Leah ve Oberde'li Byun Gyongbaek'in düğünü ayarlandı. Hayal kırıklığına uğramasına rağmen, bu siyasi evlilikte hiçbir önem verilmediği için fikirleri dinlenmedi. Haberi önceden herhangi bir tartışma yapılmadan aldı.
Byun Gyongbaek Estia'nın sadık bir kahramanı değil mi? Kraliyet ailesinin minnettarlığının en iyi ifadesi sensin, gerçekten!
Bedeninin kraliyet ailesine ait olduğunu söylemiştim. Bu bir kraliyet prensesinin üstlenmesi gereken bir görev.
Bu Estia'nın iyiliği için.
Onu rahatlatması gereken sözler öfkesini daha da körükledi. Onu görevlerine bağlamak için insanlar kulağına fısıldamaya başlar ve kraliyet kararnamesine boyun eğmesini isterler. Ne de olsa Byun Gyongbaek tereddütlü bir eş istemeyecektir!
Varlığının yalnızca faydalı bir antlaşmaya zemin hazırlamak için olduğunu öğrendiğinde umutsuzluğa kapılır. Ölçüsüz üzüntü onu terk eder etmez, yerini öfke aldı.
Bakışları Byun Gyongbaek ile olan birlikteliğini bildiren resmi belgeyi tararken kararını vermişti. Kendisi için zamansız bir ölüm anlamına gelse bile, Estia kraliyet ailesine uzun sürecek bir utanç bırakmaya karar vermişti.
Kraliyet ailesinin kendisi için çizdiği kadere boyun eğmeyi reddederken, haince bir plan da yoluna girmeye başladı.
Bu gece, bir gece misafiri olacaktı. Kraliyet ailesi daha sonra yüksek ve kudretli Byun'a bekareti bozulmuş bir gelin vermekle suçlanacaktı.
"......."
Verdiği karar öncelik kazandığında bir an için nefesini tuttu. Korku yavaş yavaş içine işlerken parmak uçları fena halde titredi... Tüyleri diken diken oldu ve bacakları hafifçe sallandı.
Ancak bu kırılganlık çabucak kayboldu; kararlılığı bozulmadı.
Gece daha yeni başlamıştı. Leah alt dudağını sıkıca ısırdı ve karanlık ve müstehcenlikten başka bir şeyle örtülmemiş sokağı süslemeye devam etti.
Sarhoş insanlar, eski binaların arasında asılı duran yanan lambaların altında titrek adımlarla yürüyordu. Kıkırdamalar duyuluyor, kaba ve müstehcen şakalar gürültülü ses tonlarıyla konuşuluyordu.
Leah pelerinini vücudunun etrafına sıkıca sardı. Önünden geçtiği her işletmeyi dikkatle kontrol ettikten sonra nihayet hedeflediği yeri buldu; burası her an yıkılacakmış gibi görünen eski püskü bir handı.
Ahşap kapıyı tereddütle iterek açtığında, kapı tokmağı avucunun altında soğuk bir his uyandırdı.
Han zaten çakırkeyif, sarhoş insanlarla doluydu. Doğal olarak, içeri girdiğinde biraz dikkat çekti. Ama çok geçmeden bakışlarını Leah'ya çevirenlerden birkaçı ona olan ilgisini kaybetti ve kendi aralarında konuşmaya devam ettiler.
Buraya gelmeden önce çoktan hazırlıklarını yapmıştı. Yanındakiler bu işletmenin en gizli köşesinde oturacaktı ve gizlilik adına koyu renk bir kıyafet giyecekti.
Bakışları mekânın her köşesini taradı ve göze çarpmayan bir köşede koyu renk pelerinler giymiş bir adamın dikkatini çekmesi uzun sürmedi. Adam koşuşturmadan uzakta, gölgelerin arasına gömülmüştü. Hızlı bir bakışta adam karanlığa karışmış gibi görünüyordu; gölge ve adam ayırt edilmesi zor tek bir bedende birleşiyordu.
Leah yavaşça gizemli adama doğru yaklaşmaya başladı. Ona ulaştığında, adamın oturduğu masaya dokundu ve anında, şarap kadehini tutan tek el havada dondu...
Deri eldivenlerle sarılmış elleri o kadar büyüktü ki, tuttuğu bardak sadece bir oyuncak gibi görünüyordu.
"Bu gece bana eşlik edecek misiniz?" Cesurca sordu.
Acı dolu bir saniye geçti. Adamın dudakları, "Öyle görünüyor..." demeden önce aralandı.
Alçak ve kaba bir sesti bu, içinden tırmalıyor gibiydi. Leah gözlerini kırpıştırdı. Bu ses tonundaki erkeklerin nazik ve güzel olduğunu duymuştu.
Ama adamın kulaklarında yankılanan sesi hayal ettiğinden farklıydı. Aniden şaşırsa da kısa süre sonra kendini düşüncelerinden sıyırdı. Her neyse, işler doğru yapıldığında, bu yakında bitecek.
"Beni takip edin." Adam onu yönlendirdi, o da boyun eğerek başını salladı. Adam kısa süre sonra onu binanın ikinci katına çıkan merdivenlere götürdü.
Ahşap merdivenler her adımda gıcırdıyordu. Uzun bir koridordan geçtikten sonra en uçtaki bir odaya girdiler. Adam onun için kapıyı açtı ve önce onu içeri aldı.
Şaşırtıcı bir şekilde, kiralanan oda handaki en iyi odaydı. Ağır perdeler ve rahat mobilyalar, ilk gecelerinin unutulmaz olmasını isteyen çiftler için romantik ve hak ettiği gibi görünüyordu. Ne yazık ki bu gece romantizm için tasarlanmamıştı. Aksine, buraya açık bir gündemle gelmişti.
Onun ardından odaya giren adam kapıyı kapatıp sürgüledi. Tıklama sesi Leah'ya ölüm fermanı gibi geldi.
Artık geri dönüş yok...
Cesaretini toplayarak arkasını döndü ve adamla yüzleşti. Bunu yaparken keskin bir nefes aldı.
"...!"
Bir süre önce gölgelerin arasında oturan ve ayağa kalktığında kamburunu çıkaran adam, Leah'nın onun yüksek boyunu gözden kaçırmasına neden olmuştu. Şimdi tüm ihtişamıyla karşısındayken, Leah ile çenesi arasındaki büyük boy farkını görmezden gelmek zordu. Odadaki loş ışığa rağmen Leah onun geniş omuzlarını ve güçlü fiziğini net bir şekilde görebiliyordu.
Aralarındaki bu keskin zıtlıktan dolayı içten içe utanıyordu. Adam bunu fark etmiş olmalıydı ki dudakları yavaşça hafif bir gülümsemeye dönüştü. Bir eliyle ağır pelerinini gevşekçe atarak yüzünü ortaya çıkardı.
Onu karşılayan, sağlıklı görünen bronz bir ten, koyu kahverengi saçlar ve donuk ama sert gözlerdi.
Karanlıkta, delici altın rengi gözleri bir canavarın vahşiliğini yansıtırcasına net ve parlaktı.
Köşeli olmasına rağmen yüz hatları acımasızca güzeldi. Bu adama karşı karşı konulmaz bir hayranlıkla dolan Leah, meraklı bakışlarını hiç çekinmeden onun üzerinde sabitledi.
Leah'nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Bir şey fark ettiğinde boğazı kurudu.
Bu adam insan değildi.
"...Kurkan mı?" Bilinçsizce kendi kendine mırıldandı. Bu tabu kelime dikkatsizce ağzından dökülürken ağzı hafifçe titriyordu. Koyu ten, iri bir vücut ve yoğun renkli göz bebekleriyle altın sarısı berrak gözler bir Kurkan'ın özellikleriydi.
Kaşlarını kaldırdı ve soğukkanlılıkla kabul etti.
"Biri bana Kurkan demeyeli uzun zaman oldu. Bugünlerde bize normalde vahşiler deniyor." Son kelimeyi geveleyerek söyledi.
Ay noluyor noluyor🫢🫢