Teyat, kardeşine sıkmadan önce bir kaç adım ile baya yaklaşmıştı.
ve artık sıra kendisine gelmişti.
Babası keyfi yerinde olduğu için açıklık bırakırken,Teyat’ın kendisine doğru sırtı dönük bir şekilde yavaş adımlarlala sinsice yaklaştığını fark etmedi.
Elindeki silahı bıraktı ve Teyat aniden bıçağı sırtından çekti.
Acıyı hissetmedi bile çünkü şuanda benliğinide acıdan daha fazlası yer alıyordu.
Öldürme arzusu.
Böylece Teyat tüm nefretini, öfkesini, üzüntüsünü, acısını ve daha fazlasını gücüne teslim etti.
Teyat babasına doğru yavaş adımlardan anı bir hızla döndüğünde, bıçağı sırtından çekti ve önündeki canavara saplamak için inanılmaz bir hızla bütün nefreti ile bağırarak ileriye atıldı.
“KAPAYIN ÇENENİZİ!”
Babası Teyat’ın geldiğini görür görmez refleks olarak silahını Teyat’a doğru ateşledi ama bu sefer ıskaladı çünkü kader bu sefer öldürme sırasını küçük canavara vermişti.
Iskaladı.Bir kurşun Teyat’ın koluna girdi ama umrunda değil di çünkü ruhu, zihni ve bedeni sadece öldürmeye odaklanmıştı.
ve kafasındaki o ses,bu odağı daha da hararetlendirmişti.
Babası son şansını da kaçırdığı için artık Teyat, avucuna sımsıkı kavramış olan bıçağı babasının boğazına hızla sapladı ve ardından bıçağı çıkarıp defalarcana bütün bütün nefretin ile yemek borusuna doğru sapladı.
Babası,kendisinin yaptığı vahşilıkten daha vahşi olan bu öldürmeyi bizzat kendisi tattı.
Bogazına yetiştirdiği canavar tarafından saplanan uzun bıçağı kendisine saplanmadan önce,Yüzünde sadece bir şok ifadesi vardı.
ve acı.
Babası yere düştü ve şok ve acı içinde, boğazından kanlar küçük akıntı gibi akarcasına akarak Teyat’a doğru faltaşı gibi açılmış gözlerle baktı.
Teyat artık canavardı.
Ne kadar istemesede,şartlar onu bu hale sokmuştu.Bir seçeneği yoktu.Umutsuzdu.Yapabilecegı bir şey yoktu.
Babasının şok olmuş gözlerinin içine soğuk ve korkunç bir şekilde baktı.
ve nefret dolu olan, korkunç bir şekilde bakan gözleri ile babasına doğru nefretin kelime halini bulacak şekildenden yoksun olan soğuk ve duygusuz gözüken ama arkasında karanlığın bütünleşmiş halı olan o yüz ifadesi ile babasına sordu;
“Baba insan olmak ne anlama geliyor?
•
“Anne, hayır lütfen,gitme, Bırakma beni anne, ölme seni seviyorum lütfen!!”
Siyah saçlı, kahverengi gözlü olan,sanki Teyat’ın küçüklüğüne baya benzeyen bir çocuk, kanların altında, büyük bir hüzün kaplanmış olan o yüz ifadesine ait olan burkulmuş olan gözlerinden,kendisini iple asarak intihar etmiş olan annesinin kirli ve kanla dolan eteğine doğru akan göz yaşları ile büyük bir hüzün çığlıkları ile bağırıp,umutsuzcana annesinin çoktan ölmüş bedenini hayla ölmemiş sayıp,ipten çıkartmak için küçük ve zayıf bedeni ile annesinin bedenini havaya doğru kaldırmaya çalıştı.
“Hayır anne, bırakma beni, Lütfen bırakma,dayan!!”
Acı ile dolu olan sesi ile ölmüş olan annesini bedenini hayla ipten çıkartmaya çalışıyordu.
Teyat’ın babasının küçüklük halı, şuan annesinin intihar etmesine şait oldu.
Teyat’ın babası Kısa süre zarfında ama bütün gücü ile annesini umutsuzcana küçük bedeni ile ipten çıkartmaya çalıştı.
ve aniden annesinin ölmuş olan cesedini kurtarmayı bırakıp,kendisini yorulmuşcasına serbest bırakarak diz üstü bir şekilde yere çöktü.
Kafası eğikti.Ellerine doğru travmatik bir şekilde baktı.
“Suç...Annemin suçu neydi? Neden parazitler tarafından hayatı mahvolup,kendisini öldürdü? Adalet… Tanrının adaleti nerde? Hayır, tanrı nerde?”
