Nami, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerini açtığında, pencereden içeri süzülen gün ışığı odanın soğuk havasını yumuşatıyordu. Miyuki’nin söyledikleri hâlâ kulaklarında yankılanıyordu; güçlü bir kadın olma fikri, içini hem korkuyla hem de heyecanla dolduruyordu. Artık her şey farklıydı. Bu yeni başlangıç, kendi ayakları üzerinde durması gereken bir yolculuğun ilk günüydü.

Seiji’nin kahkahalarla dolu koridorda yankılanan sesi, Nami’yi düşüncelerinden kopardı. Onun rahat tavırları ve neşesi, Nami’nin yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Bu yeni hayatın ilk adımları, belki de sanıldığı kadar zor olmayacaktı. Ancak Nami’nin içine doğan bir his, bunun sadece başlangıç olduğunu, asıl sınavların hâlâ uzakta olduğunu söylüyordu.

"Bugün yeni bir sayfa açıyorum," diye fısıldadı kendi kendine ve ayağa kalktı. Bugün, yalnızca geçmişi geride bırakmakla kalmayacak, aynı zamanda geleceğini inşa etmek için ilk tuğlaları koyacaktı.

Dün Miyuki ile yaptıkları konuşmanın ardından, Nami ve Seiji o gece Miyuki’nin görkemli binasında kaldılar. Bu bina yalnızca Miyuki’nin iş yerini değil, aynı zamanda onun lüks ve zarafet dolu evini de barındırıyordu. Miyuki, onları burada misafir etmeyi teklif etmişti ve ikisi de bu teklifi memnuniyetle kabul etmişti.

Sabahın ilk ışıkları pencereden içeri süzülürken, Nami aynanın karşısında kendi yansımasını izliyordu. Parlayan gözlerinde hem bir heyecan hem de derin bir endişe vardı. Aklı hâlâ Miyuki’nin söylediklerinde ve o gün başlayacak olan idol eğitiminin ağırlığında takılı kalmıştı. Yüreği hızla çarparken, hayalini kurduğu bu yolda attığı ilk adımın ne kadar zor olabileceğini düşünüyordu.

Tam bu sırada, Seiji odanın kapısını aralayarak içeri girdi. Her zamanki rahat ve kendinden emin tavrıyla Nami’ye yaklaştı. Onu baştan aşağı süzdü; ince, zarif duruşu ve masum bakışları Seiji’nin yüzünde bir gülümseme oluşturdu.

“Böyle dünyalar güzeli bir sevgilim olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum,” dedi, alaycı bir tebessümle.

Nami, Seiji’nin sözleri karşısında şaşırdı, ama çok geçmeden yüzüne utangaç bir gülümseme yayıldı. Yanakları kızarırken, birkaç adım atarak Seiji’ye yaklaştı. Bakışları samimi ve bir o kadar da kararsızdı.

“Hâlâ inanamıyorum… Gerçekten,” diye fısıldadı. Sesi hafifçe titriyordu; çünkü şu an yaşadığı şey ona bir rüya kadar gerçek dışı geliyordu.

Seiji, bu sözler karşısında Nami’nin omzuna nazikçe dokundu. Gözleri, onun kararlılığını güçlendirmek istercesine ciddiyetle parladı.

“Her şeyin gerçek olduğuna emin olman için daha çok sebep göstereceğim, Nami. Şimdi, bugün senin büyük günün. Kendine güven ve başla,” dedi.

Nami, bu sözlerin ardından bir anlığına gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Kalbindeki kararsızlık yerini bir kararlılığa bırakıyordu. Aynanın önünden çekilerek doğruldu, üstündeki o heyecan dolu yükten sıyrılmaya çalıştı. Seiji’ye minnettarlık dolu bir bakış attıktan sonra birlikte odadan çıktılar.

