Teyat,tam anlamıyla resmen,nazik ve keskin yüz hatlarına sahip, yakışıklı adam tarafından ortadan ikiye bölündü.
Lakin Teyat'ın bedeni,ortadan ikiye bölünmesinden kısa bir süre sonra,siyah alevlerin altında bulunan su, Teyat'ın ortadan ikiye ayrılması ile ikiye ayrılan bedenine doğru sakin ve yavaş bir şekilde gitmeye başladı.
Yerden, akışkan bir şekilde yavaşcana Teyat'ın ortadan ikiye bölündüğü bedenine doğru gittikden sonra bir anda ortadan ikiye bölündüğü yere doğru,iki ayrı bedenin,iki ayrı uçlarını kapladı.
Ve iki ayrılmış bedenin ucunda bulunan iki farklı yerde bulunan su,birden bir bedenin ortadan ikiye ayrılmış iki bedenini birleştirmeye başladı.
Siyah su,hemen karşısında duran ayrılmış bedenin ucuna doğru havada,yavaşcana gitmeye başladı.
Kısa bir süreden sonra siyah su,kendi eşine doğru,yani önünde, karından kesilmiş düz çizgide biriken siyah su ile birleşti.
Resmen Teyat'ın ikiye ayrılmış bedenlerinin arasında siyaha sudan oluşan,iki ayrı bedenlerin genişliğine göre genişliği olan ve aradaki mesafeye göre mesafesi olan bir köprü var oldu.
İki bedenin ucunu siyah su ile birleştiren köprü ve aniden iki bedenini hızla birleşmesi ile,siyah suyun bu iki bedeninin hızla birleşip,yere oturması ile etrafa dağılarak yok oldu.
Teyat'ınbedeni,ortadan ikiye bölünmekten, siyah sudan oluşan bir köprü ile geri birleşti.
Bir anda Teyat,ölüp,geri canlanması ile aniden nefes nefese kalarak ani bir hızla büyük bir telaşın bedenine sarması ile ve anı ölümün milisaniyesinde verdiği acı ile bir elirini, ayın muazzam parlaklığı dışında bı ışığın olmadığı karanlık gökyüzüne doğru elini hızla kaldırdı ve öbür eli ile kesilmiş yerini tuttu.Evet,bu yerde de acı vardı.Acı her her yerdeydi.Evrende değişmeyen ve her canlının taddığı tek duygu,acıydı.
Belki sadece Evreni yaratan Tanrı bu duygudan mahrum bırakıldı.Ama tanrının da acı çekmediği ne malum?
Bir eli,karanlık gökyüzüne doğru bütün genişliği ile açılmış şekilde ve bir eli de kendi bedeninin ortadan ikiye ayrılmış olan yerindeydi.
Hızla nefes almaya devam etti.Bu hızlı ve telaşlı nefes alış verişinin sebebi, ölümün milisaniyesinde aniden kendisine dokunduğu hisdi.
"N-ne?! Daha yeni öldügümü hissettim..."
Bir müddet, hızlı nefes alış verişinden sonra, gök yüzüne doğru bakan eli bir anda yerde yatan kendisine doğru başsız vücuduna doğru çevirdi.
Belirsiz gözlerle,ellerine doğru büyük bir telaşla ve şaşkınlıkla baktı.
Ve ölümünün sebebi olan yere doğru,aniden yarı bir şekilde başsız vücudunun belini kaldırarak karnına doğru telaşla baktı.
Lakin ne bir yara ne de bir çizik görebilirdi.
Olan biteni, yakışıklı,nazik ve samimi yüzlü adama sormak için kafasını kaldırdı.
Lakin kafasını kaldırdığında gördüğü şey yüzünden başsız bedenine anı hızla kaplayan korku duygusu yer aldı.
Kendisinin başsız bedenine saran korkunun nedeni, kızıl kumaşa sahip olan adamın şuanda o nazik dili,samimi yüzünden eser kalmayacak haldeydi.Sanki o keskin yüz hatlarına sahip olan ama hoş ve yakışıklı görünen yüzü, şuanda karanlığın kendi yüzünü ele geçirmesi ile eser kalmamıştı.