Teyat’ın babasının parazitlerden kastı kendisine ve annesine doğduğu andan itibaren bir gün bile mutlu bir yaşam yaşatmamış olan insanlara diyordu.
Teyat’ın babası,bu acı verici sözleri,travmatık bir şekil ellerine bakarak ve gözlerinden akan yaş damlaları ile birlikte yerde çökmüş bir şekilde söyledi.
ve devam etti;
“Hakkımız…Hakkımız yokmu? Özgür olmaya hakkımız yokmu? Mutlu olmaya hakkımız yokmu? Sevilmeye hakkımız yok mu? O zaman niye yaşıyoruz?Her şey boşuna mı? Olur mu böyle? Olamaz? Ama kader bu kabullenmelisin? Hayır kabullenmek istemiyor? Yapacak bir şey yok.var,olabilir tanrının insanlarıysak tanrı olanak çıkartabilir.Sabret.Nereye kadar? Haline şükret? Bu halime mi? Bencillik yapma?İnsanlar niye bencil? Tanrıya dua et? Tanrı, acılar içinde hayat yaşayan bir çocuğa yardım etmek için dua isteyecek kadar aşağılık mı? Sus.Sus.Sus.KES SESİNİ !Tamam.Anladım.Dua ediyorum,evet dua ediyorum .Lütfen tanrı,benim varlığımı bu evrenden sil.Anılarımı sil,duygularımı sil,ruhumu sil,her şeyimi sil.Razıyım.Eger bütün bu yaşadıklarım bir hiçliğe dönüşecekse,kendimin de hiçliğe dönüşmesine razıyım…”
“Bir hiç olmaya razıyım.”
Teyat’ın babası,delirmişti.Aklında bir takım sesler kendisinin düşündüklerinin tam tersini söylüyordu.
ve ani bir duygu değişim ile çökmüş olan ellerini aniden kendi saçına doğru doladı ve iki eli ile sımsıkı saçını çekiştirdi.Yaşadıgı olay yüzünden duygusuz gözüken ama göz yaşı damlaların çıktığı yüzü,aniden delirmişcesine büyük ve delirmiş birisinin yapacağı gülüşe yer aldı.
“Neden..söyle bana tanrı, imtihan mı bu ? Sikiyim imtihanını! Sabretmemi mi istiyorsun? Hayır.Cehennememı gideceğim? Umrumda mı?!”
Büyük bir delirme ile ve yüzünde oluşan büyük bir gülümseme ile bu sözleri derken aniden dengesizcene ayağa kalkarak kendi saçını sımsıkı çekiştererek ve yaşadığı delirme sonucunda gözlerinde oluşan öfke damarları belirerek bağırarak devam etti.
“Söyle bana tanrı, SÖYLE BANA AŞAĞILIK TANRI.SANA GÖRE İNSAN OLMAK NE DEMEK?!”
Büyük bir çığlık atarak sesi, Teyat’ın ailesinin katledildiği kulübenin içinde yankılandı.
ve yaşadığı delirme sonucunda büyük bir çöküş yaşadı.Bütün bedeni yine diz üstüne doğru serbest bırakılarak yere çöktü.
Ellerinde,bir tutamdan daha fazlası olan kendi saçları mevcuttu.
ve bir kaç damla gözyaşı.
Teyat’ın babasının küçüklük hali, Teyat’ın şuanda bulunduğu durumdan da daha beterdi.
Ağzından acı sesi ile sessizcene mırıldandı.
“Keşke insan olabilsem.Keşke insanlar gibi annemle mutlu yaşayabilsem.Keşke insanlar gibi özgürlüğün tadını annemle çıkartabilsem…”
ve yüzünde bulunan bütün duygular, aklına bir şey gelircesine şaşkınlığa yer aldı.
Gözleri faltaşı gibi açıldı ve kendi saçını bulunduran eline doğru baktı.
“Harbiden…insan olmak ne demek?”
Yerde diz üstü bir şekilde çökmüş olan Teyat’ın babası,ellerine travmatik bir şekilde bakarak sessizcene, içinde bir duyguyu barındırmayan bu kelimeleri çıkarttı.
O sırada baba ve oğulun en sevdiklerinin öldüğü bu kulübenin kapısının açılma sesi geldi.
Babası gelmişti.
Sol elinde bir içki, sağ elinde de bıçak vardı.
İnanılmaz derecede sarhoş olan babası, gördüğü manzara karşısında şaşırdı ve sırıtma yaptı.
“Ah be, canım karıcığım kendisini öldürdü he? Yazık oldu,severdim kendisini.”
Babasının sarhoş olan sesini duyan Teyat’ın babası, dengesizcene ve yavaşcana ayağa kalktı.
Kalkarken sakin ama bir duygu bulundurmayan ses tonu ile şunları dedi.
“Hoş geldin baba, nasıl,senin sayende oluşan bu muazzam gösteri… seni tatmin etti mi?”
Babası hiç bir şey anlamadan sarhoş ağzını açtı.
“Ne? Ne diyon lan sen velet.Oy oy yoksa annen öldü diye banamı kinlisin.Kıyamam?”
Teyat’ın babası, Kendi babasına sırtı dönük bir şekilde,sadece kafasını sarhoş olan babasına doğru çevirerek travmatik bir yüz ifadesi ile ağzından şu duygusuz kelimeler çıktı;
“Baba,insan olmak ne demek?”
ve Teyat’ın babası,bu sözden sonra bir takım olaylar sonucunda babasının sarhoşluğunu kullanarak kendi babasını öldürdü…
Herhalde,baba oğul,kader tarafından unutulmuş olan, özgürlüğü arzulayan, tanrının unuttuğu bir takım önemsiz kölelerdi.
Teyat’a ‘Tanrının unuttuğu köle’ demenin,Kendi babasına da denilecek kadar yaşamışlıkları vardı.
İkiside unutulanlardandı…
•
Teyat önünde büyük ve kalın bir demir sopa gördü, annesini öldürmek için kullandığı aynı alet…
Kendisinin yaptığı bu vahşilıkten sonra Köpekler korku içinde kendisine bakıyordu.
Teyat demir sopayı aldı ve babasının yanına doğru öfkeyle gitti.
Babası hâlâ hayattaydı ama ölmek üzereydi.
Babasına soğuk ve karanlık bir bakış attı.
O sırada kanlar içinde yerde can çekişen babası, Kendisine soğuk ve karanlık bir şekilde bakan Teyat’a doğru kanlar içinde bir gülümseme verdi.
ve ağzından kanla birlikte bir takım boğuk çıkan kelimeler çıktı;
“Sence, düşün bi? İnsan olmak ne demek.”
“Oğlum.”
ve Teyat,tüm gücüyle babasının yüzüne büyük, kalın bir demir sopayla hızlıcana vurdu.
Bir süre sonra yer et parçalarıyla doldu.
Gördüklerinden korkan köpekler zinciri kırmaya çalışıp, kaçmaya çalıştılar çünkü sıranın kendilerine geleceğini anladılar.
Teyat bu vahşetten hiç rahatsız olmamıştı, aksine, soğuk ve duygusuz olan yüz ifadesinden,küçük bir sırıtma belirdi.
Hayır, psikopatça bir gülümseme, sanki bir şeyden zevk alıyormuş gibi.
ve o gülümseme,sessiz ama acıyla dolu olan kahkahaya dönüştü.
ve her şeyi planlamıştı, sırf o canavarı korkunç bir şekilde öldürmek için kız kardeşini bile planına dahil etmişti, zalim olduğu için değil, sadece kız kardeşi için yapabileceği ya da yaratabileceği başka bir seçenek olmadığı için.
Bu yüzden kız kardeşi için acısız bir ölümü seçti.
Teyat kız kardeşini öldürmeden önce kafasında hızlıca iki plan oluşturdu.
Plan A: İlk kurşunu kız kardeşine sıktıktan sonra, ikinci bir kurşun olup olmadığını görmek için ikinci kurşunu kız kardeşine sıkacaktı, çünkü üçüncü kurşun, kızının ölümünden zevk alacak olan babasının kafasına girecekti.Teyat, babasının acımasızlıkları hakkında çok fazla deneyime ve bilgiye sahipti.Babasının zevkine yenik düşeceğini ve herhangi bir açık vereceğini biliyordu ama yüzde yetmiş beş ihtimalle üçüncü bir kurşun olacaktı ya da üçüncü bir kurşun olmayacaktı, ikinci bir kurşun olsa bile üçüncü bir kurşun olma ihtimali yüksekti ama Teyat’ın şansı her iki ihtimali de ortadan kaldırıyordu.
B Planı: Ölüm karşısında bile bıçağı omzundan çıkarıp babasına saplama planı.
Teyat’ın aklı galip geldi.
Teyat kız kardeşinin acısız ölümünü sağlamış ve kendisine sayısız kez işkence eden canavarı kendi yöntemiyle, dehşet içinde öldürmüştü.
Teyat her iki dileğini de yerine getirmişti.
Kendisi zaten bir canavardı, ama kurnaz ve zeki bir canavar. Doğru zamanı ve yeri beklemişti.
Teyat’ın zekası galip geldi.
Teyat “Karanlığın içindeki canavar” halinin somut örneğiydi.
Ulan maden öyle sana kötü davrandi baban sen niye kötü davranıyon mk
Bana mantıklı geldi ama sen diyince fark ettim he ya niye a mal mı bu