Koridorda ilerlerken Miyuki’nin odasına doğru yöneldiler. Nami’nin içinde, o gün başlayacak olan eğitime dair büyük bir heyecan vardı. Ama bu heyecanla birlikte, sorumluluklarının ağırlığı ve hayallerine ulaşma isteği de tüm benliğiyle onu sarmıştı. Şimdi, her adımı onu hayalindeki sahnelere biraz daha yaklaştıracaktı.

Kapıyı yavaşça tıklattı. İçeriden Miyuki’nin o huzur veren, yumuşak sesi duyuldu:
“Girebilirsiniz.”

Nami ve Seiji kapıyı açarak içeri girdiler. Miyuki, her zamanki sıcak tebessümüyle onlara baktı.

“Günaydın, bebeklerim. Nasılsınız bakalım?” diye sordu.

Nami, utancından bir kelime bile edemedi. Bu durum Seiji için alışılmış bir sahneydi. Nami’nin utangaçlığı ve kızaran yanakları ikisini de gülümsetiyordu. Oturmaları için koltuğu işaret etti.

“İlk eğitimin için hazır mısın bakalım?” diye sordu Miyuki, gözlerini Nami’ye dikerek.

Nami’nin heyecanı, bu soruyla daha da artmıştı. Nefesini kontrol etmeye çalışarak konuştu:
“Hazırım… ama çok heyecanlıyım. Elimden geleni yapacağım.”

Nami’nin bacakları, istemsizce titriyordu. Bu durumu fark eden Miyuki, nazik bir ses tonuyla gülümseyerek konuştu:
“Heyecanlanmanı anlıyorum, ama bu geçici. Merak etme, zamanla alışacaksın.”

Nami, başını tamam anlamında salladı ve derin bir nefes aldı. Miyuki, bir süre gözlerini ikili üzerinde gezdirdikten sonra konuşmasına devam etti:

“Artık burada yaşayacaksın, Nami. Eğitimini de burada alacaksın. Senin için her şeyi hazırladım.”

Bu sözler üzerine Seiji’nin gözleri şaşkınlıkla açıldı.
“Ya ben?!” diye sordu, sesi biraz yükselerek.

Seiji’nin okulu bu binaya oldukça uzaktı. Eğer Nami burada kalacaksa, onun da okulu değiştirmesi gerekecekti. Ancak bu, Nami’den ayrı kalacağı anlamına geliyordu, ki bu düşünce onu hiç mutlu etmemişti.

“Nami’den ayrı kalmak istemiyorum, anne! Ben de burada kalayım, lütfen,” diye yalvardı.

Miyuki’nin yüzü ciddileşmişti. Kaşlarını hafifçe çattı ve sert ama nazik bir ses tonuyla cevap verdi:
“Hayır. Bu mümkün değil. Eğer sen burada kalırsan, Nami odaklanamaz. Ayrıca, senin babanın yanına dönmen gerekiyor.”

Seiji’nin yüzü düşmüştü. Annesinin kararlı tavrı karşısında çaresizce sustu. Onu bu halde gören Nami, kendi heyecanını bir kenara bırakarak Seiji’nin elinin üzerine nazikçe dokundu. Gözleri sakin ve cesaret verici bir şekilde ona bakıyordu.

“Tatillerde gelirsin ya da ben sana gelirim,” dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı. “Bu, sonsuza kadar ayrı kalacağımız anlamına gelmiyor.”

Seiji, Nami’nin bu sözleriyle biraz olsun rahatlamıştı. Derin bir nefes aldı, Nami’ye minnettarlıkla baktı ve başını hafifçe eğdi. Annesine dönerek, ciddi bir ses tonuyla konuştu:
“Anne, Nami benim için çok değerli. Lütfen onu üzme. Eğer fikrini değiştirirsen, bana haber ver. Onu seve seve buradan alırım.”

Miyuki, bu sözler karşısında alaycı bir ifadeyle hafifçe gülümsedi.
“Emredersiniz, efendim,” dedi, yüzünde belli belirsiz bir şaka ifadesiyle.

Bu sözlerin ardından istemsizce üçü de gülmeye başladı. Ortamın gerginliği bir anda dağılmış, yerini tatlı bir huzur almıştı.

Bir süre daha kahkahalar eşliğinde sohbet ettikten sonra Seiji, artık gitmesi gerektiğini söyledi. İki dünyalar güzeli kadına veda ederek kapıya yöneldi ve yola çıktı.

Seiji gittikten sonra Miyuki ile Nami baş başa kaldı. Odada kısa bir sessizlik hakim oldu. Bu sessizliği Miyuki bozdu:
“Pekala. Hadi gel, sana binayı ve eğitim alacağın yerleri gezdireyim.”

Nami, başını onaylarcasına salladı. Birlikte ayağa kalkarak odadan çıktılar. Miyuki’nin boyu aslında Nami’den biraz daha kısaydı; ancak giydiği topuklu ayakkabılar sayesinde daha uzun görünüyordu. Koridorda yürürken herkesin gözleri ikilinin üzerindeydi. Sıradışı güzellikleri, bulundukları yerde adeta ışıldıyordu.

Miyuki, Nami’ye binayı gezdirdi ve orada çalışan herkesi tek tek tanıttı. Gün boyunca yoğun bir tempo içinde geçen gezintinin sonunda Nami oldukça yorulmuştu. Bu yüzden akşam erkenden uyudu.

Ertesi sabah, Nami’nin odasına bir çalışan geldi.
“Hazırlanmanız gerekiyor, Miyuki-san sizi bekliyor,” dedi nazikçe.

Nami, yatağından kalktı, yüzünü yıkadı ve üzerini değiştirmek için dolaba yöneldi. Ancak masanın üzerinde duran alışveriş çantaları dikkatini çekti. Çantalar oradaydı ve belli ki ona aitti. Merakla çantaların yanına giderek içlerine baktı. İçinde son model bir telefon, oldukça pahalı markalara ait çantalar ve lüks makyaj malzemeleri vardı.

Bunların kendisi için olduğunu fark eden Nami, hafif bir şaşkınlıkla telefonu eline aldı. Telefon rehberine göz attığında yalnızca iki isim gördü: Seiji ve Miyuki. Saatin henüz erken olduğunu düşündüğü için Seiji’yi aramaktan vazgeçti. Telefonu cebine koydu, üzerine uygun kıyafetlerini giydi ve eğitim için Miyuki’nin yanına gitmek üzere hazırlandı, ve o uzun süreç başlamıştı.

Üç yıl boyunca, Nami sıkı, zorlu ve oldukça yorucu bir eğitimden geçti. Yeri geldi hastalandı, yeri geldi çöküşler yaşadı; ama asla pes etmedi. Miyuki’nin desteğiyle her zorluğun üstesinden geldi ve büyük başarılar elde etti.

Ve sonunda o yıl gelip çatmıştı. Nami’nin çıkış yapacağı yıl: 1980. Aynı zamanda Nami’nin 20. doğum günüydü. Geçen üç yıl boyunca çok iyi dostluklar kurmuştu. Bu yüzden doğum günü oldukça kalabalık ve coşkulu geçecekti. O sabah odasında hazırlanırken aynadaki yansımasını izlemek artık bir alışkanlık haline gelmişti. Kendine uzun uzun baktı. Fark etti ki artık sadece bir kız değil; güçlü, cesur ve olgun bir kadına dönüşmüştü.

Düşüncelerinden, kapının çalınmasıyla sıyrıldı. Gülümseyerek o melodik ve düzgün diksiyonu ile, “Girebilirsiniz,” dedi.

Ancak kapıyı çalan kişi içeri girmedi. Birkaç saniye bekleyip aynı cümleyi tekrarladı:
“Girebilirsiniz?”

Yine yanıt alamayınca biraz sinirlenerek kapıya yöneldi ve kapıyı açtı. Ama o an gördüğü kişi karşısında donakaldı. Kapıda geniş omuzları, hafif dalgalı, simsiyah saçları ve uzun boyuyla çok yakışıklı biri duruyordu. Elinde kocaman bir buket beyaz gül vardı. Bu kişi… Seiji’ydi.

Ama Seiji, bildiği Seiji’den çok farklıydı. Nami, eğitime başladığında Seiji sık sık gelip gidiyordu; ama sonrasında dersleri ve kendi yoğunluğu nedeniyle uzun zamandır görüşememişlerdi. Şimdi, karşısındaki bu adam Seiji’nin tamamen farklı bir versiyonu gibiydi. Aynı şekilde, Seiji de Nami’ye bakınca donakalmıştı. İkisi de birbirlerindeki değişimi sindiremiyordu. Bir süre sessizce göz göze baktılar.

Sessizliği bozan Seiji oldu:
“Ben… sanırım yanlış odaya geldim. Kusura bakmayın.”

Nami, kaşlarını çattı. Hafif bir alayla, Seiji’ye bir adım yaklaşarak,
“Artık kusura bakarım beyefendi! Siz kimsiniz ve minik sevgilime ne yaptınız?” dedi.

Seiji, aynı alaycı tavırla kaşlarını çattı.
“Minik mi? Hiç de bile! Ben minik değildim, sadece biraz vücut geliştirdim!”

Nami, Seiji’nin bu çıkışı karşısında kıkırdamaya başladı. Bu hâliyle, karşısındaki gerçekten onun minik sevgilisi Seiji’ydi. Seiji ise Nami’nin gülüşüyle adeta büyülenmişti. Kendinden geçmiş bir şekilde mırıldandı:
“Nami… Sen çok güzelleşmişsin. Sana bir kez daha aşık oldum.”

Eskiden, böyle bir cümleyi duyan Nami utançtan yerin dibine girerdi. Ama artık eski Nami değildi. Bu tür iltifatlara alışmıştı. Seiji’ye iyice yaklaştı, elini Seiji’nin kravatına uzatarak onu odaya çekti. Seiji, ne olduğunu anlamadan kendini Nami’nin aşk ve özlem dolu öpücüklerine kaptırmıştı bile.

Seiji’nin düşünceleri karmakarışıktı. Nami, gerçekten değişmişti. Bu değişim iyi mi, kötü mü, emin olamıyordu. Ancak bir şey kesindi: Bu üç yıl, Nami’yi bambaşka biri yapmıştı.

Bir süre sonra, Nami’nin doğum günü ve çıkış partisi için aşağı inmeleri gerektiğini fark ettiler. Biraz daha özlem giderdikten sonra Nami, alaycı bir tavırla Seiji’ye döndü:
“Bu üç yıl boyunca karıya kıza bakmadın diye düşünüyorum, değil mi biricik sevgilim?”

Seiji, konu nasıl buraya geldi anlamasa da kendinden emin bir ifadeyle cevapladı:
“Sizden başkasına bakmak benim bir aptal olduğumu kanıtlar, leydim.”

Bu sözlerle Nami’nin ince belinden kavrayarak onu bir kez daha öptü. Nami, duyduklarından memnun bir şekilde gülümsedi. Aynanın karşısına geçip son bir kez birlikte yansımalarına baktılar. Sonra el ele tutuşarak odadan çıktılar.

Aşağıdaki partiye gitmeden önce Seiji, Nami ile birlikte Miyuki’nin yanına uğradı. Miyuki ile hasret giderip kısaca sohbet ettikten sonra hep birlikte doğum günü ve çıkış partisinin yapılacağı alana doğru ilerlediler.

Gece, Nami'nin yeni hayatının ilk adımlarını atarken, geçmişin gölgeleriyle vedalaşıyor, geleceğin parlak ışıklarıyla aydınlanıyordu. Her şey yeni başlıyordu ve bu yolculuk, hiç bitmeyecek bir hikayenin yalnızca başlangıcıydı.

BÖLÜM NOTU

Tatlış bölümler yavaş yavaş bitiyor.
Düşünce ve tavsiyelerinizi bekliyorum
(⁠.⁠ ⁠❛⁠ ⁠ᴗ⁠ ⁠❛⁠.⁠)




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu