Birkaç gün sonra evde öylece oturuyordum. Daha çok içiyor, daha çok sarhoş oluyordum. Xanthus’un katili kadar kardeşiminde katiliyim.
Yeni bir viski almak için kapıyı açtığımda karşımda iki polis vardı. Bellerinde silah ve kelepçe vardı.
Ne için geldiklerini tahmin etmekte zorluk çekmedim. Şaşırılacak bir durumda yoktu. “Bende sizi bekliyordum.”
“Sheldon Bell, James Wilson’u ve Shannon Bell’i kasten öldürme suçundan dolayı tutuklusunuz. Sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahipsiniz.” Bileklerimi kaldırdığımda kadın polis elime kelepçeyi geçirdi ve taktı.
İleriden gelen Seth’e baktım, benim tutuklandığımı görünce kaşlarını çatıp yanımıza koştu. Demek ki hâlâ kasabayı terk edememişti, burayı arkada bırakmak oldukça zor.
“Bir dakika, bir dakika, nereye götürüyorsunuz onu, hey!” Kapıyı kapattılar ve beni polis aracına götürmeye başladılar. Polisler oğlana cevap vermedi.
“Size diyorum!”
“Seth, Sarah’a onu çok sevdiğimi ve oyun salonuna götüremediğim için özür dilediğimi söyle.” Polisleri tutmaya çalıştı. “Ya, o bir şey yapmadı ki! Hak ettiklerini buldular sadece! Bırakın onu!”
Beni arabaya oturttular. “Beyefendi, zorluk çıkarmayın.”
“Seth, bırak artık. Kendine iyi bak.”
“Hayır ya, olamaz.” Kapıyı kapattılar. Bindiklerinde karakola kadar sürdüler.
***
Soruşturma odasına aldılar, hiçbir şeyi reddetmeyecektim. Hatta içim o kadar soğuk ve rahattı ki hiçbir şeyden korkmuyordum.
“James Wilson’un arkadaşı ona saldırdığını görmüş, mobese kayıtlarından kontrol ettiğimize göre Shannon Bell’in evine gitmişsin.”
“Doğru.”
“Eve girdikten birkaç dakika sonra oğlu ve karısı evden ayrılmışlar. Yarım saat sonra da üstün başın kan içinde evden çıktığın görülmüş, senden sonrada hiç kimse içeri girmemiş. Karısı ve oğlu hariç, ölüm saati senin eve giriş çıkışınla uyuyor.”
“İnkar etmiyorum, yaptım.” Sorguyu yapan polis, amir olmalıydı. Orta yaşlardaydı ve gergin görünümlüydü.
“Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun. Gencecik çocuğum kafatasını kırmışsın, üstüne üstlük kendi öz kardeşini öldürmüşsün!”
“James’in sabıkasına göz atmadınız herhalde. Kardeşiminde ne kadar iğrenç ve mide bulandırıcı olduğu hakkında bir bilginiz yok. İkiside hak ediyordu, ikisinide öldürdüm. Tanrıdan önce cezalarını ben verdim. Umarım ikiside ölürken çok acı çekmişlerdir, yaptıklarının her bir zerresi için pişman olmuşlardır. Yaşamak istiyorum diye yalvarmışlardır. Nafile, ne kadar yalvarsalar bile onları öldürdüğümden emin olurdum.” Masaya elini vurduğunda gözlerimi kıstım.
Bazı katillerde haklıdır. Ölmesi gereken öldürülmelidir. Yaptıklarının cezasını ödemeliler.
“Katil olduğunun farkında mısın? Adam’ı boğarak öldürmemişsin gibi bir de ölüyken boğazına defalarca bıçak sokmuşsun. Çocuğun kafatasını parçalara ayırana kadar vurmuşsun! Nasıl bir vicdansızsın sen!” Güldüm.
Kötüyü öldür kahraman ol, iyiyi öldür katil ol. Ama Shannon ve James iyi bir insan değildi, eğer her şeyi bilseler kahraman mı olurum? İstemem, Xanthus’u kurtaramamışım, kahraman olmanın ne anlamı var?
“Dünya da benden çok var, bir gün adaleti kesinlikle sağlayacaklar. Bir başka kişi Xanthus’a bulaşsaydı onuda öldürdüm. Eğer sayılamayacak kadar fazla olsalardı hepsini öldürürdüm. Hepsi kötüydü, ikisinide öldürdüm. Katilim ama Shannon’dan daha iyi bir insanım, asla onun gibi olmam. Nasıl bir insan oldukları benim seçeneğim değildi, ölümleride benim suçum değildi.”
Adam ellerini belinden çekti ve film kaplı cama döndü. “Alın bunu.” Eğer hikayeyi bilseydi kesinlikle bana hak verecekti, ben kötü bir şey yapmadım.
Polisler içeri girip beni çıkardılar. Bir süre sonra suçlu nakil aracına bindirildim. Mahkemeye gerek yoktu, suçumu direkt kabul ettim. İsteyerek ve hevesle yaptığım şeyden asla kaçmayacağım, gurulu ve rahatım. Oğlumun intikamını aldım.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı