdiği programa çevrilmişti.

Güven, tüm suçlamaları reddediyor, Erinç'in bir suçlu olduğunu iddia ediyordu. Ancak, tam o sırada, Erinç'in halka açık bir platformdan canlı yayına bağlandığı ortaya çıktı. Erinç'in yüzü karanlıkta kalmış, sadece sesi duyuluyordu.

​Erinç, Güven'in suçlarını kanıtlayan tüm belgeleri, halkın gözü önünde, tek tek yayımlamaya başladı. Ses kayıtları, e-postalar, şahit ifadeleri...

Erinç, bir savcı gibi davranıyor, her adımında Güven'i sıkıştırıyordu. Güven'in yüzü bembeyaz oldu, sözleri boğazına takıldı.

​Canlı yayın, tüm ülkeyi ayağa kaldırdı. Sadece sosyal medyada değil, sokaklarda da protestolar başladı. Ahmet Güven'in istifası için çağrılar yapılıyordu.

Bu, fiziksel bir cinayet olmasa da, bir insanın itibarının, kariyerinin ve hayatının cinayetiydi. Erinç, amacına ulaşmıştı. Adalet, halkın vicdanıyla işlenmişti.

​Cem, ofisinde televizyonu izlerken, eli kolu bağlı kalmıştı. Erinç, hukukla oynuyor, kanunları hiçe sayıyordu. Cem, bu işe bir son vermek zorundaydı. Ama nasıl?

​İlke, Cem'in yanına geldi ve elindeki dosyayı masaya koydu.

-Amirim, Anıl'ın bilgisayarından çıkan bu notlar... Erinç'in bir sonraki hamlesini gösteriyor.

​Cem, notları okumaya başladı. Notlar, Erinç'in bir sonraki hedefinin, daha önce Leyla davasında üstü örtülen bir yargıcın olduğunu gösteriyordu. Ve bu yargıç, Cem'in de çok iyi tanıdığı birisiydi: İlke'nin babası.

​Cem ve İlke, şok içinde birbirlerine baktılar. Erinç'in planı, sadece adaletten kaçanları cezalandırmakla kalmıyor, aynı zamanda bu yolda ona karşı duranları da hedef alıyordu.

Bu bir cinayet oyunu değil, bir psikolojik savaştı. Ve bu savaşta, Erinç, Cem'in en yakınından vuracaktı.

– Fırtınanın Gölgesinde

Erinç, ekranın karşısında oturmuş, halkın tepkilerini canlı olarak izliyordu. Sosyal medya, televizyon ve radyo kanalları, Ahmet Güven’in çöküşüne odaklanmıştı.

İnsanların öfkesi, şaşkınlığı ve hayal kırıklığı dalga dalga yayılıyordu. Her paylaşım, her yorum, Erinç’in planının birer parçasıydı. Adalet artık görünür, kaçınılmaz ve sarsıcıydı.

Anıl, yanındaki koltukta sessizce oturuyordu. Yüzünde endişe ve hayranlığın aynı anda belirdiği bir ifade vardı.

-Profesör…

Anıl'ın, sesi titrek çıkmıştı.

-Bu kadar insanın önünde… çok güçlü bir etki yaratıyor. Ama ya kontrolü kaybedersek?

Erinç hafifçe başını salladı:

-Kontrolü kaybetmek… Anıl, gerçek güç tam da burada. Plan, halkın vicdanıyla birleştiğinde kontrol, artık bizim değil. Onların gözleri önünde hesap vermek, en etkili ders.

Bilgisayar ekranında Ahmet Güven’in yüzü bembeyazdı. Her kelimesi boğazına takılıyor, her savunması halkın tepkisiyle çarpışıyordu.

Erinç, sesini duyurmaya karar verdi. Yüzü karanlıkta, sadece sesi canlı yayına bağlandı:

-Ahmet Güven, suçlarınızı gizleyemezsiniz. Halk, gözlerinizin önünde tüm gerçeği görecek.

Güven panikledi, mikrofonu kavradı ama sözcükler düzensiz ve çaresiz çıktı. Erinç, sessiz bir tatminle izledi. Her adımı, Güven’in halkın vicdanında kendini savunamaz hale gelmesini sağlıyordu.

---

Cem ve İlke: Sessiz Çatışma

Cem, ofisinde televizyonu izlerken eli kolu bağlı kalmıştı. Erinç’in halkın gözünde yarattığı imaj, sadece bir idealist değil, aynı zamanda toplumsal bir güç haline gelmişti. Cem’in içinde öfke, hayal kırıklığı ve endişe iç içe geçmişti.

İlke, Cem’in yanında duruyor, sessizce dosyaları karıştırıyordu.

İlke, kararlı bir sesle konuştu.

-Amirim, Erinç’in hamleleri sadece Ahmet Güven’e değil, sizin de planınıza meydan okuyor. Fırtına sizin farkında olmadığınız yerlere de ulaşacak.

Cem başını hafifçe salladı. İlke’nin sözleri doğruydu; Erinç, onları oyunun içine çekiyordu. Cem’in avcı rolü, artık kendi riskini taşıyordu. Her hamle, Erinç’in tuzağına bir adım daha yaklaşmak demekti.

-Olan biteni durdurmalıyız.

Cem, dişlerini sıkarak zorlukla konuştu. Bir sigara yakmak istiyordu ama yıllar önce zorlukla bırakmıştı.

-Her hareketi, onun planını daha da güçlendirecek.

İlke, dosyalardan birini masaya koydu.

-Amirim, Anıl’ın bilgisayarında bulduğum notlar… Erinç’in bir sonraki hamlesini gösteriyor.

Cem, gözlerini kısarak notları inceledi. İlke’nin babasının adı geçiyordu; bu, Erinç’in bir sonraki hedefinin sadece adaletten kaçanlar olmadığını, aynı zamanda Cem’in en yakınını da kapsadığını gösteriyordu.

Cem, sesi sert ama titrek çıkan bir tonda konuştu.

-Bu… Erinç, sadece suçluları değil, bizi de teste tabi tutuyor. Seni bile affetmiyor.

İlke, başını salladı. İçten içe biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Onu da ateşe atmasını hiç beklemiyordu.

-Evet… ve bu sefer sınır çok daha yakın.

Fırtınanın Gölgesinde Halk

Ahmet Güven’in çöküşü, sadece televizyon ekranlarında değil, sokaklarda da yankılanıyordu. İnsanlar protestolar düzenliyor, sosyal medyada gerçekleri paylaşıyor, adalet talebini haykırıyordu.

Erinç, Anıl ile birlikte bu kaotik ortamı izlerken, sessiz bir zaferin hazzını yaşıyordu.

-Bak, Anıl…

Erinç, gözleri parlarken söylendi.

-Fırtına artık sadece bir şehir olayına dönüşmedi. Bu, halkın vicdanında işlenen bir ders. Onlar kendi adaletlerini görüyor, kendi hesaplarını soruyor. Ve işte, bu, benim en büyük gücüm.

Anıl, Erinç’in bakışındaki kararlılığı gördü. Her ne kadar korksa da, aynı zamanda bu zekâ ve stratejinin yarattığı hayranlığı gizleyemiyordu.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

🔒 Erişim Gerekli

Bu içerik yalnızca 18 yaş ve üzeri kullanıcılar tarafından görüntülenebilir.
Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Novebo discord sunucusu