Kızıl kumaşa sahip o adam,yerde kendisine doğru telaşla ve korku içerisinde bakan Teyat'a doğru, karanlık yüzünden sadece gözleri hariç,belli olmayan duyu organları ile kendisine doğru inanılmaz soğuk ve korkunç derecede dik dik bakıyordu.
'Şimdi bu korkunç adam,bana nazik sözle efendim diyen adam mı? Neden ölmedim? Lanet olsun..'
"Haddini bil ve dinle."
"Kes sesini, tanımadığım ve görmediğim birisi,kendi kafamı kendi elleri ile bana sundu.Ve haddimi bilmemi söylüyor?"
Kızıl kumaşlı adam ve Başsız Teyat,birbiri ile soğuk ve geri adım atmayan sözleri ağzından çıkarttı.
Kırmızı kumaşlı adamın karanlığın kapladığı yüzünden belli olmayan yüzü,bir anda öne doğru bir adım atarak gün karanlığına çıktı.
Ve bir adım daha attı.Böyle böyle, başsız Teyat'a doğru yavaş adımlarla ve soğuk kanlılıkla yaklaşmaya başladı.
Ve yaklaştı,tam önünde durdu.Kendiside biliyordu.Şuanda yerde,kendisine doğru yarı vücudunu kaldırarak bakan Başsız mirasçının kendisine doğru bakan karanlık ve öfkenin ele geçirildiği görünmez bir yüz ifadesi ile baktığını biliyordu.
Kızıl kumaşlı adam,yerde kendisine belirsiz gözlerle bakan mirasçıya doğru, karanlığın bir daha ele geçirildi,ama siyah ve beyazın karışmı olarak ortaya çıkan göz rengine sahip olan gözlerle yukarıdan bir daha baktı.
Ve ani bir değişim ile öne doğru eğilerek Teyat'a doğru gülümsedi.
•
"Hey,hey,sakin olun efendim.Sadece bu uzun ama saçma kızışmanın ve sizin kafanızın olmamasının sebebi, intihar ettiğiniz dünyada, intihar sonucunda bedeninizden sadece kafanız parçalandığı için ve şuanda Karanlık soyunun mirasının içinde bulunan, şuanda bulunduğumuz alan yani 'Ay ruhu' adlı bu alana geldiğin için kafasız olarak geldin."
Teyat'ın belirsiz yüzünden aniden mahçupa yer veren bir ifade belirdi.
"A-anlıyorum ama anlamıyorum niye kafam şuanda yok? Ve yaptığım ön yargılı eylemlerden dolayı özür dilerim."
'Bari ölürken adam akıllı öleyim,ah varlığımı yok etmek istiyorum...'
Kapalı kırmızı kumaşlı adam elini,yerde kendisine doğru bakacak bir şekilde, yarı vücudunu kaldırmış halde bakan karanlığın ruhuna doğru elini uzattı.
Ve samimiyetle ağzından nazik kelimeler çıkıverdi.
"Sorun yok efendim ve yaptığım kaba davranışlarım için özür dilerim.Bilirsiniz,Anlık sinir."
"Sorun yok."
Teyat, ayağa kalktı.
'Kendime lanet olsun,bu nazik ağızlı adama karşı ön yargılı yaklaştım ve bende ön yargılı insanlardan nefret ediyorum.Ahh insanları eleştirmeye çalışmak yerine ilk önce kendimi düzeltmeye çalışmalıyım.'
'Ve ne...? Şuanda aklıma geldi de...Benim ölmem lazım? Neresi burası? 'Ay ruhu' alanı.Ha?'
Kafasının olmaması yüzünden ve kendi elleri ile kendi kafasını tutması yüzünden,neler olup bittiğini anlamadan, etrafına doğru başsız bedeni ile şaşırarak göz gezdirdi.
Ve yine gökyüzünden kendisine doğru bakan Ay'ın muazzam güzelliğine tutuldu.
'Ahh çok güzel...lanet olsun! şuanda Ay'ın güzelliğine tutulmamın sırası mı? Değil!'
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı