Aslında Xanthus’un mektup bıraktığını biliyordum. Oğlan sessiz sedasız ayrılamazdı.

Ancak bunu bilmeme ramen girip odaya bakmadım. Xanthus öldükten sonra o odaya hiç girmedim.

Ne mektuba bakmaya cesaret ettim, ne de odaya girmeye.

Buna gücüm yetmedi.

Ama şu an hazır olduğumu hissediyorum. Altı sene geçti üstünden, atlatmadım ancak yine de okuyabileceğimi düşünüyorum. Çünkü aklımda ki sorular beni deli ediyor.

Mektubu aldım, evden çıktım. İleride bir araba duruyordu, eski bir arabaydı. Ufak bir göz gezdirip mezarlığa yürüdüm.

Yürürken elimdeki mektuba bakıp durdum. Xanthus’un bana son sözleri. Onu hiç suçlamadım, kızmadım da.

Sadece kendime kızıyorum. Onu yaşatmayı denedim evet ama bunu yaparken o acı çekiyordu. Bencilce düşündüm, Xanthus’u değiştiremezdim. Yaptığımı sandım ama… yapamadım işte. Değişmek istemeyen birisini değiştiremezsiniz yahut kurtarılmak isteyen birisini kurtaramazsınız.

Bunu Xanthus’a söylediğim ilk günü hatırlıyorum.

Mezarlığa geldim. Oğlumun mezarının yanına oturdum, mezarı devamlı temiz tuttum. Üstüne hiç toz değdirmedim.

Başımı taşa yaslarken Xanthus’un morgdaki hali aklıma geldi. Elini tutmuştum, buz gibiydi vücudu. Gözündeki bandı çıkarmışlardı, vücudundaki tüm yaralar görünüyordu. Bileklerindekileri bilirdim ama vücudundakileri asla öğrenemedim.

Xanthus oğlum oldu fakat yine de onun hakkında bilmediğim pek çok şey vardı.

Kağıdı açtım. Bir anda tekrardan kalbim göğüsüme çarpıyor, boğazıma yumrular diziliyor ve ellerim titremeye başlıyor. Hazır olmadığımı mektupla yüzleşince anladım.

Ama yapmak zorundayım, onun için.

“Sevgili Sheldon, biricik babacığım.” Ağlamaya başlıyorum.

“Nereden söze girmem gerektiğini bilmiyorum, kafamda binbir tane şey var. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum. Ama son çaremin kendimi öldürmem olduğunu biliyorum.”

“Özür dilerim, ben gerçekten özür dilerim baba. Sana hiçbir zaman borcumu ödeyemeden gideceğim bu Dünyadan, son bir defa sarılmadan göçeceğim. Üzgün müyüm mutlu muyum anlayamıyorum. Gerçekten yaşamak istemiştim. Sarah küçük kardeşimdi, sen benim babamdın, Seth dostumdu; kardeşimdi. Başka bir şeye ihtiyacım yoktu, sadece biraz huzur lazımdı. Ama pekte elde edemedim. Geçmişimde yokken geleceğimde nasıl huzur olsun ki? Babamın bana yaptıklarını unutamıyorum, annemin ölümünü kabullenemiyorum. Çok sevdiğim kızın tabuttaki halini görmeden edemiyorum. Öldürdüğüm hemşirenin yükünü omuzlarımdan atamıyorum. Hele ki çıyanlar, onlardan asla kurtulamıyorum. Bu hayatın neresinde huzur olmasını beklerim ki bunlar varken? Büyüyüp bir öğretmen olmak istedim, senin gibi. Aslında öğretmen mi olmak isterdim yoksa senin gibi mi olmak isterdim bilmiyorum. Sen harikasın, yalnız çocukların ailesi oldun.”

“Baba, oğlunun kaybı için üzgünüm. Kendi kaybım içinde. Öz oğlunun üstüne bir de benim ölümümü kaldırmanın kolay olmayacağını biliyorum, kendime çok kızıyorum ama başka çarem kalmıyor. Ölüm ile kavuşmak için sabırsızlanıyorum.”

“Hep sorardın bana, hatırlıyor musun? Baban sana daha neler yaptı diye. Hangi birini anlatayım? Aslında annem yaşarken çokta kötü değildi. En azından şu an ki hayatıma göre. Babam annemi dövse bile biz yine de annemle gülüp eğlendirdik. Bir gün annem şiddet görürken onun önüne geçip babama durmasını haykırdığımı hatırlıyorum. Yumruğumu yediğim ilk gündü. Şok ediciydi, korkmuştum ama en azından babam artık annemi dövmüyordu. Kanlar içinde ağlayan annemin kucağında yanağımdaki kızarıkla ağlıyordum. Sonra annem bir hastalığa yakalandı. Yine de beni gülüp eğlendirdi. Bana şekerler, oyuncaklar alıyordu. Babam hepsini çöpe attı. Annem öldü, babam kısa bir süreliğine depresyona girdi ve atlattı. Birkaç hafta sonra beni dövmeye başladı. İlk defa çıyanlarla depoya attığı gün. Ağzımdan kan geliyordu, her yerim morarmıştı kemerden.”

“Sonra daha fazla dövmeye başladı. Kedi sevdiğim için, gülümsediğim ve yürüdüğüm için. Öksürdüğüm için, hiç oyuncağım olmadığından dışarıdaki taşlarla oynadığım için. Sürekli dayak yedim. Her zaman öldüresiye dövdü ancak hiçbir zaman öldürmedi. Öldürmesini çok istedim, sekiz yaşımda bile. Annemi özlüyorum diye ağladığımda beni telle dövdü. Sırtımdaki ve omzularımdaki yaraların sebebi. Hıçkır hıçkır ağlarken hepsini tek tek saydım. Tam yüz defa vurdu. Eğer hareket etmeye devam etseydim bir yüz kez daha vuracağını söylerdi. Sonra bir daha hiçbir zaman ağlamadım, annemi özlüyorum diye bile.”

“Sanırım on üç yaşındayken bir kadınla evlendi. Evlendikten hemen sonra hamile kaldı. Erkek çocuk olacağını öğrendiğimde heyecanlandım, sonunda vakit geçireceğim bir kardeşim olacaktı! Kardeşim olmasını hep çok isterdim. Birlikte oyun oynayacaktık. Ama sonra babam ona hiç yaklaşmamı söyledi, bir kere yaklaştığımda beni tekrar dövdü. Bende bir daha Mike’a yanaşmadım. İçten içe onu seviyordum, onunla vakit geçirmek istiyordum ama hiçbir zaman yapamadım. Kadını zaman geçtikçe kıskandım, öfke ve nefret doldum. O bile bana çok kötü davrandı. Bir dolu tencere yemek varken, “Sana kalmadı.” derdi. Kıyafetlerimi yıkamazdı, bana gülümsemezdi. Saçımı okşamazdı.”

“Öfke dolmamın en büyük sebeplerinden birisi ise babamın onlara melek gibi davranmasıydı. Mike’ı yaramazlık yaptı diye dövmedi hiç. Ben yapsam beni öldüresiye döverdi. Ama ben hiçbir zaman yaramazlık yapmadım. Dışarıda taşlarla oynuyorum diye bahçedeki tüm taşları temizlemişti, Mike’a bir çuval oyuncak aldı. Annem hastalıktan ölürken yeni karısı grip oldu diye hastaneden hastaneye koştu.”

“Onlara minnettarlık duyduğum tek bir şey var, babam artık eskisi kadar beni dövmüyordu. İlgisiz kaldım, okulda sessiz olduğum için zorbalık gördüm. Kızlar saçlarım uzun olduğu için gülüyor, erkekler “Nonoş” , “İbne” , “Karı gibisin.” diyip dalga geçiyorlardı. Dayak yediğimi kimseye söylemediğim için herkes beni dövüyordu. Daha neler neler… Beni dövenin babam sandıkları için okuldaki hocalar umursamazdı çünkü babamın nasıl bir adam olduğunu biliyordular. Ve hiçbiri hiçbir zaman bir şey yapmadı.”

“Bu iğrenç insanların içinde Vanessa ile tanıştım. İlk defa birisi bana konuştum, güldüm, öksürdüm diye kızmıyordu. Ya da görünüşümle dalga geçmiyordu. Onun yanında mutlu hissettim, gerçek bir arkadaştı. Sonra zamanla ona aşık oldum. Daha sonrasında onu kaybettim. Tecavüzcü sapık babası yüzünden intihar etti, annesi hiçbir zaman kızına inanmadı.”

“Tecrübelerim ile insanların ne kadar iğrenç, pislik varlıklar olduğunu gördüm. Hepsinden nefret ettim, ölmelerini istedim. Hepsi günahkar ve bencil insanlar, nankörler.”

“Ta ki seninle tanışana kadar. Sen iyiydin, bana her zaman yardım ettin. Hiçbir zaman senin kötü bir insan olup olmadığını sorgulayamadım, çünkü bana bunu hiçbir zaman düşündürtmedin. Sürekli, “Bana hiç sarılmıyorsun.” , “Beni hiç sevmiyorsun.” diye söylenir dururdun. Sana olan sevgimi gösterip seni de kaybetmekten korktum baba. Annemi sevdim öldü, Vanessayı sevdim öldü; senide sevdiğimi belli edersem sende ölür müsün? Sürekli bundan korktum. Özür dilerim, seni çok seviyorum baba. Sarah’a bile sevgimi belli ederken çok korkuyordum.”

“Sefil hayatıma devam ettim. Etrafta sürekli bir şeyler görürdüm, sesler duyardım. İlk başlarda annemin beni çağırdığını duyuyordum ama gerçek olmadığını kendime yediriyordum. Sonra daha da şiddetlendi, bir baktım ki etrafta çıyanlar geziyor. Ağzıma doluşuyorlar. İnsanlar bana bakarak sürekli kendimi öldürmemi söylüyor. Hatta bir gün babama, “Orda birisi var.” dediğimde hiçbir şeyin olmadığını söylemişti. “Yalan söylüyorsun! O tam orada duruyor işte! Görmüyor musun?!” diye bağırmıştım, şaşırdı. Beni saatlerce dövdü, kaldırıp hastaneye götürmedi ne problemim var diye.”

“Sen çıkagelip beni kurtarmaya çalışıyorsun ancak beni kurtarmanın hiçbir yolu yok ki.”

“Ben kimi suçlamalıyım? Babamı mı, yoksa Dünyaya geldiğim için kendimi mi?.. Ya da benim gerçekten birilerini suçlamaya hakkım var mı baba? Benim yaşamaya bile hakım var mı? Herkes benden nefret ederken, hemşirenin ailesi ölmemi dilerken, onun hayatını ben yaşarken ben nasıl hayatta kalayım?”

“Ölmeden önceki son dileğim babamın benim yaşadığım şeylerin kaskatını yaşaması. Merhamet etmek istiyorum ama bunu annem için yapamıyorum. Babamın ölmesini diliyorum, ben acı çekerken, annem onun yüzünden hayatının son anlarını yaşayamadığı için gebermesini diliyorum. Onu asla affetmeyeceğim. Bunu yapmayacağım.”

“Peki Sheldon, sence başka evrende mutlu muyumdur? Çıyanlar yerine etrafta kelebekler uçuşuyor mudur? Ya da gerçekten bir ailem var mıdır? Kedi sevdim diye dövmeyen bir babam var mıdır? Umarım bir başka evrende hep birlikte mutluyuzdur.”

“Hoşçakal, baba. İyi ki varsın. Lütfen pes etme, olur mu? En azından Sarah için. Ona çok iyi bak, ileride beni unutacağına eminim. Onu çok seviyorum. Senin gibi bir babaya sahip olduğu için çok şanslı. Onu, ayağına taş değdirtmeden yaşatacağını biliyorum. Harika bir veteriner olsun, hiçbir zaman ağlamasın. Sadece mutluluktan ağlasın, lütfen ondan asla vazgeçme.”




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu